Tarih sizi mahkûm etti bile!

Roboskî katliamı konusunda devlet suskunluğu nihayet terk etti. Emir düpedüz Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’den gelmiş! İki yıl beklendikten sonra bu bilgi en sonunda askeri savcı tarafından açıklandı. Ama suskunluk terk edilirken benimsenen yüzsüzlük oldu. “Kaçınılmaz bir hata” dolayısıyla olmuş her şey. Bu yüzden de cezai takibata gerek yokmuş.

Askeri savcı, 16 sayfada olayın gelişimini anbean anlatmış. En dikkat çeken şeylerden biri emir genelkurmay başkanından geldiği halde şüpheliler arasında Necdet Özel’in adının olmaması. Anlaşılan insan çok yukarılara tırmanınca cinayet suçundan dokunulmazlık kazanıyor!

Bir başka önemli nokta da, kararda yer alan şu satırlar: “Neticede 34 kişi öldü. Saat 22.20’ye kadar köy halkından kimse köyden kaçakçılığa gidenler olduğunu askeri yetkililere iletmediği maddi vaka olarak tespit edilmiştir.” [Aslı böyle.] Ne tuhaf değil mi? Roboskî aileleri daha ilk günden beri hem kendilerinin, hem de korucuların askeri makamları “bunlar bizimkiler” diye erkenden uyardıklarını söylüyorlar. Bir yetkili çıkıp “böyle bir bildirimde bulunulmamıştır” demiyor. Sonra tam iki yıl sonra savcı “köyden kimse askeri yetkilileri uyarmadı” diyor. “Kabahat sizde” demeye getiriyor! Bari taksirli suç diye onlar hakkında kovuşturma açsaydınız! Acaba kim yalan söylüyor?

Taksirli suç dedik de, bu eski kelime “kusur” kökünden gelir. Kasten işlenmemiş suçlar arasında yer alır taksirli suç. Bir de ihmal yoluyla işlenmiş suçlar vardır taksirin yanı sıra. 34 masum insan ölmüş. Çoğu çocuk yaşta. Ama savcı diyor ki: “hay Allah, bir hata oldu, 34 kişiyi öldürmüşüz!” Hepsi bu! Haydi diyelim ki kasıt yoktu, kusur ya da ihmal de mi yok?

Aslında artık herkes biliyor bunun anlamını. “Biz gerekirse Kürtleri sinek gibi öldürürüz” dedi devlet. Sonra da “kaçınılmaz bir hata” oldu diyerek “öldürürüz ve kimseye de hesap vermeyiz” dedi. Gerçek gazetesi başından beri söylüyor: Roboskî, bir ulusal ayaklanmayı askeri yöntemle bastırmak için ne kadar gerekliyse o kadar çok sivili katletmenin adı olan “Sri Lanka çözümü”nün test edilmesi idi. Devlet baktı Kürtlerin dışında ciddi tepki yok, “yaptım, hesap da vermem” dedi ve savcının kararıyla geleceğin çizgisini ortaya koydu: “On binler katledilmiştir, ama kaçınılmaz bir hatadır bu.”

Kaçınılmaz! Burada kilit kelime budur. Şunu demek istiyor: Ben bana karşı bir ayaklanma olursa, her türlü katliamı yaparım. Sivilmiş, çocukmuş, ayırmam. Gerekirse 2015’te 1915’tekini tekrarlarım. Bu kaçınılmazdır. Oturun oturduğunuz yerde! Böyle diyor ve diyecek devlet.

Kürt kardeşlerimiz nihayet Gerçek gazetesinin söylediğine geliyor. Özür beklediler uzun süre. Sonra Erdoğan sorumlu demeye başladılar. Ama hep kararı verenlerin “kafilenin içinde PKK askeri kanadının liderlerinden Bahoz Erdal var”  diye düşünerek yanıldığını düşündüler. Şimdi Özgür Gündem gazetesi manşetten şöyle yazıyor: “Genelkurmay’ın Kürt halkına gözdağı için savaş uçaklarıyla gerçekleştirdiği…” Doğru hevaller. Bir adım daha lütfen: sadece gözdağı değil, test yapıldı, test! Geleceğe dikkat!

Savcı çok dürüst. Bütün sorumluları yazmış. Sadece Tayyip Erdoğan’ı yazmamış. Ama tarih yazacak. Hem genelkurmay başkanı, hem de o bu insanlık suçunu işledikten sonra ona madalya takan Tayyip Erdoğan, bu suçun bedelini Mısır’ın eski cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek gibi kafesin arkasından verecekler. Hukuk denen şeyi katleden savcı da!