MESS sözleşmesinde tuzaklara dikkat!

MESS sözleşmelerinde sendikalar taslaklarını açıkladı. Söz konusu rakamların şirketlerin kârları ve sömürü oranları karşısında devede kulak olduğunu, tüm talepler gerçekleşse bile metal işçisinin yoksulluk sınırını aşamayacağını yazmıştık. Şimdi taslaklar açıklandıktan sonra gözler pazarlık sürecine çevrilmiş durumda. İşçinin pazarlık masasında üretimden gelen gücünden ve bu gücü kullanabilmek için örgütlülükten başka kozu yok. Sözleşmenin kaderi bu kozların kullanılıp kullanılmayacağına bağlı.

Birleşik Metal grevlerle geliyor

Birleşik Metal, 2015’te MESS’e karşı greve çıkmıştı. Grevin yasaklanmasına rağmen bir dizi fabrika MESS’ten ayrılarak müstakil ve 2 yıllık sözleşmeler imzalamışlardı. Bu şirketler daha sonra EMİS adı altında birleşti. Birleşik Metal, EMİS’e karşı da greve gitti. Yine grev yasağı ile karşılaşan Birleşik Metal bu sefer fabrika içinde direnişi sürdürme yoluna başvurdu. Asil Çelik ve son olarak Tekno Maccaferri de Birleşik Metal’in grev pratikleri içinde yer alıyor. İlki EMİS’ten hemen önce yasaklanmıştı. Maccaferri’de ise jandarma, hükümet ve patron işbirliği halinde grevi kırmaya çalışıyor ama mücadele sürmekte. Yani grev kozu kullanılacaksa bunu yapabileceğini sözde değil pratikte gösteren Birleşik Metal.

Türk Metal eski Türk Metal ama taban farklı

Türk Metal’in bu tür bir mücadeleye girişmeyeceğini biliyoruz. Ama artık Türk Metal 2015 yılındaki Türk Metal değildir. Renault’da, Tofaş’ta, Ford’da ve 2015’in fiili grev deneyiminden geçmiş fabrikalarda farklı bir işçi grubu var artık. 2015’teki mücadelenin merkezinde yer alan Renault’da temsilci ve delege seçimleri tabandaki değişimi bir ölçüde sendika içine doğru da taşıdı. Eskiden fabrikada ağa gibi dolaşan, işçi üzerinde terör estiren sarı sendikacıların yerinde şimdi hâlâ işçinin güvenini kazanmamış da olsa işçiden bir ölçüde korkan, zamanı geldiğinde ona hesap verme zorunda kalacağını hisseden bir grup var. Bu durum 2017 sözleşmesinde işçiler lehine büyük bir potansiyel olduğunu göstermektedir.

OHAL’den değil yalandan kork

Tabii hiçbir şey kolay olmayacak. Sözleşmenin yolu şimdiden MESS ve işbirlikçileri tarafından tuzaklarla doldurulmuş durumda. Bu tuzakları iyi görmek lazım. Tuzaklardan ilki malum OHAL tuzağıdır. İşçilere OHAL’de hak aramanın, hele hele grevin mümkün olmadığı propagandası resmen olmasa da kulaktan kulağa yayılmaktadır. Bunun bir yalan olduğunu söyledik. Birleşik Metal’in mücadelesini işaret ettik. Ayrıca halen sürmekte olan metalde Maccaferri, gıda sektöründe Aroma grevleri ve yine OHAL altında gerçekleşen Petrokimya sektöründe Mutlu Akü, belediyede İzmir Karabağlar, kâğıtta Form Mukavva, taşımacılıkta İzdeniz grevleri OHAL’de greve örneklerden ilk akla gelenler. Dolayısıyla “OHAL var, grev yapamayız” diyene metal işçisi bu örneklerle cevabı yapıştırmalıdır. “Grev kararı alsak bile yasaklanır” diyenlere ise EMİS’te Birleşik Metal’in ve Şişecam’da Kristal-İş’in fabrika içinde farklı yöntemlerle işi yavaşlatan, zaman zaman üretimi durduran mücadelesi anlatılmalı.

Beklentiye girmek tuzağa düşmektir

İkinci tuzak çok daha sinsi. Belki de çok daha etkili. Bu tuzak, işçilerde sözleşmeye dair beklenti oluşturmak üzerine kurulu. Türk Metal’in, taslağı açıklarken adeta bir reklam kampanyası düzenlemesi bu sebepten. 2015 grevlerinin son aşamasında MESS’in “Ramazan Bayramı’nda iyileştirmeleri açıklayacağız” diyerek oynadığı oyunu yeniden sahnelemek istiyorlar. MESS önce işçide beklenti yaratmış, sonra açıklanan rakamlar tepki uyandırdığında mücadelenin lokomotifi konumundaki Renault’da açıklamayı bir hafta geciktirmişti. Bu sırada Tofaş, Coşkunöz, Mako gibi fabrikalarda işçi çıkartmaya gitmiş öncüleri atmıştı. Bu fabrikalar tekrar direnişe geçmek istediğinde Renault halen beklemedeydi. Renault bir hafta sonra rakamları açıkladığında ise diğer fabrikalarda Renault’yla birlikte direnişi yükseltecek öncüler çoktan atılmıştı. Böylece büyük grevlerin maddi kazanımları çok küçük olmuş, mücadele ise kırılmıştı.

İşten çıkarmalara verilecek tepki çok önemli

Şimdi taslağın yarattığı beklenti ortamında MESS’in peyderpey işten çıkartmalara başladığını görüyoruz. Tofaş’ta “mübarek” Cuma’yı, “kara” Cuma’ya dönüştüren işten çıkarmalar sürüyor, eylemlerin önde gelen merkezlerinden Delphi’de de öncülere yönelik bir kıyım gerçekleşti. Bu dalga adım adım tüm fabrikalara yayılacaktır. Eğer Türk Metal’in “yüzde 38”lik reklam kampanyasına kanıp beklemeye geçer, bu saldırılara karşı örgütlenmezse, Türk Metal boş sözleşmeye imza atsa bile fabrikalarda mücadeleye önderlik edecek öncü işçiler kalmamış olacak. Sözleşme sürecine işçiler arasında birliği, güveni ve örgütlülüğü arttırarak gitmemiz gerekirken tam tersine güvensizlik, korku ve her koyun kendi bacağından anlayışı hâkim olacak.

Bekleme modundan çıkılmalı

Çözüm belli. Metal işçisi bekleme modundan çıkmalı, süreci aktif olarak takip etmelidir. İşten çıkarmalara eylemlerle tepki vermelidir. Bu eylemlerin daha fazla işten çıkarmalara neden olacağına dair korkuları gidermenin tek yolu bu eylemleri birlik beraberlik içinde gerçekleştirmektir. Fabrikalar arasındaki koordinasyon da büyük bir ihtiyaç. Bunun için sendikalar ve öncü işçiler bugünden görev üstlenmelidir. Geçmişten kalan ayrılıklar bir tarafa bırakılmalı, yaklaşan mücadeleler için güç birliği yapılmalıdır.

Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Eylül 2017 tarihli 96. sayısında yayınlanmıştır.