Yüreklerimizin önderleri

Bugün büyük halk isyanının patlak vermesinin birinci yıldönümü. O muhteşem 2013 yılının 31 Mayıs’ı 1 Haziran’a, Cuma’yı Cumartesi’ye bağlayan gecesinde, önce İstanbul, ama onunla neredeyse eşzamanlı olarak bütün Türkiye ayağa kalktı, “hayır!” dedi. Gezi Parkı’nda direniş daha erken başlamıştı elbette. Ama o mücadele, 31 Mayıs gecesi patlak veren mücadelenin yanında gölgede kalır. 31 Mayıs, bütün bir ülkede bütün bir halkın, durdurulması güç isyanıydı. Türkiye tarihinde özel bir yeri vardır.

Şayet 2013’ün halk isyanı bu kadar büyük bir sosyal mücadele ise, bunda gözünü kırpmadan barikatlara çıkan, Toma’lara, Akrep’lere, biber gazına, kimyasallı suya ve başka her tür baskı yöntemine karşı fedakârca mücadele eden yüz binlerin, milyonların kahramanlığının rolü belirleyicidir. Bu genel kahramanlık tablosunun doruğunda ise bu uğurda hayatını yitirmiş olan kardeşlerimiz yükselir. Mehmet Ayvalıtaş, Ethem Sarısülük, Abdocan Cömert, Medeni Yıldırım, Ali İsmail Korkmaz, Ahmet Atakan ve tabii hepimizin kara kaşlı, kömür gözlü kardeşi Berkin Elvan!

İsyan sürerken İstanbul Gülsuyu’nda uyuşturucu çetelerine kurban verdiğimiz Hasan Ferit Gedik’i unutmuyoruz elbette. Çok yakında İstanbul Okmeydanı’nda Berkin ve Soma işçileri anılırken bir polis kurşununa kurban verdiğimiz Uğur Kurt’u unutmuyoruz elbette. Onlardan iki yıl önce Hopa’da polis şiddetine kurban verdiğimiz, hepsinin ağabeyi Metin Lokumcu hocayı unutmuyoruz elbette. Daha nicelerini unutmuyoruz. Ama o muhteşem yedilinin yeri ayrıdır. Onlar bizim Gezi şehitlerimizdir. Onların biri Ankaralıdır, üçü Hataylıdır, onun için daha doğrusu onlar bizim isyan şehitlerimizdir.

Bu topraklarda devrimin Mustafa Suphi’lerden, Deniz’lerden, Mahir’lerden, İbo’lardan Mazlum Doğan’lara, Kemal Pir’lere sayısız şehidi vardır. Onlar ve onlar gibi yüzlercesi, binlercesi, sömürülen, ezilen, aşağılanan halk kitlelerinin gelecekleri, onurları, yaşamları için ayağa kalkışının öncüleri, habercileri, sembolleri olmuşlardır. Bazıları, Mustafa Suphi ve on dört arkadaşı bugün bile bize yol gösteriyor. Bazıları, Deniz, Mahir, İbo ve diğerleri, Türkiye devriminin reformizm batağından kopmasının sembolleridir. Bazıları, Mazlum Doğan, Kemal Pir ve birçok başka isim, Kürt halkının aşağılanmaya karşı isyanının sembolleri.

2013 halk isyanının şehitleri elbette birer Deniz, Mahir, İbo değildir. Deniz’ler halkın öncüsü olmayı özel olarak seçmiş ve yola çıkmışlardı. 2013’ün halk isyanında ise halk bir bütün olarak yola çıkmıştı. Gezi şehitleri bu isyanın sıra neferleri olarak yer almışlardı saflarda.

Ama Gezi şehitlerinin, halk isyanının şehitlerinin daha önceki kuşak devrim şehitlerinden bir farkı var. Onlar büyük bir kitle mücadelesinin, halkın mücadelesinin içinde yitirdiler hayatlarını. Türkiye devrimci bir krizin eşiğine gerçekten gelmişken kalabalıkların temsilcileri olarak öldürüldüler. Onların ölümü bu anlamda çok özeldir. Ne mutlu Deniz’e, Mahir’e, İbo’ya ki, o delice çıkışlarından bugüne, kırk yıl sonra, bu toprakların halkı büyük kitlesiyle ayağa kalkmıştır. Ne mutlu Sinan Cemgil ve arkadaşlarına ki, bir 31 Mayıs günü devrim uğruna hayatlarını vermişlerdir, ama bir başka 31 Mayıs günü bütün bir halk isyan etmiştir. Devrim başlamamıştır, henüz isyandır yaşanan, ama geleceğin devriminin sedası vardır bu isyanın içinde. Mustafa Suphi’ler ve Deniz’ler Türkiye devriminin önderleridir. 2013 şehitleri ise yüreklerimizin önderleri!

İşte o büyük isyanın birinci yıldönümünde isyan kahramanı gençlerimizi bağrımıza basıyoruz. Onları özlüyoruz, ama aynı zamanda gösterdikleri yolda yürüme azmimizi pekiştiriyoruz.

Gelecekte adları Taksim, Kızılay, Eskişehir ve Hatay’da Türkiye tarihinin onurlu işaret levhaları olacaktır!