Paris Komünü’nün yenilgisi

Bundan tam tamına 140 yıl önce, 21 Mayıs 1871’de karşı devrimin güçleri tarihin ilk işçi devleti olan Paris Komünü’ne karşı bir askeri taarruz başlatıyordu. Bir hafta sürdü taarruz. Karşı devrimci güçler on binlerce devrimci işçiyi katlettikleri için bu hafta tarihe “Kanlı Hafta” olarak geçti. 28 Mayıs günü, karşı devrimin güçleri Paris’i ele geçirecek ve bu ilk işçi devleti deneyimine kanlı biçimde son vereceklerdi. Paris’in proleterleri ancak 72 gün boyunca iktidarda kalabilmişlerdi.

“Paris’in proleterleri, hakim sınıfların başarısızlıkları ve ihanetleri karşısında, durumu kurtarmak için kamu işlerinin yönetimini kendi ellerine almalarının saatinin gelip çattığını kavramışlardır. (...) Devlet iktidarını ele geçirerek kendilerini kendi kaderlerinin efendisi haline getirmenin kaçınılmaz görevleri ve vazgeçilmez hakları olduğunu anlamışlardır.” Bundan 140 yıl önce, 18 Mart 1871’de kurulan ilk işçi devleti Paris Komünü’nün Manifestosu böyle diyordu.

Paris Komünü, Fransa’nın 1870 yılında Almanya ile yaptığı savaşta ağır bir yenilgiye uğramasının ertesinde kurulmuştu. Almanya Fransa’nın iki bölgesini ilhak etmiş, ordusunu Fransız toprağına yerleştirmişti. Proleterler 18 Mart’ta ayaklanınca, burjuva hükümetinin başındaki Adolphe Thiers, ordusu ve bürokrasisi ile birlikte, burjuvaziden de katılımlarla birlikte 100 bin kişi ile birlikte Büyük Fransız Devrimi (1789) öncesinde her zaman kraliyetin merkezi olmuş olan Versay’a (Versailles) kaçmıştı. Burjuvazi 18 Mart’tan bir hafta sonra yapılan Komün Konseyi seçimlerinde kendi ilçelerinden çıkarttığı vekillerini Komün Konseyi’ne yollamayacaktı bile. Fransız burjuvazisi, tarihteki bütün hâkim sınıflar gibi, iktidarını gönüllü olarak terk etmeye elbette razı değildi. İlk fırsatta Versay’daki gücünü kullanarak devrimi boğmaya hazırlanıyordu. Komün’ün 72 günü, Fransa’da coğrafi olarak bölünmüş bir ikili iktidar dönemi gibi görülebilir: devrimci Paris ve karşı devrimci Versay.

Thiers’nin Versay ordusu köylülerden oluşuyordu. Komün kurulduğunda sayıca epeyce zayıf olan ve moral bakımından çöküntü içinde olan Versay ordusu, zamanla moralini toparlayacak, Bismarck’ın 100 bin Fransız savaş esirini salması sonrasında da eskisi ile karşılaştırılamaz bir güce kavuşacaktı.

"Kanlı hafta"

Karşı devrimin ordusu, Paris’e 21 Mayıs 1871’de taarruza girişti. Komün daimi orduyu lağvetmiş, eli silah tutabilecek bütün halkı silahlandırmıştı. Paris sokakları bir hafta boyunca dehşet verici bir savaşa sahne oldu. İşçiler tarihte ilk kez “kendi kaderlerinin efendisi” olmaları anlamına gelen Komün’ü, kelimenin gerçek anlamıyla “kanlarının son damlasına kadar” savundular. Karşı devrimci güçler ise işçi sınıfının üzerine inanılmaz bir kin ve acımasızlıkla çullandılar. 28 Mayıs günü çatışmalar sona erdiğinde ve Paris yeniden burjuvazinin eline geçtiğinde, 30 bin dolayında işçi hayatını yitirmişti! Bunların önemli bir bölümü, karşı devrimin ordusu tarafından kıstırıldıkları yerde anında kurşuna dizilmişti. 

