15-16 Haziran’ın ve bugünün DİSK’i

DİSK

15-16 Haziran’da işçi sınıfının ayaklanarak sahip çıktığı ve ayakta tuttuğu DİSK, 70’li yıllara da damgasını vurdu. Sendikal haklarını sınıf mücadelesi ile koruyan işçi sınıfı, 12 Mart darbesinden sonra toplum üzerindeki baskıyı sürdürmenin bir aracı olarak gündeme getirilen Devlet Güvenlik Mahkemesi yasasını da yine DİSK’in eylemleriyle püskürttü. Ekmek ve hürriyet mücadelesinin iç içe geçtiği 70’li yıllarda büyük MESS grevi bir sınıf muharebesi alanına dönüştü. İşçi sınıfının bu yükselişi ancak 12 Eylül askeri diktatörlüğü ile durdurulabildi. Bu dönemde DİSK kapatıldı. 1992 yılında DİSK yeniden kuruldu. İşçi sınıfını heyecanlandıran bir gelişmeydi. DİSK’in her kongresinde, her mitingde, her kürsüde sendika başkanları Kavelleri, 15-16 Haziranları, MESS grevlerini andılar. İşçi sınıfının bu şanlı mücadele geleneğinin devamcısı olduklarını söylediler.

Ne var ki yeniden kurulan DİSK, 15-16 Haziran’ın DİSK’i değildi. 15-16 Haziran’a giden yolda işçi sınıfı, Amerikan parası ve eğitimi ile inşa edilen sınıf işbirlikçi sendikacılığa isyan ederek DİSK’i kurmuş ve ona sonuna kadar sahip çıkmıştı. Yeni kurulan DİSK’te 15-16 Haziran dillerden düşmüyor ama bu sefer Avrupa Birliği’nin ve özellikle de Avrupa Sosyal Demokrat vakıflarının sosyal diyalog eğitimleri ile sınıf mücadeleci değil uzlaşmacı bir sendikacı kuşağı yetiştiriliyordu. 15-16 Haziran, AP’si ve CHP’si ile tüm burjuvaziyi karşısına almıştı. Ama yeni DİSK giderek her genel başkanını emekliliğinde CHP milletvekili olarak meclise gönderen bir yapıya büründü. 15-16 Haziran’ın DİSK’i devrimciliğini sınıf mücadelesinden alırken, yeni DİSK artık İngilizce adından “devrimci” kavramını çıkarmış “ilerici” manasına gelen “progressive” kelimesini kullanmaya başlamış, sınıf devrimciliği yerini CHP’nin solculuğuna bırakmıştı. 15-16 Haziran’da işçiler tankların üzerine çıkarak, bedeller ödeyerek hürriyeti savunmuştu. Ancak 28 Şubat sürecinde dönemin yöneticileri, “silahsız kuvvetler” olarak burjuvazinin iç savaşına taraf olma utancını DİSK’e yaşattılar. DİSK yöneticileri 1992’den beri neredeyse 30 yıldır Kavelleri, 15-16 Haziranları anıyor ama tek bir yeni Kavel ya da 15-16 Haziran yaratmadılar. Tersine bunun için öne atılan mücadeleci işçi ve sendikacıların önüne geçtikleri örnekleri ne yazık ki gördük ve yaşadık. 

15-16 Haziran’ın üzerinden yarım asır geçmesine rağmen etkileri hâlâ devam ediyor; işçi sınıfının kendi hakları için bu topraklardaki ilk toplu ayağa kalkışını simgeleyen bu tarihi eylem, içerisinde barındırdığı bir dizi dersle günümüz işçi sınıfı mücadeleleri açısından önemini koruyor. 15-16 Haziran’ın, Kavellerin mirasına sahip çıkmak yeni Kaveller ve 15-16 Haziranlar için sınıf mücadeleci bir yeni öncü işçi kuşağı yaratmak için örgütlenmekten ve mücadele etmekten geçiyor.

 

Bu yazı Gerçek gazetesinin Haziran 2020 tarihli 129. sayısında yayınlanmıştır.