Saddam’ın intikamı

Irak ve Büyük Suriye İslam Devleti (IBSİD) ya da daha yaygın olarak bilinen adıyla IŞİD Amerikalı gazeteci James Foley’i kafasını keserek öldürdükten sonra bunun görüntülerini yayınladı. Böylece, dün AKP’ye genel başkan ve Türkiye’ye başbakan atanan Ahmet Davutoğlu’nun “Irak’taki Sünni Arapların dışlanmış olması”nın sonucu olarak doğan “daha önceki öfkeler, dışlanmalar, hakaretler bir anda geniş bir cephede geniş bir reaksiyon”un ürünü saydığı, böylece meşrulaştırmaya çalıştığı (bkz. bu sitede http://gercekgazetesi.net/karsi-manset/sifir-ahmet-pasanin-gucu-bu-kadarmis) IBSİD’in karakteri bir kez daha ortaya çıkmış oldu!

IBSİD’in sergilediği vahşetin bundan ibaret olmadığı biliniyor. Bunlar daha önce de kafa kesmişti. Kadınları cariye olarak ganimet yapmıştı. Irak’ın nüfusu yüz binlerle sayılan bazı halklarını, Türkmenleri, Ezidileri, Hıristiyanları yersiz yurtsuz bırakmıştı. Cami ve türbeleri kasıtlı olarak yıkmıştı. Hunhar ve cani bir örgütle karşı karşıya olduğumuz açık. Ama asıl sorun bu bile değil. Asıl sorun bu örgütün İslam dünyası içinde mezhep savaşına kalkışmış bir iç savaş örgütü olması. Bu demektir ki, IBSİD bugün hâkim olduğu topraklarla ve ganimetle yetinmeyecek, yarın Şiilerin ve Alevilerin yoğun olarak yaşadığı başka topraklara saldıracak. Adı o yüzden Irak ve Büyük Suriye İslam Devleti. Büyük Suriye Lübnan’ı da kapsar. O zaman demek ki hedef Irak’ta Şii toplumu, Suriye’de Nusayriler ve Esad rejimi, Lübnan’da Hizbullah. Bütün bunların ardından da İran. Tabii gecekondu tarzı bir halifelik de ilan edildiğine göre IBSİD aslında Müslümanların yaşadığı, hatta yaşamadığı bütün coğrafyalara, gücü yettiği kadar saldıracaktır. Adını “İslam Devleti” olarak değiştirmesinin nedeni de budur. (Dünyada da bizde de, bazıları başlangıçta bu adı ciddiye alarak kullanmaya başladı. Böylesine maceracı, ilkel ve vahşi bir örgüt sırf kendine bu adı verdi diye, onu dünyadaki bir milyarı aşkın Müslüman’ın inancının toptan temsilcisi olarak gösteren bu isimle anmak, kasıtlı yapılmadıysa gerçekten ahmakça bir davranıştır. Neyse ki bu budalaca yaklaşımı hemen hemen herkes kısa süre içinde terk etti. Şayet IBSİD’i İslam Devleti diye anacaksak, o zaman lideri Ebu Bekir el Bağdadi’yi de Halife olarak adlandıralım! O kendisi öyle söylüyor ya!)

James Foley’in başına gelen, kabul edilemez bir şeydir. Savaşçı konumu olmayan bir gazetecinin böyle vahşice katledilmesi insanlığın toptan reddetmesi gereken bir vahşettir. İşin çok ironik bir yanı, Foley’in acı dolu annesinin oğlunun “hayatını Suriye halkının çektiği acıları dünyaya duyurmaya adamış” olduğunu söylemesi. ABD hükümetinin (Tayyip Erdoğan ve Ahmet Davutoğlu ile birlikte) kışkırttığı güçler tam da IBSİD ve El Nusra gibi vahşi mezhep fitnecisi örgütlerin hegemonik bir etkiye sahip olduğu bir yelpazedir. Bunların amacı “Suriye halkının çektiği acıları” gidermek değildir, ABD, İsrail ve AKP hükümetinin bir aşamada yıkılması gerektiğine karar verdiği Esad rejimini, halkın kurtuluşu için değil, mezhep savaşı uğruna yıkmaktır! Anne, oğlunun ABD hükümetinin politikasının kurbanı olduğunu hâlâ göremiyor.

Acıdır, ama James Foley’in ölümü dolaylı olarak Irak’ın eski cumhurbaşkanı Saddam Hüseyin’in intikamı gibidir. Yukarıdaki fotoğraflara bir daha bakın: o kukuletalı adamlar arasında ne fark görüyorsunuz?

Bilindiği gibi, ABD 2003’te Irak’a saldırıp işgal ettikten sonra yeraltına geçen Saddam Hüseyin, bir süre sonra yakalanmış ve sözümona Irak’ın bir mahkemesinde “yargılanmıştı”. İşgal altındaki bir ülkenin mahkemelerinin ne kadar bağımsız olabileceğini herkes bilir. Batı’da bu tür mahkemelere “kanguru mahkeme” adı verilir. Nasıl kanguru bebeğini karnındaki kesede taşırsa, bu tür mahkemeler de sonda verilecek hükmü daha baştan keselerinde taşır. Sonunda Saddam idama mahkûm edildi ve asılarak infaz edildi. Ama bu idam hukuken ve siyaseten hiç tartışmasız biçimde ABD’nin başka bir ülkenin cumhurbaşkanını katletmesinden başka bir anlam taşımıyordu.

IBSİD, Saddam’ın Irak’tan uzak tuttuğu türden bir örgüttür. Arap dünyasının ölçüleri içinde Saddam’a “laik” bir devlet adamı bile denebilir. Ama bugün bir ABD vatandaşına reva görülen bu vahşet, aslında Saddam’ın intikamı gibidir. Çünkü Saddam’ın ortadan kaldırılmasıyla, yani Irak Baas rejiminin kafasının kesilmesiyle Iraklı Sünni toplumu Irak’ın paryasına dönüşmüştür. İşte bu çelişkidir ki Davutoğlu’nun IBSİD’i meşrulaştırmak amacıyla ortaya attığı durumu doğurmuştur. IBSİD gibi vahşi ve gerici bir örgüt Iraklı Sünniler arasında yıldırım hızıyla destek bulmuştur. Buna dayanarak IBSİD’i meşru göstermek, Hitler’i Birinci Dünya Savaşı sonunda Avrupa’nın paryası haline getirilmiş olan Alman halkının haklı tepkisinin ürünü gibi göstermekten farksızdır! Her ikisi de ani olarak ortaya çıkan bir tarihi düşüşü kendi çıkarları uğruna suistimal eden gerici örgütlerdir.

Ama bu IBSİD’in ABD’nın Irak politikasının amaçlanmamış ürünü olduğunu ortadan kaldırmıyor. (Komplo teorisyenleri, ABD IBSİD’i hava bombardımanına tuttuğu halde örgütü bir Amerikan kuklası olarak göstermekte ısrar ediyorlar. Muhtemelen tarihte ilk kez birbiriyle sınırlı biçimde de olsa savaşan iki güç “müttefik” olarak anılıyor!) ABD önce Irak’ı işgal ederek, ardından Suriye iç savaşını kışkırtarak Ortadoğu’nun çivisini çıkarttı.

Sonuç herkesin gözü önünde yaşanıyor: James Foley’in kesik kafası!