Ekim Devriminin 100. yıldönümü: Trotskiy Bolşeviklere katılıyor

Gerçek gazetesinin Nisan sayısında Lenin’in Rusya’da Şubat devrimi patlak verdikten sonra, önce sürgünde yazılmış “Uzaktan Mektuplar”ında, sonra da Rusya’ya gelir gelmez “Nisan Tezleri” olarak bilinen çalışmasıyla Bolşevik Partisi’nin programındaki “demokratik devrim” aşamasını nasıl geride bıraktığını ve artık gündemde olanın “dünya sosyalist devrimi”nin bir girizgâhı olarak sosyalist devrim olduğunu ortaya koyduğunu, buradan hareketle “bütün iktidar sovyetlere” şiarını politikasının esas merkezi haline getirdiğini görmüştük. Bu yöneliş, 1917 yılı sonunda, bütün dünyanın ve Rusya’nın işçi sınıfının Rus devriminin en önemli iki önderi olarak tanıyacağı Lenin ile Trotskiy arasındaki ayrılığın en önemli koşullarından birini ortadan kaldırmıştı. Trotskiy ta 1905 devriminden beri Rus devriminin önündeki görevlerin burjuvazi tarafından yerine getirilemeyeceği için devrimin ancak proletaryanın hegemonyası altında başarılı olabileceğini, iktidara geçen proletaryanın ise hızla sosyalist tedbirler alması gerekeceğini, öyleyse demokratik devrimin sosyalist devrime dönüşmesiyle devrimin sürekli devrim özelliği kazanmak zorunda olduğunu savunuyordu. Lenin, Trotskiy’in 1905 devrimini inceleyerek ulaştığı hakikati, ondan epeyce sonra, dünya savaşının kendisine sağladığı ışık sayesinde ve Şubat’ta başlayan devrimin ateşi içinde kavramıştı. Siyasi strateji olarak iki büyük devrimci arasında fark kalmamıştı.

Trotskiy’in büyük hatası

Ne var ki, bu stratejik bakış farkı, Trotskiy’i Lenin’in önderliğindeki Bolşevik Partisi’nden uzak tutan tek faktör değildi. Öyle olsaydı, iki devrimcinin ayrılığı, Trotskiy’in sürekli devrim programına ulaştığı 1905 devriminden sonra ortaya çıkardı. Oysa ayrılık ta 1903’te, ülkenin Marksist partisi olan Rus Sosyal Demokrat İşçi Partisi’nin 2. Kongresinde Bolşevik ve Menşevik (Rusça çoğunluk ve azınlık demektir) hizipler arasında bölünmesine kadar geri gider. Ayrılığın en önemli nedeni, Lenin’in Menşeviklerden farklı olarak sıkı bir örgütsel ve politik disipline sahip, üyeleri, özellikle aydınlarda görülen türden gevezelikle yetinmeyip partinin talimatları altında militanca devrim için mücadele eden, iç demokrasisi sağlam ama merkeziyetçi bir partinin gerekliliğini savunmasıdır.

Trotskiy bu konuda hayatının hatasını yapmış ve Leninist partinin devrim için ne kadar hayati bir önem taşıdığını, işçi sınıfının ancak böyle bir araca sahip olduğu takdirde devrimi zafere taşıyabileceğini, Menşeviklerin savunduğu, disiplini ve ilişkileri gevşek partilerin eninde sonunda kapitalist düzene yanaşmak zorunda kalacağını anlayamamıştır. Lenin’i diktatörlük eğilimi olan biri olarak görmüştür. Ama (daha sonra çıkarılan efsanelerden farklı olarak) Menşeviklerle de devrim stratejisi konusundaki farklılığı dolayısıyla bir arada olamamış ve 1903’ten 1917’ye kadar bir ölçüde tek tabanca bir çalışma içinde yürümüştür.

Trotskiy Bolşeviklere katılıyor

Rus devriminin somut gelişmesi, Lenin’i demokratik devrimin ayrı bir aşama olmadığına, devrimin hızla sosyalist devrime dönüşmesinin gerekli olduğuna ikna ederken, Trotksiy’e de Bolşevik Partisi’nin devrim için ne kadar gerekli olduğunu gösterecektir. Nesnel gelişmeler sosyalist devrimi çağırmaktadır. Çar’ı deviren işçi sınıfı ayaklanması ordunun da çözülmesine yol açmıştır. Başa gelen burjuva Kerenskiy hükümeti ise kitlelerin hiçbir talebini (barış, toprak, işçi talepleri…) yerine getirememektedir. Buna rağmen diğer sosyalist partiler bütünüyle burjuva hükümetin kuyruğuna takılmıştır. Trotskiy, Bolşevik Partisi’nin, bir kez Nisan konferansında “Bütün iktidar sovyetlere” doğrultusunu benimsedikten sonra işçi sınıfı içindeki disiplinli örgütlülüğünün ve merkeziyetçiliğinin devrimin çalkantısı içinde ne denli önemli olduğunu görmüştür. Mejrayonska adını taşıyan ve devrimin önde gelen kadrolarının bazılarının da içinde olduğu örgütüyle birlikte Bolşevik Partisi’ne katılır. “Kooptasyon” denilen yöntemle (yani kongre dışında yönetici organ kararıyla) Merkez Komitesi’ne dâhil edilir.

