Katar krizi: “Teröre Karşı İslam İttifakı”, teröristi kendi içinde buldu!

 

Suudi Arabistan ABD Başkanı Donald Trump’ı kendi etrafında topladığı, Teröre Karşı İslam İttifakı’na üye yaptığı, onlarca Sünni Arap ülkesi yöneticisiyle birlikte karşılayalı daha on beş gün yeni doldu. Bu Arap ülkeleri arasında Körfez İşbirliği Konseyi’ne (KİK) üye olan krallık, şeyhlik, emirlikler ayrıcalıklı bir yer tutuyordu. Trump bunlarla özel olarak buluştu. Katar Emiri Tamim bin Hamid es-Sani de bunların arasında idi. Hepsi birlikte “terörizm” ile mücadeleye yemin ettiler.

Şimdi sadece on beş gün sonra bu Katar denen ülke terörizm destekçisi olduğu için aforoz ediliyor! Başta Suud olmak üzere Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn (ve kimi yönettikleri belli olmayan yersiz yurtsuz Yemen ve Libya hükümetleri!), bir de uzak Maldivler (Suud’a çok borcu olmalı!) Katar ile ilişkisini kesti. Gerekçe, Katar’ın dünyanın en eski İslamcı örgütlerinden Müslüman Kardeşler’e (İhvan), ama sadece ona değil, DAİŞ’e, El Kaide’ye ve hatta İran’a ve onun ardında olduğu gruplara destek vermesi! Yani terörist destekçisi olması. Ama Katar düne kadar Teröre Karşı İslam İttifakı’na üyeydi!

İşin aslı şu: Katar İhvan’ın baş destekçisidir. Suud ise İhvan düşmanıdır. Onun gericiliğini kendi Vahhabi gericiliğine tehdit görür. Mısır 2013’te İhvan’ın seçtirdiği başkan Mursi’yi devirerek başa gelen bir diktatör olan el Sisi tarafından yönetilmektedir. Birleşik Arap Emirlikleri Suud ile kankadır. Bahreyn, Şii çoğunluğa karşı ayakta durmaya çalışan baskıcı bir Sünni kralın (Hamad bin İsa el Halife) 2011 Arap devriminden beri Şiileri bastırmaya çalıştığı bir ülkedir. Yemen ve Libya “hükümet”leri ise Suud’un uşağıdır. Durum açıktır: Arap dünyası, özellikle petrol rantiyesi devletler, Şii-Sünni mezhepçi bölünmesini kesen öteki eksende, İhvancılık taraftarlığı ve karşıtlığı üzerinden birbirlerine düşmüştür. 2014’te ilk kez doğan ama bastırılan kriz yeniden canlanmıştır. Bundan ünlü tv kanalı El Cezire ya da Qatar Airways, Emirates ve Etihad gibi dev havayolları şirketleri bile etkilenmiştir. Kriz büyüktür.

Şimdi iki soru var. Birincisi, Trump ne halt edecek? Katar’ın el Udeyd üssü, sadece 10 bin Amerikan askerinin değil, aynı zamanda CentCom’un, yani bütün Ortadoğu’ya bakan komutanlığın üssüdür! Suud ve Katar ABD’nin bölgedeki en önemli müttefikleridir. Yukarı tükürsen bıyık, aşağı tükürsen sakal!

İkincisi, Tayyip Erdoğan ne yapacak? Erdoğan 2011-2013 arasında İhvan eksenli bir uluslararası ittifakı strateji haline getirmişti. Rabiacılık bunun bugünkü uzantısıdır. Türkiye ayrıca Katar’da bir üs kurmuştur. Bol bol katar parasından yararlandığı da yaygın konuşulan bir şeydir.

Buna karşılık el Sisi İhvan’ın başkanı Mursi’yi devirince 2013-2014 yıllarında Türkiye ile Suud’un arası fena halde bozulmuştu. Ancak eski kral Abdullah’ın Ocak 2015’teki ölümünün ardından, yeni kral Salman’ın başa geçmesinden sonra AKP hükümeti ile Suud’un arası düzeldi. Ama bunun aslında bir ölçüde ortak düşman olarak görülen İran’a karşı bir çatlak örme operasyonu olduğu, 15 Temmuz’da Suudi medyasının da Erdoğan’a pek bir sempati ifade etmemesi ile belli olmuştu (http://gercekgazetesi.net/gundemdekiler/sen-de-mi-suud). Şimdi Katar sorunu derinleşir ve Erdoğan Katar ile Suud arasında tercih yapmak zorunda kalırsa, Sünni dünyanın “Reis”liği stratejik bir yara daha alacaktır.

Trump Suud’u ziyaret ettiğinde bütün dünyayı eğlendiren bir olay yaşanmıştı. Gezinin en sembolik anında, Trump ile Kral Salman, yanlarında da el Sisi, post-modern kitsch’in en bayağı mizanseniyle ışıklar saçan bir küreye sihirbazlar gibi karşılıklı ellerini koymuşlardı. Amaç terörizme (yani İran’a) karşı aşılanmaktı. “Terörist” kürenin içinden çıktı!