Mısır işçi sınıfı devrim kampına oy verdi!

Mısır’da geçtiğimiz hafta yapılan ve sonuçları yeni kesinleşen cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turu, Türkiye medyası tarafından son derecede yüzeysel biçimde ele alındı. Söylenen şu: Mısır, Müslüman Kardeşler ile eski rejim arasında ikiye bölündü. Yalan! Tam tersine: Mısır işçi sınıfı ve kentlerin halkı bu seçimde, sürekli olarak çizilen ve bu seçimlerde de doğrulandığı iddia edilen bu betimlemenin yanlış olduğunu ortaya koydu. Mısır üçe bölünmüş durumda: İslamcılar var, eski rejim var, bir de devrim kampı var! Nasırcı bir solcu olan Hamdin Sabbahi, ilk iki sırayı alan Müslüman Kardeşler adayı Muhammed Mursi ve eski rejim yanlısı Ahmet Şefik ile neredeyse aynı düzeyde oy aldı!

Daha Nisan ayında başkanlık adayları belli olduğunda kimse, ama kimse seçimde solcu bir adaya herhangi bir şans tanımıyordu. Kamuoyu yoklamaları, Mübarek’in eski Dışişleri Bakanı, on yıl boyunca Arap Birliği Genel Sekreteri olarak görev yapmış olan Amr Musa’ya bazen % 40’ın üzerinde şans tanırken, Müslüman Kardeşler’den koparak Batı tipi demokrasi yanlılarına açılım yapan Abdül Münim Abul Futuh’un oy potansiyelini de yüksek görüyordu. Sabbahi, her ikisini de ezerek (Mursi’nin % 24,8, Şefik’in % 23,7 oyuna karşılık) % 20,7 oy ile üçüncü oldu! (Dördüncü Abul Futuh % 17,5, beşinci Amr Musa ise % 11 aldı.)

Sabbahi, siyasi hayatına 1977’de 23 yaşında Kahire Üniversitesi Öğrenci Birliği başkanı iken Sedat’ın bulunduğu bir toplantıda söz alarak onu Nasırcılığa sırt çevirdiği ve İsrail’e yaklaştığı için eleştirdiğinde başlamış. Ondan sonra hayatı boyunca işçi sınıfını ve (kendisinin de içinden geldiği) köylüleri savunmuş. 1979’da ünlü ekmek ayaklanmasının elebaşlarından olduğu iddiasıyla tutuklanmış. Eski rejimde bağımsız olarak meclise seçilmekle birlikte Tahrir’de son derecede faal olmuş. Seçim platformunun ana unsurları, asgari ücreti % 60 arttırarak 1200 Mısır Lirasına çıkartmak, bunu finanse etmek amacıyla zenginlerden % 10’luk bir servet vergisi almak ve Filistinlilerin haklarını tutarlı biçimde savunmak.

Mısır koskoca bir nüfusa ve karmaşık bir nüfus yapısına sahip bir ülke. 82 milyon nüfus içinde önemli bir köylü ağırlığı var. Köylülüğün bir bölümü anlaşılır nedenlerle hem devrimci sürecin parçası olmadı, hem de İslamcıların oy deposu gibi davranıyor. Ama kentlerde de yoksullar arasında hem Müslüman Kardeşler’in, hem de (onlara göre çok daha köktendinci olan) Selefilerin büyük bir desteği var. Bunun en önemli nedenlerinden biri ise her iki hareketin de yoksulluğun son derecede yaygın olduğu bu toplumda onyıllardır birer sosyal yardımlaşma örgütü gibi çalışmaları.

Ama Sabbahi, Mısır’ın Kahire, İskenderiye, Port Said, Süveyş, Giza gibi hemen hemen bütün büyük kentlerinin büyükşehir sınırları içinde en yüksek oyu alıyor! Ayrıca, Selefi hareketin kalesi olan İskenderiye ilinde kırları da kazanarak toptan birinci oluyor! Bunun anlamını iyi kavramak gerekir. Sabbahi, yıllardır sahip çıktığı işçi sınıfının da, bazı yerlerde yoksul köylülüğün de oylarını almıştır. Hem de hiç kimse kazanacağını beklemediği halde. Hem de bütün Mısır basınının vurguladığı gibi son derecede zayıf bir kampanya ile. Diğer adayların ve en başta eski rejimin adayı Şefik’in muazzam parasal olanakları ile karşılaştırıldığında kampanyanın mali gücü o kadar zayıftır ki televizyonda çok az spot yayınlatabilmiştir.

Sabbahi’nin zaferi kanıtlamıştır ki, Mısır’da yüz yıla yaklaşan örgütlenmesi dolayısıyla eski rejimin karşısında en güçlü odak olarak yükselen İslamcı kanadın dışında bir de merkezinde işçi sınıfının yer aldığı bir devrimci kamp toplumsal olarak güçlü bir varlığa sahiptir. Hamdin Sabbahi, devrimi zafere taşımak bakımından yeterli bir önder değildir. Programında birçok eksiklik ve yalpalama vardır. Ayrıca, ikinci turda rejimin temsilcisinin karşısında maalesef sadece İslamcıların adayı olacaktır. Ama bugün önemli olan şudur: Mısır bu geçici seçim güçlüğünün dışında İslamcılıkla ordu arasında sıkışmış değildir. Mısır’da bir de devrimci kamp vardır!