Trotskiy kendisi yıllar sonra bu katılma sürecinin temellerini şöyle açıklamıştır: “Bolşevik partiye katılırken Trotskiy, Leninist parti inşa yöntemlerinin doğruluğunu bütünüyle ve yürekten kabul etti. (Marksizmi Savunurken)

Lenin ise sürekli devrim bahsinde Trotskiy’in haklılığını, devrimin dördüncü yıldönümünde yaptığı şu değerlendirme ile teslim edecektir: “Burjuva-demokratik devrimin sorunlarını esas ve gerçekten proleter-devrimci, sosyalist çalışmalarımızın bir yan ürünü olarak, bu yolda ilerlerken çözdük.(…) Bu arada Kautsky’ler, Hilferding’ler, Martov’lar, (…) burjuva-demokratik ve proleter-sosyalist devrimler arasındaki bu ilişkiyi anlama kapasitesine sahip değildi. İlki ikincisine doğru gelişir, dönüşür. İkincisi, ilerlerken, ilkinin sorunlarını çözer. İkincisi ilkinin eserini pekiştirir.” Bu sürekli devrimin tarifinden başka bir şey değildir!

Devrimin genelkurmayı hazır

Kimileri, Ekim devrimi gibi büyük bir tarihsel olayda bir bireyin bir partiye katılmasının önemini kavrayamayabilir. Oysa bu bakış açısı, yine devrimlerin zaferinde partinin ve önderliğin önemini unutmak demek olur. Rusya’nın işçi sınıfı, neredeyse çeyrek yüzyıla uzanan müthiş eylemliliği içinde, toplumun çok önemli zihinlerini ve yeteneklerini kendi yanına çekmişti. Bu gerçeklik devrimin zaferinin öznel koşullarının oluşmasının altyapısıydı. Ancak Trotskiy’in (ve aralarında Lunaçarskiy’den Preobrajenskiy’e kadar daha sonra genç Sovyet iktidarında çok önemli roller üstlenecek önemli zihinler olan arkadaşlarının) Bolşevik Partisi’ne katılmasıyladır ki bu potansiyel bütünüyle işçi sınıfının devrimci partisinde toplanmıştır.

Trotskiy devrime eşsiz hizmetlerde bulunacaktır. Temmuz günlerinin zor sınavında Lenin’in en yakın akıl arkadaşı odur. Lenin baskı güçlerinden gizlenirken devrimin zafere ulaşmasını sağlayan ayaklanmayı yöneten odur. Çarlık Rusyası’nın gizli diplomatik belgelerini açıklayarak dünyanın ezilen halkları arasında yeni Sovyet devletine büyük bir sempati doğmasını sağlayan ilk Dışişleri Komiseri odur. Kızılordu’yu sıfırdan yaratarak ve üç yıl boyunca başkomutanlığını yürüterek yeni devrimci rejimin, karşı devrimci orduları ve emperyalist destekçilerini yenilgiye uğratmasını sağlayan askeri deha odur. Lenin’in ölümünden sonra Sovyet devriminin ayakta kalması için gerekliliği sonradan iyice anlaşılan ekonomi politikalarını, planlamayı ve sanayileşmeyi erkenden savunan, dünya devriminin ihtiyaçlarını en iyi anlayan yine odur. Ama adım adım yükselen bürokrasi bu politikaların uygulanmasını engelleyerek Sovyet devletinin uzun vadede bir çıkmaza girmesine yol açmıştır.

Büyük romancı Maksim Gorkiy’in, Lenin’in Trotskiy’in Kızıl Ordu konusunda yaptığı çalışmayı kendisiyle bir konuşmasında nasıl değerlendirdiğini anlatarak bitirelim:

“Masaya eliyle vurarak şöyle dedi: ‘Kimse bana bir yıl içinde örnek bir ordu kurabilecek, bu sayede askeri uzmanların dahi saygısını kazanacak başka birini gösterebilir mi? İşte bizim böyle bir adamımız var! Her şeyimiz var. Mucizeler olacak.’”

Bu yazı Gerçek gazetesinin Mayıs 2017 tarihli 92. sayısında yayınlanmıştır.