Muhalefetsiz rejim mi istiyorsunuz?

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, parlamentoda yer alan iki muhalefet partisinin, başka şekilde söylersek ülkenin ikinci ve üçüncü büyük partilerinin liderlerini siyasetten men etme hevesini itiraf ediyor.

Önce HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş’a “terörist” dedi. İktidar partisi genel başkanı ve yürütme erkinin başı olmanın dışında herhangi bir yetkisi olmayan Erdoğan’ın bu nitelemeyi neye dayandırdığı belli değil. Almanya’da yaptığı konuşmada Demirtaş’ın (“Kobani düştü düşecek” sözüne karşı) halkı sokağa çağırdığı iddiasını tekrarlıyor ve olaylardan onu sorumlu tutuyor. Halkı protesto için sokağa çağırmak bir siyasi lider için bir haktır. Olayların nasıl yaşandığını bilenler, bir milyon Diyarbakırlı’nın demokratik protesto haklarını kullandığı bir ortamı Hizbullah unsurlarının bir silahlı çatışma ortamına çevirdiğini, ölümlerin bunun sonucunda ortaya çıktığını da biliyor. Kaldı ki, Demirtaş’a ne bu eylemiyle ne de başka nedenlerle “terörist” olarak nitelenmesine yol açan hiçbir mahkeme kararının olmadığı bir bağlamda, ülkenin en güçlü konumunda olan siyasinin böyle bir açıklama yapması düpedüz yargıya talimat vermeye girer.

Erdoğan şimdi de Kılıçdaroğlu’na “sokağa çıkamaz hale gelirsin” diye hücum etmiştir. Böyle bir sözün ne anlama geldiğini düşünmek bile durumun vahametini ortaya koyar. Ya devlet engelleyecektir Kılıçdaroğlu’nu. Ana muhalefet partisinin başkanının demokratik haklarını kullanmasının engellenmesi demektir bu. Ya da birtakım ne idüğü belirsiz çeteler. Yani sokak şiddete teslim edilmiş demektir. Bir ülkenin cumhurbaşkanının böylesine savunulamaz tehditler savurması iki nedenden birine atfedilebilir: Ya AKP iktidarı gerçekten muhalefeti toptan ortadan kaldırmaya yönelecektir. Ya da durum öylesine sıkışıktır ki Tayyip Erdoğan artık arkasında duramayacağı şeyleri bile söylemektedir.

Biri diğerinden daha az tehlikeli değil. İstibdadın yüzü gittikçe belirginleşiyor. Temel demokratik haklarını teslim etmek istemeyen herkes siyasi alana bütün gücüyle girmelidir. En çok da işçi sınıfı. Tayyip Erdoğan artık açıkça itiraf etmiştir: AKP iktidarı sadece genel olarak demokratik hakları değil, işçi sınıfının zaten sınırlı olan haklarını da ortadan kaldırmak için çalışmaktadır.

İşçi sınıfı muhalefete bir başlarsa, o zaman kimse muhalefeti susturamaz.