Emekçi kadınların kılavuzu Rosa Luxemburg 150 yaşında!

Emekçi kadınların kılavuzu Rosa Luxemburg 150 yaşında!

150 yıl önce bir Mart günü, 18 Mart 1871’de tarihin ilk proleter devrimi gerçekleşti, ilk işçi sınıfı iktidarı Paris Komünü kuruldu. Ondan sadece 13 gün önce, 5 Mart 1871’de Polonya’da tarihin gördüğü en büyük devrimci kadın, Rosa Luxemburg dünyaya gözlerini açtı. 2021’in Mart ayında hem Paris Komünü’nün hem de Rosa Luxemburg’un 150. yaşını kutluyoruz. Rosa Luxemburg’un doğum günü kutlanmayı fazlasıyla hak ediyor. Çünkü nasıl bir yaşamı olacağını müjdelercesine devrim ile doğdu, devrim için yaşadı, devrim için öldü.

Rosa’nın hayatı daha çocukluk yıllarından itibaren mücadele ile geçti. Henüz beş yaşındayken bir yıl boyunca bacağı alçılı bir şekilde yatağa bağlı kalmasının sonucu oluşan bir sakatlıkla mücadeleden kendi anadili dışında Rusça olarak eğitim veren bir okulda Polonyalı bir Yahudi olarak kendini kabul ettirme çabasına kadar hepsi onu hayatının geri kalanında göğüslemesi gereken zorluklara hazırlıyordu adeta.

17 yaşındayken devrimci mücadeleye atıldı. 18 yaşındayken üniversite eğitimi için İsviçre’ye geçti. Burada üniversite okudu ama asıl eğitimini üniversitenin içinde değil dışında aldı. Çünkü İsviçre o dönemde, Rus ve Polonyalı devrimciler için bir sürgün yeriydi. Burada sürekli okuyor, siyasi tartışmalara katılıyordu. Polonya Krallığı Sosyal Demokrasisi (SDKP) isimli partinin kurucuları arasında yer aldı. Bu partiyi henüz 22 yaşındayken, II. Enternasyonal’de temsil etti. 27 yaşındayken o dönemde uluslararası hareketin kalbinde yer alan Alman Sosyal Demokrat Partisi’nde (SPD) çalışmak için Almanya’ya gitmeyi tercih etti. Bu, Rosa Luxemburg’un, pek kimsenin tanımadığı Polonyalı komünist bir kadından dönemin en güçlü sosyal demokrat partisi olan SPD’nin ve hatta II. Enternasyonal’in içindeki tartışmalara damga vuran bir teorisyene, kahraman bir devrimciye dönüşmesi ile sonuçlanan yolculuğun başlangıcı oldu.

Rosa Luxemburg, müthiş bir hatipti. Karşılarında daha önce hiç kadın konuşmacı görmeyen işçileri, emekçileri etkiliyor; işçiler arasında “Polonya’dan gelen kadın”ın konuşması ağızdan ağıza yayılıyor, konuşmaları her seferinde onu dinlemek isteyen işçilerle doluyordu.

Rosa Luxemburg, sadece iyi bir hatip değil, siyasi kavrayışı yüksek bir teorisyen ve kalemi güçlü bir yazardı. Dünya çapında Marksizmin ağır topları ile bir arada bulunuyor ama fikirleri kimin söylediğine bakmadan sorguluyor, üzerine gidiyor, kendi fikirlerini cesurca savunuyordu.

Rosa Luxemburg hareketin içinden çıkan, Marksizmi devrimci özünden, işçi sınıfının iktidarı programından koparmaya çalışan “yenilik getirme” çabalarına karşı, Marksizmin ve proleter devrimin savunucusu olarak tarihe geçti. Alman hareketi içinde bu mücadeleyi revizyonizmin tezlerini çürüterek kazandı.

Rosa Luxemburg, Karl Liebknecht ile birlikte 1918 Alman devriminin önderlerindendi. Paris Komünü’nün derslerini çıkararak, işçi sınıfının iktidarını bu kez kalıcı olarak kuran Ekim devriminin iki büyük önderinden biri olan Lenin’in gözünde o bir kartaldı. Yaşamı pek çok komünist kuşağın eğitilmesinde bir kılavuz olacaktı. Rosa’yı Lenin’den koparmaya çalışanlara inat, aralarında yaptıkları tüm siyasi tartışmalara rağmen Rosa ve Lenin, birbirinden kopartılamaz; devrim ile karşı devrim karşı karşıya geldiğinde onlar hep aynı saflardaydı. Ekim devriminin diğer önderi, Kızıl Ordu’nun komutanı Trotskiy için küçük ve zayıf haline rağmen kongre kürsüsünde proleter devrimin cisimleşmiş haliydi Rosa. Enternasyonal’in yönetici organı olarak çalışan Uluslararası Sosyalist Büro’nun 1907’de çekilen bir fotoğrafında Rosa Luxemburg, onlarca erkeğin arasında tek kadındır. O kadınların en önünde yürüyeni, tarihin en büyük kadın devrimcisidir. Bugün Rosa Luxemburg 150 yaşında, onun gibi işçi sınıfının iktidarı için mücadele eden emekçi kadınlara yaşamı ile kılavuzluk etmeye devam ediyor. Nice yaşlara Rosa!

 

Bu yazı Gerçek gazetesinin Mart 2021 tarihli 138. sayısında yayınlanmıştır.