Ağacın kurdu kendinden olur!

Türkiye solu Arap devrimine ilgisini yitirmemeli. Gerçek gazetesinde ve bu sitede çeşitli örnekleriyle anlatıldığı gibi devrim devam ediyor. Tunus ve Mısır’da devrimci dalgalar ardı ardına geliyor. Yemen, Bahreyn ve öteki ülkelerde ise devrim başka mücadelelerle iç içe geçerek yürüyor. Unutulmasın, Mısır devriminin kaderi Arap dünyası için belirleyici olacaktır.

Haftalarca süren tereddütten sonra, ABD yönetimi Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nden Libya’ya “kara savaşı dışında” gerekli her tür askeri önlemi almayı içeren, yakın hedefi ise Libya semalarında uçuş yasağı olan bir kararı çıkarmaya nihayet karar verdi. Britanya ve Fransa derhal askeri müdahaleye girişmek için haftalardır yanıp tutuşuyordu. Hem başbakanı Berlusconi, hem de büyük sermayesi Kaddafi ile sarmaş dolaş olan İtalya bile topraklarındaki üsleri kullandıracağını açıklamıştı. Ama ABD yönetimi bu konuda bölünmüş durumdaydı: Özellikle Pentagon (yani ordu) bunun sonu belli olmayan bir macera olacağı kanaatindeydi. Hem Irak ve Afganistan/Pakistan savaşları devam ediyordu. Arap ve İslam dünyasında yeni bir ABD müdahalesi Amerika karşıtı duyguları daha da kışkırtabilirdi. Hem de Batı askeri operasyonlara bir başladı mı işin sonunun nereye gideceği belli olmaz diye düşünüyordu Pentagon.

Öyleyse bu tereddüdü ortadan kaldıran ne oldu? Arap ve İslam dünyasının emperyalizmin uşaklarınca yönetiliyor olması. On gün önce, önce, Bahreyn’deki isyanı bastırma işinde de görev alan, Suudi Arabistan önderliğindeki Körfez İşbirliği Konseyi Libya semalarında uçuş yasağını destekleyen bir karar çıkarttı. Onunla hemen hemen aynı anda İslam dünyasının bütün ülkelerini bir araya getiren İslam Konferansı Örgütü de bu yaklaşımı desteklediğini açıkladı. (Destek bir genel kuruldan değil, örgütün sekretaryasından geldi ve doğrudan doğruya İKÖ’nün, Türk vatandaşı olan Genel Sekreteri Ekmeleddin İhsanoğlu tarafından dile getirildi.) Ardından Arap Birliği 12 Mart’ta aynı yönde bir karar aldı. Tabii, bu ülkelerin hiçbirinin bu işi kendi başına yapması söz konusu değil. Zaten hepsi Güvenlik Konseyi’ni göreve çağırıyor. Yani emperyalizmi.

İşte Obama yönetiminde dengeyi müdahale yönünde değiştiren Arabın Araba, Müslümanın Müslümana bu ihaneti oldu! Şimdi uygulama aşamasında emperyalistler muhtemelen Arap ülkelerinden bir-ikisinin askeri güçlerini de göstermelik olarak yanlarına alacaklar ki bu, kitleler tarafından, bir emperyalist müdahale olarak görülmesin. Henüz istihabaratımız yok, ama bu süre içinde Bingazi’de kurulmuş olan, Kaddafi karşıtlarını temsil eden “Geçici Konsey”in de, ABD emperyalizminin temsilcilerine Kaddafi sonrası için belirli güvenceler vermiş olması ihtimalini de yabana atmamak lazım.

