Sorumluluktan kaçamazsın ElBaradey!

Mısır devrimi kendi kendini imha yoluna girmiştir. Yukarıdaki resme bir daha bakın. Mursi yanlıları 14 Ağustos Çarşamba günü yaşanan olaylar sırasında bir polis otomobilini köprüden aşağı deviriyorlar. Mısır devrimi o otomobilin içinde olmamalı!

Mısır’da 43’ü polis en az 281 insanın hayatına mal olan kan banyosunun, ardından OHAL ilan edilmesinin orta yerinde, Başkan Yardımcısı Muhammed ElBaradey istifasını verdi. Onaylamadığı ve sonuçları konusunda ikaz ettiği kararların sorumluluğunu üstlenemezmiş! 3 Temmuz’da askeri darbenin önünü açmak, devrimci halkı ordunun peşine takmak için darbenin mimarı El Sisi ile birlikte televizyona çık, ordu bu sayede kendi yönetimini kursun. Sonra bu yönetim katliama başlayınca “ben yokum”! ElBaradey devrim kampına Mısır’ın emperyalist Batı’dan kopmaması amacıyla katıldığı için, esas işlevinden (yani Batı kamuoyunun gözünde “temiz” kalmak) istifa etmek yerine Mısır’ın başkan yardımcılığından istifa etmiştir! Ama bu istifa ne ElBaradey’i, ne de Mısır burjuvazisini ordunun yürütmekte olduğu politikaların sorumluluğundan muaf kılmaz! Orduyu başa getiren sizsiniz. Bir devrim hareketini korkunç bir politikayla askeri yönetimin peşine takan sizsiniz. Katliam yetmedi, şimdi bir de olağanüstü hal ilan edildi. Mısır hızla Mübarek dönemine dönüyor. Siz şimdi orada kalın. Kaçıp gitmekle sorumluluktan kurtulamazsınız. Bırakın devrim hareketi kendi yolunu belirlersin.

ElBaradey’in işlevi ne kadar berrak! 30 Haziran gösterilerine giden yolu döşeyen dilekçenin mimarı, her geçen gün ordunun kuyruğuna daha fazla yapışan Temerrüd hareketi Facebook’ta yayınladığı bildiride bu istifanın “sorumluluktan kaçmak” olduğunu belirttikten sonra o “sorumluluğun” ne olduğunu şu kelimelerle anlatıyor: “ Umuyorduk ki, ElBaradey rolünü oynayıp küresel kamuoyuna ve uluslararası topluma durumu açıklar ve Mısır’ın örgütlü terör ile karşı karşıya olduğunu, bunun Mısır’ın ulusal güvenliğini ciddi şekilde tehdit ettiğini izah eder.”

Mısır devriminin en tehlikeli anlarından geçtiği bir anda, çok etkili bir çevre tarafından yayınlanan bu bildiri o kadar çok şeyi berraklaştırıyor ki! Temerrüd’ün bütün argümanı “terörizm” ve “ulusal güvenlik” üzerine kurulmuş! Bu askerin dili. Devrimin çıkarları ile en ufak bir ilişkisi yok. ElBaradey’in rolünü özellikle seçilmiş “uluslararası toplum” terimiyle ordunun katliamını emperyalizmin gözünde temize çıkarmak olarak tanımlıyor. Böylece, ElBaradey’in Başkan Yardımcılığına atanmasının (Selefiler itiraz etmeseydi az kaldı başbakan bile oluyordu!) nedeninin aslında Batı’yı oyalamak için hokkabazlık yapması için olduğu itiraf ediliyor!

