Ülker reklamı sadece televizyonda dönmüyor

Sadece gazetecilik yapıyorsanız, sorun yok. O zaman gazetenin temel gelir kaynağı olarak reklamı alır, ilanı basar, arada haberi de yaparsınız. Ama sosyalist bir gazete, bir işçi gazetesi olduğunuzu söylüyorsanız, her zaman, hele hele mücadele ederken ikirciksiz bir şekilde işçiden yana olmanız gerekir.

Gerçekgazetesi, daha önce Karşı Manşet bölümünde yayınlamış olduğu “Ülker, United Biscuits’i nasıl aldı?” başlıklı yazısında Ülker'in nasıl büyüdüğünü tarihsel olarak ortaya koymuştu. 20 Kasım işte o Ülker'in kuruluşunun 70. yılıydı! Yani işçileri 12 saat hiç durmadan, yorgunluktan ayakları tutmayıncaya kadar çalıştıran Ülker'in 70. yaş günü. Sendika değiştirdikleri için işten atılan sekiz işçinin mücadelesinin sürdüğü Ülker'in 70. yaş günü. 

Ancak bizim konumuz elbette her geçen yıl sömürü düzeyini daha da arttıran Ülker'in, kuruluş yıldönümünü kutlamak değil. Bizim konumuz sosyal medyada da çok tartışma yaratan bir konu: Ülker işçilerinin direnişi sürerken Evrensel ve BirGün gazetelerinde Ülker ilanlarının çıkması.

BirGün bir işçi gazetesi olma iddiası taşımıyor olabilir ama mücadele eden işçiden yana olmasını bekleyince kimse çok şey istememiş olur herhalde. Dolayısıyla diğer burjuva gazetelerin yanında 20 Kasım sabahı “Bugün mutlu et, mutlu ol günü” reklam sloganıyla Ülker’in sürmanşet ilanının yer aldığı BirGün gazetesinin tepki yaratması da kaçınılmaz.

Peki ya Evrensel? “Emek Evrenseldir” şiarıyla çıkan ve kendisini sosyalist bir işçi gazetesi olarak tanımlayan Evrensel’e ne demeli? Bir gün gazetenin kapaktan sonra en çok görünen dolayısıyla en değerli sayfası olan arka kapakta tam sayfa Ülker’in ilanına yer verip, başka bir gün “Tatlı sömürü” diye yazı yazmak, üstüne bir de işçilerin reklam sloganına karşı ürettikleri slogan olan “Biz sizi mutlu ettik, siz bizi işten attınız?” yazılı resim basmak nasıl oluyor?

18 Kasım'da Evrensel gazetesinde Ülker işçilerine dair yayınlanan bir okur mektubundan ufak alıntı yapalım. Esenyurt’tan bir lise öğrencisine ait olan okur mektubunun başlığı da çok çarpıcı: “Reklamlar dönüyor ama işçilerin haberi çıkmıyor”. Mektupta şu cümleler yer alıyor: “Direnişlerinin 20. günündeler ve bu yoldan dönmeyeceklerini söylediler. Hâlâ orada çalışan arkadaşlarının onlara desteği sürüyor. Direnen işçiler kapıdaki bekçiler ve müdür tarafından göz hapsine alındıklarını ve içeriye onlarla ilgili haber götürüldüğünü söylediler. Hâlâ tv’lerde “Ülker çikolatalı gofret” reklamları yayınlanırken hiçbir haber kanalında bu ürünleri asıl yapanların asıl emektarların haberleri geçmiyor! Abilerimiz bu durumdan şikayetçiler.” (Vurgu bize ait) Ülker reklamları ile bezenmiş burjuva medyasına bu serzenişinin hemen iki gün sonrasında, fikirlerini ifade ettiği Evrensel gazetesinin arka kapağında tam sayfa Ülker ilanını görünce mektubun sahibi ne hissetmiştir acaba?

Herhalde Evrensel hem işçilerin haberini, hem de Ülker’in reklamını yaparız diye düşünüyor. Sadece gazetecilik yapıyorsanız, sorun yok. O zaman gazetenin temel gelir kaynağı olarak reklamı alır, ilanı basar, arada haberi de yaparsınız. Ama sosyalist bir gazete, bir işçi gazetesi olduğunuzu söylüyorsanız, her zaman, hele hele mücadele ederken ikirciksiz bir şekilde işçiden yana olmanız gerekir. Bu, reklamdan gelecek parayı reddetmeyi gerektirse de! Yoksa burjuvaziden maddi olarak bağımsız olmadan pratikte işçilere tam olarak bağlı olamazsınız. O zaman da eskilerin deyimiyle söylenecek tek bir söz kalır: Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?