Kimileri şaşırıyor. Neredeyse hepsi büyük Arap kitlelerinin gazabına uğrama tehdidi ile karşı karşıya olan Arap kralları, şeyhleri, emirleri, diktatörleri, nasıl olur da Kaddafi’nin düşürülmesine yeşil ışık yakarak yeni bir örnek oluşturur diye. Bunlar, uçuş yasağı önleminin nedenlerini anlayamayanlardır. Emperyalizmin Libya’ya askeri müdahalesi Arap devriminin bağrına sokulmuş bir hançer olacaktır. ABD ve Batı Avrupa’nın amacı Libya’da insan hayatını korumak değildir! Kaddafi’yi devirerek bütünüyle kendine bağlı bir rejim oluşturmaktır. Obama Kaddafi’nin gitmesi gerektiğini açık açık ifade etmiş bulunuyor: “Sayın Kaddafi’nin çekilmesi, Amerika Birleşik Devletleri’nin çıkarınadır; daha da önemlisi, Libya halkının çıkarınadır.” Emperyalizm Libya’da kendine bağlı bir rejim kurmayı başarabildiği takdirde, Libya’nın iki yanından komşusu olan Mısır ile Tunus’ta devrimi durdurmak için kullanabileceği bir üs elde etmiş olacaktır. Britanya ve Fransa’nın Libya iç savaşına askeri müdahale konusunda ABD’den çok daha telaşlı olmasının nedeni de budur: Onların Kuzey Afrika’daki çıkarları ABD’ye göre çok daha dolaysızdır. Fransa Tunus’un, Britanya Mısır’ın eski sömürgeci gücüdür. Akdeniz Avrupa Birliği için “bizim deniz”dir. Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin ateşli savunucusu olduğu Akdeniz İçin Birlik resmen kurulalı daha üç yıl bile olmadı. Tunus ve Mısır devrimleri AB emperyalizmi için büyük tehdittir. İşte Avrupa ülkelerinin Libya konusundaki telaşının nedeni!

(Burada parantez açarak, Arap devrimi konusunda bilen bilmeyen herkesin ileri geri konuşmaya devam ettiğini kaydedelim. Bu, özellikle Radikal gazetesinin sayfalarında gülünç biçimler alıyor. Erdal Güven adlı bir yazar, şöyle diyor: “Mübarek’e uygulanan baskı Kaddafi’ye ‘çok görüldü’, Tunuslu muhaliflere verilen destek, Bahreynli isyancılardan esirgendi.” (Radikal, 18 Mart 2011) Cümlenin ilk yarısına, dilindeki çarpıklık dolayısıyla ne anlam vermek gerektiği bile açık değil. Ama ikinci yarısı gerçeklere bütünüyle aykırı! Tunuslu muhaliflere devrim ilk zaferine kavuşana kadar hiç ama hiç destek verilmedi. Tersine, emperyalizm bin Ali’yi son güne kadar destekledi. Bu tavır, sonradan Fransa’da bir dışişleri bakanı (Michèle Alliot-Marie) bile götürdü! Erdal Güven önemli değil. Onu sadece bir örnek diye gösteriyoruz. Sorun burjuva basınının bu konuda gerçek bir bilgi kirliliği yaratması.)

İşte Körfez İşbirliği Konseyi, İslam Konferansı Örgütü ve Arap Birliği’nin başındaki despotların Kaddafi’nin düşürülmesine, kendi kaderlerine örnek olabileceği halde yeşil ışık yakmasının nedeni de bu: “bir koyup iki alacaklar”! Yani Kaddafi harcanacak ve bir kötü örnek doğacak, ama Tunus ve Mısır’da karşı devrim kampı büyük bir koz elde etmiş olacak, iki iyi örnek doğmuş olacak.

Türkiye solu Arap devrimine ilgisini yitirmemeli. Gerçek gazetesinde ve bu sitede çeşitli örnekleriyle anlatıldığı gibi devrim devam ediyor. Tunus ve Mısır’da devrimci dalgalar ardı ardına geliyor. Yemen, Bahreyn ve öteki ülkelerde ise devrim başka mücadelelerle iç içe geçerek yürüyor. Unutulmasın, Mısır devriminin kaderi Arap dünyası için belirleyici olacaktır.

İşte emperyalizmin Libya’ya askeri müdahalesine en çok bunun için karşı çıkmalıyız.