Hay Allah! Engin Ardıç Marksizmi Yine Yendi!

Okuyanlar, gazetecilerin raflarında görenler bilirler. AKP'nin Sabah adında bir propaganda aygıtı var. Görünüş itibariyle partiye bağlı olmayan, ama işleyiş itibariyle partinin en önemli propaganda aygıtlarından olan gazete. Gerçi, bu gazetenin sadece ön sayfası ve yazarları bu işlevi görüyor. Ondan gayrısı saçma sapan yazılara ve mümkün mertebe de kadın bedeninin gazetenin okunurluğunu arttırmak için sergilenmesine ayrılmış. Yani, esas itibariyle ya çaydanlık altı, ya da ...

Bir de bu gazetenin bir yazarı var. Engin Ardıç diye, bir şahıs. Gazetesindeki köşesinde yer alan fotoğrafından gördüğümüz kadarıyla, soyadındaki şirin hayvanın nezaketinin tam aksi istikamette, gıdıklı, (iyi beslenmiş anlamında) besili bir insan kendisi. Galatasaray Lisesi ve Boğaziçi Üniversitesi mezunuymuş internette yazdığı kadarıyla. AKP'ye hizmet etmediği yıllarda, Cem Uzan'ın hizmetindeymiş. Hatta Playmen adlı yarı porno dergide yazıyormuş. Bir de, yine internetteki sözlüklerde, Ferhan Şensoy'a referansla, okuldaki lakabının "hayvan" olduğu yazıyor (https://eksisozluk.com/entry/1135366 ). İlginç.

Hayvan lakaplı olduğu söylenen bu yazar, 31 Temmuz 2014 tarihindeki Sabah gazetesinde, Türk Marksistlerine (sadece Türk olanlara nedense!) kendince çatmış yine. Mesele 3. havalimanı projesi. Diyor ki,

"Bazı Türk Marksistleri "yaptırmayacağız" diyerek Almanya'ya hizmet sundular, umarım karşılığını almışlardır, bedavaya gitmesinler."

Bu mantık yürütme nereden kaynaklanıyor? Bakalım. Bildiğimiz üzere AKP, hayvan lakaplı olduğu söylenen sayın Ardıç kadar yeterli beslenememiş müteahhitlerini beslemek amacıyla, İstanbul'un kuzeyindeki ormanları gözden çıkarmış, buraya bir havalimanı, köprü ve yeni bir çevre yolu yapmaya koyulmuştu. Ayrıca buraya iki de uydu kent yapacaktı. Yapıyor da.

Pek çok aklı başında insan ise, bu projeyi protesto etmiş, eylemler düzenlemiş, gösterileri yine her zamanki gibi polisin gazı ve copuyla karşılaşmıştı. AKP ise, hayvan lakaplı olduğu söylenen Ardıç bey gibi kalemşörlerini kullanarak, aslında bu projelere karşı çıkanların ardında Almanya devletinin olduğunu, göstericileri bunların yönlendirdiğini iddia etmişti.

Şimdi Ardıç bey, yani hayvan lakaplı olduğu söylenen yazar, bir yazı yazıyor ve Almanların bu projeye muhalefet yürüten şirketi olan Lufthansa'yı kastederek şöyle yazıyor:

"Şirketin Türkiye ve Irak'a bakan müdürü, ‘Atatürk Havaalanı çok dolu, sistem şişiyor, pasaport işlemleri de yoğun oluyor, yeni havaalanında daha iyi hizmet sunacağız, daha fazla da uçuşumuz olacak demiş."

Yahu, hani karşıydı Almanya ve Lufthansa bu projeye? Normalde yazının burasından itibaren, hayvan lakaplı olduğu söylenen Ardıç beyi kimsenin ciddiye almaması gerekirdi. Bunu sezen yazar, hemen yeni bir öykü uydurmuş, bakın ne diyor;

"Alman gizli servisi, ‘Taksim başarısızlığının’ hesabını da Bayan Merkel'e vermiştir herhalde, aradan on dört ay geçti. Tayyip'i deviremediler. Şimdi Lufthansa yelkenleri suya indirmiş bulunuyor."

Aç tavuk, kendini darı ambarında sanırmış. Hayvan lakaplı olduğu söylenen Ardıç bey de bu durumda. AKP'den daha fazla darı almak için yırtınıyor. Ama hayvan lakaplı olduğu söylenen bu yazarın, kendi pisliğini mürekkep ettiği yazıları da pek işe yaramıyor artık palavraları örtmeye. Önce kendisi gibi besili olma hevesindeki müteahhitleri mazlumlar safına itecek bir düşman yaratıyor köşeciğinden. Sonra da kendi yazdığı senaryo elinde patlayınca, saçmalamaya başlıyor. Klinik vak'a.

Yazının sonunda da ne demiş? Biz Marksistler diyormuşuz ki, "kapitalistler yapacağına Türkiye yoksul kalsın daha iyi." Yani diyor ki, Türkiye zenginleşiyor. Marksistler çekemiyor. Engellemeye çalışıyorlar. Hayvan lakaplı olduğu söylenen Ardıç beye göre, Türkiye'de, taşeron işçiler de, öğretmenler de, memurlar da, kısacası herkes, AKP'nin elinden tuttuğu patronlarla beraber zenginleşiyor, kalkınıyor, gelişiyor. Aman ne güzel yahu!

Hayvan lakaplı olduğu söylenen Ardıç beye tavsiyemiz, bu mavalları gidip günde 10 saat çalışan taşeron işçilerinin bulunduğu bir kahvede anlatması. Adrenalin seviyorsa. Orada anlatsın Türkiye nasıl zenginleşiyormuş, ne kadar büyükmüş. Sabah'ın binasından, hatta kendi konforlu evinden maval okumayı bıraksın. Bir de sıkıyorsa paçası, tatava yapmayı bıraksın. Sabah gazetesinden kaç para aldığını yazsın. Ne kadarlık bir servete sahip olduğunu da yazsın. Yazsın ki bilsin insanlar. Kimi okuduklarını daha iyi tanısınlar. Okurlarından mı çekinecek? Bilsinler kim olduğunu, nasıl bir hayat yaşadığını. Kimin adına yazdığını ve kimin yazarı olduğunu.

Hayvan lakaplı olduğu söylenen Ardıç beyin durumunu anlatan güzel bir özlü sözümüz var. Karşı manşetimizi onunla bitirelim: "Yüz verdik deliye, geldi pisledi halıya."