Paris Komünü neden yenildi?

İşçi sınıfının uluslararası alanda yaşadığı her büyük deneyim, en başta da devrimler, daha sonraki kuşakların ders çıkarması gereken çok önemli dönüm noktalarıdır. Paris Komünü’nün yenilgisinin nedenlerini de anlamak bu bakımdan çok önemlidir.

  • 1870’li yıllarda kapitalizm Fransa’da henüz bütünüyle gelişmemişti. Ülke Paris, Marsilya, Lyon ve kuzeyin kömür madeni bölgelerinin dışında bir küçük köylü ülkesi karakteri taşıyordu. Versay ordusu işte bu köylülerden oluşuyordu. “Kırsallar”ın Paris’e tepkisi büyüktü. Öteki bazı büyük kentlerde de (Marsilya, Lyon, Saint Etienne, Narbonne, Toulouse vb.) kısa Komün deneyimleri yaşanıyordu, ama bunlar hızla devrilecekti. Yani Paris kendini bir köylüler denizinin orta yerinde yalnız buluyordu.
  • Komün’ün kurulmasından önce Paris 131 gün Alman kuşatması altında yaşamıştı. Ekonomik bakımdan çok zor durumdaydı. Ama Komün Konseyi, sosyo-ekonomik alanda birçok ilerici tedbir almasına rağmen, ekonomiyi gerçek bir işçi devleti ekonomisi haline getirmek için adım atmadı. Özel olarak da, başta merkez bankası rolü gören Fransa Bankası olmak üzere, bankacılık sistemini kamulaştırmadı. Bunda Komün Konseyi’nde sosyalistler arasında önemli ağırlığı olan Proudhon’cuların “adil ticaret” vb. türü küçük burjuva fikirlerinin de önemli bir rolü vardı.
  • Bütün Avrupa burjuvazisi Komün’e karşı birleşmişti. En önemlisi, daha üç ay öncesine kadar Fransa ile savaşmakta olan Almanya birdenbire Versay’a destek vermeye başlamıştı. Alman şansölyesi Bismarck, 100 bin Fransız savaş esirini serbest bırakarak Versay ordusuna büyük bir güç katıyordu.
  • Komün’ün yöneticileri, yüce gönüllülüğe, Fransız hakim sınıf temsilcilerini ahlaki argümanlarla ikna etmenin mümkün olduğuna inanıyorlardı. Mart ayında Komün kurulduğunda Versay ordusu son derecede zayıf durumdaydı. O aşamada Komün bu orduyu ezebilirdi. Ama bu yapılmadığı için Komün Mayıs’ta ezici bir güce sahip bir ordu ile karşı karşıya kalacaktı.
  • Yapılan hataların ardındaki en önemli neden ise, işçi sınıfı öncüsünün mücadele tarihinin derslerinden hareketle doğru bir politika güdecek bir Marksist partisinin olmaması idi.

Bu duvar başka duvar!

Paris’teki Père-Lachaise Mezarlığı solun ve devrimin mezarlığıdır. Bunun kökeninde, 28 Mayıs 1871 günü karşı devrimcilerin, başlarında karşı devrimin lideri Adolphe Thiers, 147 Komünar’ı mezarlığın bir duvarı önünde, yargısız olarak kurşuna dizilmesi ve cesetlerini hemen oracıkta bir toplu mezara gömmesi yatar.

Père-Lachaise Mezarlığı’nın doğusunda yer alan bu duvar, o günden sonra solun bir anma yeri haline gelmiştir. İlk kez 23 Mayıs 1880’de, daha karşı devrimin baskısı güçlü iken, Marksist Jules Guesde’in çağrısıyla yaklaşık 25 bin kişi duvarın önünde toplanacaktı. 24 Mayıs 1936’da, Fransa’da dev bir genel grev yaşanırken 600 bin işçi duvarın önünde Komünarları anmıştır. Bugüne kadar hâlâ Fransız solu her yıl 1 Mayıs’ta bu duvarı ziyaret eder.

