1963’te yakılan, grev hakkını grev yaparak kazanan ve hâlâ yanan çoban ateşi: Kavel grevi

kavel

Türkiye tarihinde ilk kez, 1961 Anayasası’nda işçilere grev hakkı tanındı. Anayasa’da yer alan maddede “İşçiler, işverenlerle olan münasebetlerinde, iktisadî ve sosyal durumlarını korumak veya düzeltmek amacıyla toplu sözleşme ve grev haklarına sahiptirler. Grev hakkının kullanılması ve istisnaları ve işverenlerin hakları kanunla düzenlenir.” yazıyordu. Ancak bahsedilen kanun bir türlü çıkarılmadığı, meclisin çatısının altında kağıt üzerinde bekletildiği için, herhangi bir grev uygulaması da yapılamıyordu.

On binlerce işçi, 1961 Anayasası’nın ilanından hemen sonra mitingler, yürüyüşler yapsa eylemler gerçekleştirse de grev yasasıyla ilgili gerekli düzenlemeler yapılmadı. Ta ki büyük bir kazanımla sonuçlanacak bu mücadelenin fitili sadece 173 işçinin çalıştığı Kavel Kablo fabrikasında yakılana kadar.

İstinye’de kurulu bulunan ve Koç sermayesine ait olan Kavel fabrikasında Türk-İş’e bağlı, başkanı Kemal Türkler olan Türkiye Maden-İş sendikası örgütlüydü. Fabrikada gerilim, Koç’un fabrikaya Amerika’dan işçi düşmanı bir müdür getirmesiyle başladı. Yeni gelen müdürle birlikte, sendikadan istifa etme baskısının artması, ikramiyelerin kaldırılması tehdidi ve bardağı taşıran son damla olarak 4 işçi temsilcisinin işten çıkarılması üzerine 28 Ocak 1963’te Türkiye işçi sınıfına bırakılan en büyük miras olan grev hakkının kazanıldığı mücadelenin kıvılcımı yakıldı. 173 Kavel işçisi fiili olarak greve başladı. İşçiler kapıları kaynakladı, fabrikadan malları sevkiyata göndermedi. İstinye halkından, özellikle Koç fabrikaları başta olmak üzere diğer sektördeki işçilerinden Kavel’e adeta destek yağdı. Çevre fabrikalardan işçiler sakalını uzatarak Kavel işçisinin yanında olduğunu gösterdi. Çevre halkı, esnafı bakkalı Kavel’e ekmek, yemek taşıdı. Kavel sadece İstinye’deki küçük bir bölgenin değil, tüm memleketin gündemine oturdu.

İşçi sınıfının hakları altın tepside verilmez, işçi sınıfı onu söke söke alır

Hükümeti ve patronları korkudan tir tir titreten bu dayanışma, grevin başlamasından kısa bir süre sonra grev yasasının meclise gelmesini sağladı. 173 işçinin başlattığı bu “kanunsuz grev” ile grev hakkı gerçek bir hak olarak söke söke alındı, çekmeceden çıktı ve kanunlaşmış oldu. Bununla birlikte bu grevin bir önemli sonucu daha oldu. Grevin ardından 274 sayılı Sendikalar Yasası ve 275 sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Yasası, 15 Temmuz 1963’te meclisten geçti ve 24 Temmuz’da yürürlüğe kondu. Meclisten geçen yasaya “Kavel maddesi” olarak anılan bir madde eklendi. Bu maddeye göre yasa meclisteyken grev yapan işçilerle ilgili açılan davalar düşecekti. 61 yıl önce grev hakkını grev yaparak kazanan Kavel işçileri, yasaların müzakerelerle meclislerde değil mücadele alanlarında kazanıldığını gösterdi. İşçi sınıfı ise tarih sahnesine çıkarak sınıfının yolunu aydınlatan çoban ateşini yakmış oldu.

Yeni Kavel’ler yaratacak güç işçi sınıfının şaltere uzanan ellerinde

Her iki senede bir Kavel grevinin yıldönümü, 186 iş yeri ve yaklaşık 150 bin işçiyi ilgilendiren MESS sözleşmesiyle denk gelir. Aradan geçen 61 yıldan sonra patronlar örgütlenerek işçi sınıfının hakkını gasbetme konusunda oldukça ileriye gitmiş olsalar da işçi sınıfı da oldukça önemli deneyimleri hanesine yazmıştır. MESS sözleşmelerinin merkezindeki sermaye grubu Koç Holding, tıpkı 61 yıl önce Kavel işçilerine yaptığı düşmanlığı şimdi misliyle, on binlerce işçiye yapmaktadır.

Sözleşmede gelinen aşamada uyuşmazlık zaptı tutulduktan sonra fabrikalarda eylemler, yürüyüşler yapan işçileri hâlâ hafta tatili yevmiyelerini kesmekle, işten atmakla tehdit edebilmektedir. MESS patronları hâlâ 3 senelik sözleşmeyi bir sopa gibi her sözleşme döneminde aba altından gösteriyor. Üstelik MESS bu sene yaptığı işçi düşmanlığını başka bir boyuta taşıdı, açtığı sosyal medya hesabıyla Türk-Metal üyesi ve Birleşik Metal-İş üyesi işçileri birbirine düşürmeye çalıştı. Ve patronların istibdadını arkasına alıp işçiyi grev yasağı ile tehdit ediyor. MESS patronları, işçi sınıfını kendileri gibi bir avuç asalak ve çıkarcılar grubundan oluştuğunu sanıyor olabilir. Fakat işçi sınıfı öyle olmadığını 61 yıl önce “Ölürüz de hakkımızı vermeyiz!” diyerek grev hakkını söke söke aldığında göstermişti.

Bunun için 61 yıl öncesine gitmeye de gerek yok. Henüz geçen yıl Bekaert ve Schneider Elektrik işçileri grev yasağı dayatmasını grev yaparak yırtıp attı. Kavel’de yakılan çoban ateşinin izinden gitti. 2023 MESS sözleşmesi o ateşi harlama, MESS patronlarına işçi sınıfının gücünü gösterme günü. Kavel işçileri 61 yıl öncesinden bugüne uzanan bir yol açtı. Bu yol sendika fark etmeksizin işçilerin omuz omuza, ekmeğini, aşını, onurunu kazandığı bir muharebe yolu. Bu muharebenin sonucunu ise işgal, grev, direniş iradesiyle grev yasaklarını yırtıp atacak metal işçileri belirleyecek. Her bir MESS fabrikasını Kavel yapacak ve yeni Kavel’ler, Bekaert’ler, Schneider’ler yaratacak olan güç, işçi sınıfının ekmeğine, aşına el uzatanlara karşı şaltere uzanan ellerinde olacak!

 

Bu yazı Gerçek gazetesinin Ocak 2024 tarihli 172. sayısında yayınlanmıştır.