Arap devrimi mülksüzlerin devrimi!

Tunus’ta işsizlik ve yoksulluğa karşı tepkiler temelinde başlayan kitlesel isyan, ülkenin 23 yıllık diktatörü Zeynel Abidin bin Ali’yi süpürdükten sonra, şimdi de Arap dünyasının en büyük ve en güçlü ülkesi Mısır’da işçi, emekçi ve gençler Tunus’un bıraktığı yerden başladılar ve Siyonizm dostu diktatör Hüsnü Mübarek’in 30 yıllık rejimini sallamaya başladılar.

Mübarek henüz direniyor, ama bu, Mısır’da yaşanan devrimin gerçekliğini ortadan kaldırmıyor. Tunus’ta başlayan ve Mısır’a sıçrayan devrim, Devrimci İşçi Partisi Girişimi’nin Tunus despotu bin Ali’nin ülkeden kaçışının hemen ertesinde başladığını ilan ettiği Arap devriminin sadece en ileri iki merhalesi. Daha önce Cezayir bir hafta sarsılmıştı, şimdi Ürdün ve Yemen de her an aynı yola girebilecek büyük kitle protestolarıyla sarsılıyor.

Bu isyan ve devrimler silsilesinin anlamını iyi kavramalıyız, çünkü bu ülkelerde olup bitenler önümüzdeki dönemde dünyada, daha da önemlisi bu bölgede ve Türkiye’de yaşanacaklara mutlaka damgasını vuracak.

  • Arap devrimi, 1989-1991 arasında Doğu Avrupa ve Sovyetler Birliği’ndeki işçi devletlerinin çöküşü ile başlayan gericilik döneminin sonunu ilan ediyor. Daha önce Latin Amerika’da yaşanan devrimci yükseliş o kıtaya özgü kalmıştı. Oysa Arap devrimi hem bir orman yangını gibi hızla yayılıyor, hem de Avrupa’da da bir kitle radikalizasyonunun ilk işaretleriyle eşzamanlı olarak ortaya çıkıyor. Arap devrimi aynı zamanda bir Akdeniz devrimci havzasının doğuşu ile el ele yürüyor.
  • Arap devriminin de, Akdeniz devrimci havzasının da ardındaki dolaysız neden kapitalizmin dünya çapında yaşadığı, bir Büyük Depresyon karakteri taşıyan ekonomik krizdir. Akdeniz’in kuzeyinde Yunanistan, Fransa, İspanya, İtalya gibi ülkelerde yaşanan radikalizasyon doğrudan doğruya ekonomik krizin kitlelerin hayatını altüst etmesiyle ilgiliydi. Arap ülkelerindeki devrim de dolaysız biçimde krizin işsizliği azdırmasının bardağı taşıran son damla olmasının sonucudur.
  • Bu da gösteriyor ki, Arap devrimi bugüne kadar bütün ülkelerde esas olarak bir sınıf karakteri taşımıştır: Arap devrimi, bütün büyük devrimlerde olduğu gibi, başka sınıflardan kitleleri de sokağa çekmiş olsa da, temelde mülksüzlerin devrimidir, yani işçilerin, işsizlerin, kent yoksullarının ve en çok da bu sınıflardan gençliğin bir devrimi. “Demokrasi” talebi Arap devriminin esas harekete geçirici unsuru değildir, bir türevdir. Ekonomik talepler, mülksüzleri despotizmle karşı karşıya getirdiği ölçüde gündeme girmiştir.
  • Öyleyse, Arap devrimi otuz yıldır proletaryaya veda eden, sınıfın öneminin kalmadığını söyleyen, devrimler çağının kapandığını, demokrasi çağının açıldığını ileri süren her türlü Marksizm kaçkınını yalanlamış olmaktadır. Bunlar sadece birer devrim değildir, sınıf mücadelesi temelinde oluşmuş devrimlerdir.
  • Arap devriminde kitlelerin oynadığı bağımsız rol, işçi sınıfının önde gelen sosyal varlığı, hele hele bu devrimler derinleşirse, Arap ve daha genel olarak Müslüman ağırlıklı dünyada yeni bir dönemin açılışını müjdeleyen bir karakter taşıyacağını göstermektedir. 1952 Mısır devriminden 1970’li yılların sonuna kadar Arap dünyası emperyalizmle çelişen bir ilerici milliyetçilik, Arap ulusunun birliği, laiklik, ortaçağ kalıntılarıyla mücadele türünden özellikler taşıyan bir akımın (Nasırcılık, Baas vb.) etkisi altında kalmıştı. Bunu izleyen otuz yıl İslamcılığın yükseliş çağı oldu. Bu akımın geleceği hakkında konuşmak için henüz erken olmakla birlikte, Arap devriminin sosyalizmin Arap dünyasında ve daha genel olarak Müslüman ağırlıklı dünyada yükselişinin zeminini hazırlayacağına kesin gözüyle bakılabilir.
  • Arap devrimi, emperyalizme hizmet ederek onun desteğine yaslanan rejimleri devirerek başta ABD ve Britanya olmak üzere Arap dünyasında her zaman çok etkili olmuş olan bütün emperyalist güçlere ciddi bir darbe vurmaktadır. Daha önemli darbe ise söz konusu rejimlerin destek olduğu İsrail’e yöneliktir. Siyonizm önümüzdeki dönemde çok önemli darbeler yiyebilir.
  • Arap devrimi, Türkiye’de yaygın birtakım önyargıların da kırılması için bir olanak yaratıyor. Arapların miskin ve geri olduklarına ilişkin ırkçı önyargıların yanı sıra,Türkiye insanını da doğrudan ilgilendiren “Müslüman toplumlar başkaldırmaz” önyargısı burada tuzla buz olmuştur!
  • Arap devrimi Türkiye’nin dünya sistemi içindeki yerini de, iç politik dengelerini de köklü biçimde sarsacaktır. En uç olasılık olarak, Türkiye’nin işçi ve emekçi halkı, aynen Arap ülkelerinde olduğu gibi, olan biten karşısında içlerindeki bütün huzursuzluk ve kini ortaya koyacak bir ruh durumuna girebilir. Ama bu uç olasılık gerçekleşmese dahi, Türkiye politikasının verileri de yeniden düzenlenecektir.