Türk-İş neden önemli?

Türkiye’de sendikal hareket içinde Türk-İş en büyük konfederasyon olarak öne çıkıyor. Özellikle 185 bin kamu işçisini temsilen hükümetle toplu iş sözleşmesi yapan Türk-İş metal, tekstil, taşımacılık, deri, gıda gibi iş kollarında özel sektörde de diğer konfederasyonlara göre ciddi bir örgütlülüğe sahip. Bu özelliği ile Türk-İş, işçi sınıfının önemli bir mevzisi konumunda.

Yıllardır Türk-İş’i yöneten bürokrasi her zaman sermaye ve hükümetle uzlaşma aramış ve işçi sınıfını yatıştırma işlevi görmüşse de bu sendikanın tüm saldırılara karşı hâlâ tamamen eritilemeyen gövdesi adeta durduğu yerde bir barikat işlevi görüyor, en büyük işçi örgütü olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Bu nedenle Türkiye’de sermayenin sınıf saldırısını püskürtmek için mutlak bir gereklilik olan bir genel grevi Türk-İş olmadan düşünmek olanaksızdır. Ancak Türk-İş’in önemi sadece cüssesiyle sınırlı değil. Türk-İş son yıllarda Paşabahçe, SEKA, Tekel direnişlerinin yanı sıra THY ve Telekom grevleriyle taşımacılık ve deri sektöründe de irili ufaklı pek çok mücadelenin bağrında geliştiği örgüt oldu. Son olarak Mersin Limanı’nda direnen işçiler de Türk-İş’e bağlı Liman-İş sendikasında örgütlü.

Elbette ki Türk-İş’in başına çöreklenmiş olan bürokrasi bu mücadelelerin işçi sınıfı içinde yayılarak zafere ulaşmasına ve bir bütün olarak sermayeye ve hükümete yönelmesine engel oldu. Ancak her defasında tabandan gelen basıncın etkisiyle Türk-İş’in tüm sendikaları ile birlikte harekete geçmesi ihtimali sermayeyi ve hükümeti ciddi biçimde tedirgin etmiştir. İşçi sınıfı sosyalistleri sendika bürokratlarına değil Türk-İş’te örgütlü işçilere güvenmelidir. Hafızalardaki yeri taze olan Tekel direnişi ve en yakın örnek olarak Mersin Limanı direnişi işçilerin bu güveni hak ettiklerini ve işçilerin kararlılığı karşısında bürokrasinin frenlerinin de her zaman tutmayacağını gösteriyor.

İşçi sınıfı sosyalistleri bu anlayışla sırf yönetimlerinde daha sol ya da sosyal demokrat eğilimli kişiler var diye bazı sendikaları desteklemez. Siyasi görüşleri ve eğilimleri ne olursa olsun en geniş işçi kesimini sınıf çıkarları temelinde örgütlemeyi ve harekete geçirmeyi hedefler. Bu temelde Devrimci İşçi Partisi de tabandaki işçilere güveniyor ve bürokrasiye karşı sadece sözle değil tabandaki işçinin gücüne ve hareketliliğine dayanarak mücadele etmeyi hedefliyor. Bu mücadelenin yakın hedefi işçi sınıfına ihanet eden bürokratlardan hesap sormaktır. Nihai hedefimiz ise bürokrasiyi sendikalardan kovmak ve gerçek bir işçi demokrasisi temelinde sendikaları gerçek sahipleri olan işçilere kazandırmaktır.