Türkiye solunun bazı önemli isimleri de bugün Père-Lachaise Mezarlığı’nda yatıyor. Bunların arasında en başta Yılmaz Güney ile Ahmet Kaya gelir.

Paris Komünü’nün yenilgisi üzerine Lenin ve Trotskiy ne dedi?

Öte yandan, bir işçi partisi yoktu; işçi sınıfı uzun bir mücadele okulundan geçmemişti, hazırlıksızdı, hatta görevlerini ve bunları yerine getirmenin yöntemlerini berrak biçimde önüne koyamadı bile. Proletaryanın ciddi bir örgütü yoktu; ne de güçlü sendikalar ve kooperatifler vardı. (Lenin)

İşçi partisi, gerçek bir işçi partisi, parlamenter manevralar amaçlayan bir aygıt değildir; proletaryanın birikmiş ve örgütlenmiş deneyimidir. Ancak kendi geçmişinin bütün tarihine yaslanan, teorik temelde gelişmenin patikalarını öngörebilen, ve bundan eylem için gerekli formülleri çıkarsayabilen partinin yardımıyladır ki proletarya kendini her defasında tarihi tekrarlamaktan, tereddütlerinden, kararsızlığından, hatalarından kurtarabilir.

Yani Komün’ün bütün tarihinin üstünden sayfa sayfa geçebiliriz, ama orada tek bir ders bulacağızdır: ihtiyacı duyulan, güçlü bir parti önderliğidir. Fransızlar öteki bütün proletaryalardan daha fazla devrim için fedakârlık göstermiştir. Ama yine bu proletarya ötekilerden çok daha fazla aldatılmıştır. Burjuvazi cumhuriyetçiliğin, radikalizmin, sosyalizmin bütün renkleriyle onun gözlerini kamaştırmaya çalışmıştır ki, onu kapitalizmin ayak bağlarıyla tutsak kılsın. Ajanları, avukatları ve gazetecileri aracılığıyla burjuvazi bir sürü demokratik, parlamenter, özerklikçi formüller ileri sürmüştür; oysa bunlar, proletaryanın ayağına bağlanmış, ileri doğru yürümesini engelleyen prangalardır.” (Trotskiy)

"Kiraz zamanı"

Paris Komünü, arkasında başta “Enternasyonal” marşı olmak üzere, birçok eser bırakmıştır. Bunlar arasında, o dönemde popüler bir şarkı olan “Le Temps des Cerises” (“Kiraz Zamanı”) şarkısı, hâlâ ağızlardadır, hâlâ her ilkbahar Paris’te bir Komün atmosferi yaratır. Sözlerini 1866’da Jean-Baptiste Clément’ın yazdığı, müziğini ise 1868’de Antoine Renard’ın bestelediği bu olağanüstü güzellikteki melodi, 1871’de Komün günlerinde herkesin dilindeydi. Karşı devrimin zaferinin ertesinde ise, Clément şarkıyı hayatını barikatlarda karşı devrime karşı mücadele sırasında yitiren bir hemşireye, bir kadın Komünar’a adamıştır. Komün’ün büyük kadın kahramanlarından Louise Michel, La Commune: Histoire et souvenirs (Komün: Tarih ve Anılar) kitabında bu kadın hemşirenin yaralı Komünar’lara yardım etmek isterken nasıl öldüğünü anlatır.

Bir aşk şarkısı olan Kiraz Zamanı’nın sonu Komün’ü hatırlatan bir tonda biter:

“Kiraz zamanını hep seveceğim

O zamandandır ki yüreğimde taşırım

O açık yarayı!”