S400 ve F35 açmazı: Kaporanın üstüne soğuk su içmek mi? Emperyalist zincirleri kırmak mı?

Türkiye ile ABD arasında S400 gerilimi sürerken, ABD’nin yaptırım tehditlerinden birinin Türkiye’yi F-35 savaş uçağı projesinden çıkartmak olduğu biliniyor. Tayyip Erdoğan bu olasılığa karşı  “F-35 projesi için zaten 1,25 milyar doları ödedik. Eğer öyle yanlış bir hamlede bulunurlarsa meseleyi uluslararası tahkim mahkemesine götürürüz. Şimdiye kadar yaptığımız ödemeleri geri isteriz” açıklaması yapmıştı. Ancak daha sonra Türkiye’nin ABD ve diğer ortak ülkelerle yaptığı anlaşmanın böyle bir yolu baştan kapattığı ortaya çıktı.

CHP’nin NATO komiseri duyurdu

Bu durumu attığı bir tivit ile kamuoyuna duyuran, CHP’nin Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ünal Çeviköz oldu. Çeviköz attığı tivitte “F-35 Anlaşmasındaki 17.1 madde katılımcılar arasında ortaya çıkan anlaşmazlıkların yalnızca katılımcılar arasında görüş alışverişi yoluyla çözülmesini ve bir ulusal ya da uluslararası mahkemeye başvurulmayacağını belirtmektedir. İhtiyaten hatırlayalım...” ifadelerini kullandı.

S-400 alımına karşı görüşleriyle öne çıkan, geçtiğimiz ay Ömer Koç’la birlikte dünyanın emperyalist güçlerinin önde gelen siyasetçi ve işadamlarıyla kötü ünlü Bilderberg toplantılarında boy gösteren Ünal Çeviköz’ün, CHP’deki fiili görevinin NATO komiserliği olduğunu söylemek yanlış olmaz. Ancak bu Çeviköz’ün sözlerinin çarpıcı bir gerçeğe işaret etmekte olduğunu değiştirmiyor. “Biz artık Amerika ne derse onu yapacak bir ülke değiliz” diye nutuk atan Tayyip Erdoğan ve AKP’nin 2007’de iktidardayken yaptığı anlaşmanın tam da “Amerika ne isterse onu yapmak” üzere Türkiye’nin elini kolunu bağladığı ortaya çıktı.

İstibdad rejimi emperyalizme karşı elimizi kolumuzu bağlıyor

Zira şu anda ABD, Türkiye’yi ekonomik, siyasi ve askeri yaptırımlarla tehdit ederek “görüş alışverişi” yapmaktadır. Türkiye’nin bu görüş alışverişini herhangi bir mahkemeye taşıma şansı yoktur. Bu durumda Türkiye’nin F-35 kapsamında fiilen harcamış olduğu 1,5 milyar doların yanması tehlikesi açıkça ortadadır. Diğer tarafta eğer Türkiye S-400 alımından vazgeçerse orada yanacak olan kaporanın ise 100 milyon dolardan fazla olduğu Rus basınında çıkan haberlerde iddia edilmişti. Erdoğan ve müttefiklerinin şark kurnazlığı ve Kayseri pazarlığı yöntemi Türkiye’yi 1,5 milyar dolarlık bir fatura ile karşı karşıya bırakmıştır. Bu mantığın 100 milyon dolar ya da belki biraz daha fazla olduğu tahmin edilen kaporanın üstüne soğuk su içip 1,5 milyar doları kurtarmaya yöneleceğini düşünebiliriz.

Bu istibdad rejimin milletin zayıf karnı olduğunu söylüyoruz. S-400’ler konusunda da yine halka nutuk atıp, emperyalistler karşısında milletin boynunu eğdiren bir iktidar ile karşı karşıyayız.

Bu durumdan nasıl çıkılır?

CHP ve Amerikan muhalefeti ABD ve NATO’nun istediği çözümün olması için yükleniyor. Erdoğan ve müttefikleri ise sorunu çözmekten ziyade çark etmenin yollarını arıyormuş gibi bir görüntü arz etmekte. Emekçi halkın çıkarları açısından ise mesele şu ya da bu şekilde 1,5 milyar doların ya da S-400 kaporasının üzerine soğuk su içmek durumunda kalmanın ötesindedir. Türkiye bu krizden NATO’dan çıkarak, İncirlik ve Kürecik üslerini kapatarak çıkar. Böylece bu kriz emekçi halkın boynundaki emperyalist zincirlerin kırılması için bir vesile olur. Bir musibet bin nasihatten iyidir derler! Ancak mevcut iktidarda bu irade yoktur. Türkiye’nin emperyalist boyunduruktan kurtulmasının bir işçi emekçi hükümetinden başka yolu olmadığı bir kez daha görülmektedir.  

İşçi emekçi hükümeti elbette 1,5 milyar doları ABD ve öteki NATO emperyalistlerine bırakmayacaktır. Bu parayı geri almanın sayısız yolu vardır. Bir tanesini hemen önerelim: Ford fabrikası Borsa İstanbul’un en değerli 14. şirketidir. Piyasa değeri 3,3 milyar dolardır. Koç ile Ford bu şirkette eşit hisse sahibidir. İşçi emekçi hükümeti bu şirketin varlıklarını karşılıksız millileştirir. Böylece 1,5 milyar lirasını emperyalistlerden geri almış olur. Artık Trump Ford’un zararını tazmin eder mi, bu karşılıksız millileştirmenin bedelini kim öder o Amerikalıların düşüneceği bir şey. Bu durumda 1,5 milyar üzerine soğuk su içecek olan biz değil, emperyalistler olur.

Koç’u mu soruyorsunuz? Dert edinmeyin. Fabrika işçi denetimi altında bir kamu işletmesi olarak tıkır tıkır işler. Bırakın, gerisini emperyalistlerin ortağı, Bilderberg müdavimi, işçinin baş düşmanı düşünsün, kendi derdini kendi halletsin.