Kapat çeneni, kovboy figüranı!

Donald Trump, Türkiye’yi temsilen karşısına dizilmiş olan 8-10 kişilik heyeti elleriyle aşağılayıcı biçimde işaret ederek onları Holivud setlerinde kolay görülemeyecek figüranlara benzetiyor. Kapat çeneni, kovboy bozuntusu! Asıl sen Holivud kovboy filmlerinden çıkmış üçüncü sınıf kovboy figüranına benziyorsun! Bak üstadınla resmine. John Wayne, bütün zamanların en ünlü kovboyu, bir de sen. O da senin gibi “beyazların üstünlüğüne” inanan bir alçaktı.

Türkiye’nin bütün insanlarının Donald Trump denen bu şehir ağasının Türkiye heyetine yaptığı hakareti iyi anlaması gerekiyor. Trump’ın Türkçe tercümanı onun söylediklerini yumuşatmak amacıyla çarpıtarak çevirdiği için Türkiye hakaretin büyüklüğünü anlayamadı. İşte Trump’ın sözlerinin İngilizcesi:

“And look at these people.Look at them. They’re so easy to deal with. Central Casting. There’s no Hollywood set where you could produce people that look like them.”

Bunu Türkçe’ye tercüman gibi “bu kadar güzel insanlar” diye çevirmek saçmalığın dik âlâsı. Bu cümlelerin anlamı şu:

“Şu adamlara bakın. Bir bakın şunlara. Bunlarla iş yapmak o kadar kolay ki. Central Casting. Bunlara benzeyen adamları bir araya getirecek tek bir Holivud seti yoktur.”

Burada kilit kelimeler “Central Casting”. Bu, bir özel isim. Onun için ilk adımda çevrilemez. Neyin ismi? Bilindiği gibi “casting” kelimesi İngilizce’den bizim dilimize de geçmiş sayılır. “Rol dağıtımı” ve “oyuncu seçimi” anlamına geliyor. “Central Casting” de bir “oyuncu bulma ve seçme” şirketi.

Yalnız önemli olan şu: Şirket öyle baş rol oyuncuları falan bulmuyor. Hatta Oscar ödüllerinde yer bulmuş olan yardımcı oyuncular (“supporting actor”) da değil bu şirketin bulduğu. Basmakalıp üçüncü, dördüncü planda roller için, hatta figüran rolü için oyuncu bulan bir şirket. Kendisi aradığı oyuncu tipini internet sitesinde “arka plan oyuncusu” (“background actor”) olarak tanımlıyor. 1925’te kurulmuş. 1926’da Holivud’a yerleşmiş. Yani yüz yıllık tarihi var neredeyse.

Şirket çok ünlü olduğu için adı günlük hayatta da kullanılıyor Trump’ın kullandığı gibi. Bu isim bir üçüncü, dördüncü sınıf oyuncu ya da günlük hayatta bir insan için kullanıldığında, “tipik” ya da “tam rolüne uygun” anlamına geliyor.

İşin bir yanı da “They’re so easy to deal with” cümlesi. Bunu da tercüman ve onu izleyerek birçok insan “Bunlarla anlaşma yapmak çok kolay” diye çeviriyor. Hayır. “Anlaşma yapmak” “to make a deal with”dir. Burada “to deal with” kullanılıyor. Bunun anlamı, en iyimser yorumla “bunlarla iş yapmak o kadar kolay ki”dir. Ama bunun için aslında “it’s so easy to deal with them” denmesi gerekirdi. “They’re so easy to deal with” ise “bunlarla başa çıkmak o kadar kolay ki” demektir tam tamına. Yine yerin dibine batırıyor!

Şimdi bu bilgilerin ışığında, yaşanan olaya geri gelelim. Kim için kullanıyor bu terimi Trump. Aralarında Türkiye Cumhuriyeti’nin Dışişleri Bakanı Mevlût Çavuşoğlu, Hazine ve Ekonomi Bakanı Berat Albayrak, Savunma Bakanı Hulusi Akar ve Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın da olduğu, Türkiye’yi temsil eden diplomatik heyete. Hakarete bakın!

Bu hakaret karşısında bütün heyet mahcup çocuklar gibi gülüyor, kimi ağzını kapatıyor, kimi kendini tutamıyor başını sağa sola çeviriyor. En çok güleni de son dönemde gülmeye hasret kaldığından olacak damat Berat Albayrak. Bir dikkat çeken nokta da İbrahim Kalın denen zatın kamu önünde ilk defa gülmesi. Türkiye halkının karşısına en asık suratlı haliyle çıkan, en ufak bir gülümseme emaresi göstermeyen bu zat, televizyonlar karşısında ilk kez kendisine hakaret edilirken gülüyor. Bu ekibin entelektüeli de böyle oluyor zahir!

Haydi Tayyip Erdoğan’in İngilizce bilgisi bu söylenenleri anlamaya yetmiyor. Bu bir kusur da değil. Herkesin yabancı dil bilmesi gerekmez. Tercüman da söyleneni kötü çevirince hakareti anlayamıyor. Ama Dışişleri Bakanı zaman zaman halkın önünde İngilizce konuşacak kadar o dili bilen biri. Damat bey genellikle şöyle tanıtılıyor: “Liseyi Özel Fatih Koleji'nde okudu. İstanbul Üniversitesi İngilizce İşletme Bölümü'nden mezun oldu. Daha sonraki yıllarda 2002 yılında New York'taki Pace Üniversitesi Lubin School of Business'te finans üzerine yüksek lisans yaptı.” Liseyi ve üniversiteyi İngilizce okumuş, Amerikalarda bulunmuş. Ya İbrahim Kalın? Onun da zaman zaman kamu önünde İngilizce konuştuğunu biliyoruz.

Ne oldu da bunlar kendileriyle alay edildiğini anlayamadılar? Ne oldu da hakaretler karşısında dut yemiş bülbüle döndüler?

Siz değil misiniz yıllardır Ecevit’i Clinton karşısında ezik dururken gösteren fotoğraflar koyup “biz böyle değiliz” diye övünen? Emperyaliste ne diliniz, ne yüreğiniz yetti değil mi? NATO üyeliğinden atılmaktan korkuyorsunuz değil mi?

Trump karşısında böylesine aşağılanan, Türkiye halklarını temsil etmeyi hak etmediğini kanıtlamıştır. Trump alçak bir kovboydur. Tamam da siz Holivud filmlerinde “kızılderili” rolü oynayan figüran olmayı neden kabul ettiniz?

Onuru olan o laf karşısında kalkar ayağa çeker gider. “Daha da gelmez”.