Şecaat arz ederken sirkatin söylemek

Biz bu katillerin hiçbiri ile ne dost olduk ne de müttefik. Biz, dünyanın neresinde bir ezilenin suratına tokat atılsa onu kendi yüzümüzde hissedenlerdeniz.

Fransa’da Ermeni soykırımını inkâr edenlere cezai yaptırım öngören yasanın kabul edilmesinin ardından Başbakan Erdoğan Cezayir’i gündeme getirerek “soykırım görmek isteyenler kendi tarihlerine baksın” dedi.

 

Türkiye, Fransız emperyalizmi ile Afganistan’da, Kosova’da, Lübnan’da beraber yürürken, Avrupa kapısında üyelik dilenirken, Erdoğan dahil kimsenin ne Cezayir’i ne de Fransızların gözetiminde gerçekleşen Ruanda soykırımını hatırladığı yoktu.

Bizim için bir sorun yok. Emperyalistlerin günahlarının teşhir olmasından her zaman memnun oluruz. Dahasını da isteriz. Türkiye’nin dost ve müttefikleri olan İngilizlerin tüm sömürgelerindeki kitlesel cinayetlerinin, Amerikan yerlilerinin ABD’nin kurucusu soluk benizliler tarafından soykırıma uğratılmasının, Japonya’ya atılan atom bombalarının, Siyonizm’in Filistinlilere uyguladığı sistematik vahşetin de hesabının sorulmasını isteriz. Şunu da biliriz ki, bu hesabı da ancak bizler yani işçi sınıfının enternasyonalist devrimcileri sorabilir. Çünkü biz bu katillerin hiçbiri ile ne dost olduk ne de müttefik. Biz, dünyanın neresinde bir ezilenin suratına tokat atılsa onu kendi yüzümüzde hissedenlerdeniz.

Ama ne Tayyip Erdoğan ne de Türk hakim sınıflarının diğer temsilcilerinin böyle bir durumu yok. Öyle olunca tarihleriyle de bugün işlemeye devam ettikleri suçlarla da yüzleşemeyenler kaş yaparken göz çıkartıyorlar. Kendilerini savunayım derken suçlarını açık ediyorlar. Eskilerin deyimiyle şecaat arz ederken sirkatin söylüyorlar.

Bizim ülkede Ermeni soykırımına “sözde” diyenlerin iki temel argümanı vardır. Bunlardan ilki Ermenilerin savaşta ayaklanması bizi arkamızdan hançerlemesi, olanların bu sebeple meşru kabul edilmesi gerektiğidir. İkincisi ise kıtal değil mukatele olduğu yani her iki tarafın da öldürdüğü savıdır. Bu çerçevede 1915 olayları soykırım olarak değil tehcir olarak tanımlanır.

Fransa’yı Cezayir’de soykırım yapmakla suçlayan ilk kişi Erdoğan değil. Fransızların soykırım iddialarına karşı kendilerini savunduğu argümanlar ise çok tanıdık…

İkinci Dünya Savaşı’nda Cezayirliler Fransızları arkadan hançerlemişti. Cezayirliler sömürgecilerinin Almanlarla girdiği paylaşım mücadelesinde savaşmak istememişlerdi. Fransızlara göre onlar Almanların kışkırtmasıyla ayaklanmış hainlerdi.

Fransa 1945’te İkinci Dünya Savaşı’nın zaferini kutlarken, aynı anda Fransız lejyonları Cezayir’de Setif ve Guelma’da bağımsızlık isteyen binlerce sivili katletmekle meşguldü. Fransızlara göre sebep bir yürüyüşün kontrolden çıkması ve 103 Fransız’ın öldürülmesiydi. Cezayirliler de katletmişti. Resmi rakamlara göre Fransızların tanklar, savaş gemileri, uçaklarla verdiği cevap katliam oldu. Fransızlara göre 1500 kişi öldürüldü. Gerçekte ise bu rakamın 45 bin olduğu söyleniyor.

1954’te başlayan Cezayir bağımsızlık mücadelesine Fransızlar terör, direnişçilere ise terörist dedi. İsyanı bastırmak için Fransa eşine az rastlanır bir vahşet uyguladı. Cezayirlilere göre bu savaşta bir buçuk milyon Cezayirli katledildi. Fransızlara göre bu rakam 350 bin...

Gerilla savaşıyla başedemeyen Fransa, regroupement adı verilen köy boşaltma kararı ile 2 milyon Cezayirliyi “tehcir” etti.

Sadece Cezayir’de isyan edenler değil Fransa’daki Cezayirliler de katledildi.  1961’de Fransız “demokrasisi” Paris’te Cezayir yanlısı barışçıl bir gösteriye saldırarak 200’den fazla sivili katletti. Fransa 1998’de Paris’te o olayda 40 kişiyi öldürdüğünü kabul etti. Katliamdan sorumlu polis şefi Maurice Papon, o dönemde Charles de Gaulle’ün elinden Légion d'Honneur madalyası almıştı. (Papon’un ayrıca daha önce binlerce Fransız Yahudisi’ni Nazi Almanyası’na ihraç etmiş olduğu ortaya çıkacaktı!)

Nihayet Cezayir soykırımı iddialarının yoğunlaştığı bir aşamada eski Fransız dışişleri bakanı Michelle Bernier iki ülke tarihçilerinin beraber çalışması gerektiğini salık vermişti. Dönemin Başbakanı Villepin, “geçmiş hakkında konuşmak parlamentoların değil tarihçilerin işidir” derken yine dönemin Cumhurbaşkanı Jacques Chirac tarihi yazmanın yasaların değil tarihçilerin görevi olduğunu belirtiyordu. Ne kadar da tanıdık değil mi?

Erdoğan’a göre Cezayir nüfusunun yüzde 15’i Fransızların katliamına uğradı. Peki, Ermeni nüfusunun yüzde kaçı hayatını yitirmiş? Soykırım iddiasını savunanları (1,5 milyon Ermeni’nin yaşamını yitirdiği söyleniyor) bir yana bırakalım. Soykırım yoktur tezini savunan meşhur Amerikalı tarihçi Justin McCarthy’e göre 600 bin, eski dışişleri mensubu Kâmuran Gürün’e göre 400 bin, Genelkurmay Başkanlığı Askeri Tarih ve Stratejik Enstitüler Başkanlığı’nın bir mensubu olan Cemalettin Taşkıran’a göre 320 bin Ermeni hayatını kaybetmiştir. O dönem Osmanlı topraklarında yaşayan Ermeni nüfus değişik kaynaklarda farklı veriliyor. En düşüğü 1914 resmi nüfus sayımındaki rakam: 1 milyon 350 bin. Öyleyse, en iyimser hesapla Ermeni nüfusunun yüzde 22‘si katledilmiş!

Herkes emin olabilir ki Sarkozy Ermenileri ne kadar önemsiyorsa, Erdoğan da Cezayirlileri o kadar önemsiyor. Hepsi de şecaat arz ederken sirkatin söylüyor!