Kumlu hükümete diyetini, işçi sınıfına ihanetle ödedi

2007 yılının sonunda yapılan genel kurul ile Mustafa Kumlu Türk-İş’in başına geçtikten sonra Gerçek gazetesinin öncülü İşçi Mücadelesi’nde şu satırlar yer alıyordu: “Kimse ‘Salih Kılıç daha mı iyiydi?’ diye sormasın. Salih Kılıç yönetimi elbette Türk-İş merkezi bürokrasisinin geleneksel politikası icabı hükümetle ve sermaye ile çatışmadan vebadan kaçar gibi kaçıyordu. Ama Kumlu koltuğunu hükümete borçludur. Bunun diyetini ödemek zorunda kalacaktır.” Aradan geçen dört yılda Kumlu’nun işçi sınıfı mücadelesine ihanetleri bu diyeti fazlasıyla ödediğini gösteriyor.

İhanet 1: Asgari ücret kararına yıllar sonra ilk kez şerh koyulmadı!

Kumlu’nun Türk-İş’in başına gelir gelmez ilk icraatı, Asgari Ücret Komisyonu’nun belirlediği sefalet ücretinin altına muhalefet şerhi koymaması oldu. İşçi sendikaları adına komisyona katılan Türk-İş temsilcisi Kumlu, böylece 14 yıl aradan sonra ilk kez işçi, işveren ve hükümetin uzlaşması ile tamamlanan asgari ücret görüşmelerine imza atmış oldu.

İhanet 2: SSGSS’de mücadeleyi yarı yolda bıraktı!

İşçi sınıfının sosyal güvenlik ve emeklilik haklarına yapılan son yılların en kapsamlı saldırı dalgası sırasında, başlangıçta canlanmaya başlayan işçi tabanından ve Türk-İş’in daha mücadeleci sendikalarından korkarak 14 Mart eylemleri sırasında SSGSS’ye karşı çıktı. Ama sonra hiçbir talep yerine getirilmeden, sadece toplam gün sayısının bir miktar düşürülmesine sığınarak, meydanlardan çekilerek mücadeleyi sattı.

İhanet 3: Taksim 1 Mayıs’ından 30 Nisan’da caydı!

2007’den itibaren Taksim’i tekrar 1 Mayıs alanı olarak kazanmak için yürütülen mücadeleye 2008’de destek vermişken, 30 Nisan’da, hem de yönetim kurulu tarafından müzakereler için yetkilendirilmiş genel sekreter Mustafa Türkel’e bile danışmaksızın terk etti. İşçi hareketi cephesini bölerek, devletin saldırılarına da davetiye çıkarmış oldu.

İhanet 4: Şanlı Tekel direnişini adım adım sattı!

Tekel işçilerinin mücadelesini en başından itibaren dizginlemeye ve kontrol altına almaya çalıştı. 17 Ocak’ta Tekel işçilerinin Ankara’yı titrettiği ve genel grev talebini yükselttiği miting alanından kaçtı. 4 Şubat’ta Türkiye’nin dört bir yanında düzenlenen genel grevin örgütlenmesi için parmağını bile kıpırdatmadı. Direniş sürdükçe işçilerin yorulmasını, kendi istekleriyle evlerine dönmelerini bekledi. Bu gerçekleşmeyince de Sakarya eylemi doruktayken önce hiçbir şey yapmama niyetlerinin üstünü örtmek için “greve iyi hazırlanma” bahanesi ile aylar sonrasına, 26 Mayıs’a genel grev yapma sözü verdi. Grev günü yaklaştığında da hareketi yüzüstü bırakıp grevden vazgeçtiğini açıklayarak Tekel işçisinin mücadelesine ihanet etti.