Suruç katliamının yıldönümü: Hesabı verilmeyen her katliamdan sonra daha fazla Suriyeleşen Türkiye

20 Temmuz 2015'te bundan tam bir yıl önce Suruç'ta 33 sosyalist katledildi. Kobani'de DAİŞ'e karşı direnen halka destek vermek için, oradaki çocuklarla dayanışmak için topladıkları oyuncaklarla yola çıkmışlardı. Katliam, DAİŞ'in bir intihar bombacısı tarafından gerçekleştirildi, bu saldırı tek başına kalmadı. DAİŞ, 10 Ekim'de Ankara Garı'nda, Sultanahmet'te katliamlar yaptı, Kilis'i füzelerle defalarca vurdu ve son olarak Atatürk Havalimanı'ndaki katliamı gerçekleştirdi. Ancak Suruç katliamının yıldönümünde sadece DAİŞ'in katliamlarını ve bu katliamlardaki devletin sorumluluğunu görmüyoruz. Bir yıl içinde Türkiye'nin nasıl adım adım Suriyeleştirildiğine tanık olduk. Biz bunu çok erken bir aşamada tespit ettik ve 10 Ekim katliamından hemen bir kaç gün önce çıkan Gerçek Gazetesi'nin başlığı "Türkiye'nin Suriyeleştirilmesine hayır!" idi. 

Suruç'un hesabı verilmedi. 10 Ekim oldu. Onun da hesabı verilmiş değil. Bu yüzden katliamlar birbirini izledi. Türkiye'nin şehirleri, ilçeleri, sonunda iç savaş yaşayan Suriye'nin şehirlerine benzer biçimde yıkılmış harap olmuştu. Nihayet 15 Temmuz'da savaş uçaklarının kendi ülkesini bombaladığı,  küçük çaplı bir iç savaşın yaşandığı darbe girişimi oldu. Bu darbe girişiminde tarihte ilk defa TBMM'nin bombalandığı söylendi. Ne tesadüftür ki bu darbe girişiminde silahını kendi halkına doğrultan 2. Ordunun darbeci komutanları bir anlamda tatbikatlarını harabeye dönen Kürt illerinde yapmıştı. TBMM'den önce Kürt halkının evleri, mahalleleri bombalanmıştı. Sebep terör olarak gösterilmişti. Herkes şundan emin olabilir ki darbe başarılı olsaydı TBMM içindekiler de terörist ve hain olarak damgalanacaktı. 

İşte Türkiye, Suruç katliamının yıldönümünde hesabı sorulamayan her suçun ardından daha büyük felaketlere sürüklenmiş olduğunu görmelidir. Suruç katliamı davası üzerinde hala gizlilik kararı vardır. Suruç'ta emniyete ulaşan canlı bomba istihbaratının gereğinin neden yapılmadığı hala muammadır. Bu konuda yetkililer hakkında açılan soruşturmaların üstü kapatılmaktadır. Suruç'un üzerinden bir yıl geçti ve şimdi halk geleceğine büyük kaygılarla bakıyor. Türkiye yolunu arıyor. Bizim diyeceğimiz şudur ki, sonunda Suruç'tan başlayarak tüm katliamların her düzeydeki sorumlularının hesap vermediği hiç bir yol halka aydınlık bir gelecek sunmayacaktır.