Bir anlamlı gelişme de Ulusal Selamet Cephesi’yle ilgili. Başkanlık seçiminin ilk turunda üçüncü olan, bu sayede devrim kampının en güçlü şahsiyeti haline gelen sol Nasırcı Hamdin Sabbahi’nin sosyalist partiler de dâhil devrim kampının partileriyle kurduğu, ama ElBaradey gibi burjuva şahsiyetleri ve partilerini de işin içine çekerek “saygınlık” kazandırmaya çalıştığı cephe. Solun, devrimin intihar cephesi. Tarihin gördüğü belki de en büyük kitle protestosunun (30 Haziran eylemlerinin) devrim kampına değil, orduya, yani eski rejimin en önemli siyasi aktörüne yaramasını sağlayan intihar cephesi! Ne ciddi bir parti örgütü (Destur Partisi), ne de kitleler nezdinde fazla bir prestiji olan ElBaradey’i kurulduğu 2012 sonundan Başkan Yardımcısı olduğu Temmuz 2103’e dek koordinatör ve sözcü yapan cephe! (“Saygınlık” dediğimiz şeyin kimin gözünde saygınlık olduğu anlaşılıyor herhalde!) Şimdi bu cephenin ElBaradey’in istifası karşısındaki tepkisini de görelim.

Ulusal Selamet Cephesi, resmi bir açıklama yapıyor, istifayı “büyük üzüntü” ile karşıladığını bildiriyor, sonra ekliyor: “Cephe ile yakın ilişkisi göz önüne alındığında, bu kararı almadan önce bize de danışmasını beklerdik.” Çok beklersiniz! Ulusal Selamet Cephesi’ne daha çok yakışacak bir ad öneriyoruz: “Ulusal Felaket Cephesi”!

Bizim tavrımız açıktır. Mısır devrimi kendi kendini mahveden bir yola girmiştir. Kitleleri yeniden bağımsız bir örgütlenmeye kavuşturmak, General Sisi’nin cephaneliği olmaktan çıkarmak gerekir. Bunun için sosyalistlerin yapması gereken Ulusal Selamet Cephesi’nden kopmaktır. Sungur Savran yoldaşımız bunu darbeden hemen sonra, 17 Temmuz’da, yeni hükümet belli olduğunda yazdığı bir yazıda (“Devrimi durdurma kabinesi”) ifade etmişti (http://gercekgazetesi.net/uluslararasi/devrimi-durdurma-kabinesi):

“Devrimci bir yükseliş döneminde sureti haktan görünen burjuva partilerine yapışan solcuların yaptığına verilen tarihi ad Halk Cephesi’dir. Bu, Komintern’in devrimci döneminde, 3. ve 4. Kongreleri’nde Lenin ve Trotskiy önderliğinde geliştirilmiş olan, Trotskiy’in Hitler Almanya’da iktidara yükselmeden önce savunduğu, bütün ezilenleri burjuvaziye karşı bir araya toplayan Birleşik İşçi Cephesi’nin karşıtı bir taktiktir. Stalinizmin 1930’lu yıllarda “demokrat burjuvazi” olarak gördüğü Britanya ve Fransa burjuvazileriyle işbirliği için İspanya devriminde ve tarihin o ana kadar gördüğü en büyük genel grev olan 1936 Genel Grevi’nin sarstığı Fransa’da uyguladığı taktiktir.

Mısır solu 70 yıl sonra bu hastalığa yakalanmıştır. Tarihin en büyük devrimci kalkışmalarından biri olan 30 Haziran dalgası, bu yüzden Mısır burjuvazisinin düzeninin dişlileri arasında parçalanmaktadır. Mısır sosyalistleri ne yapmalıdır? Hamdin Sabbahi’ye Ulusal Selamet’ten kopması için çağrı yapmalıdır. Sabbahi tutarlı bir devrimci olduğu için değil. Halk kitleleri Sabbahi’ye bakıyor olduğu için. Sabbahi olmasa da sol Nasırcılık Mısır devriminin muhtemelen sonuna kadar bir unsuru olacağı için. Mısır’ın sosyalist hareketi, Mısır devriminin burjuvaziden bağımsız önderliğini inşa etmek üzere adımlar atmadığı takdirde, 21. yüzyılın ilk büyük devriminin başarısız kalması kaçınılmazdır.”

Bu olasılık gerçek haline geliyor. Mısır devrimi kendi kendini imha yoluna girmiştir. Yukarıdaki resme bir daha bakın. Mursi yanlıları 14 Ağustos Çarşamba günü yaşanan olaylar sırasında bir polis otomobilini köprüden aşağı deviriyorlar. Mısır devrimi o otomobilin içinde olmamalı!