Hastaneler işletme, hastalar müşteri, çalışanlar köle

AKP hükümetinin “Sağlıkta Dönüşüm Programı”nın hedeflerinden biri olan ve kamu hastanelerinin özelleştirilmesini amaçlayan “Kamu Hastaneleri Birliği Yasa Tasarısı” Kanun Hükmünde Kararname (KHK) yolu kullanılarak, “Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmündeki Kararname” başlığı ile Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girdi.

Bu düzenlemeyle kurulacak olan hastane birlikleri, hizmetin ticari bir işletme şeklinde sunulmasını sağlayacak ve hastane çalışanları sözleşmeli olarak istihdam edilecek. Hatta bu işletmeler holding tarzında yapılanabilecek, kendi gelirleriyle ve karlarıyla hizmet sunabilecekler. Önemli yapısal değişiklikler içeren kararname kapsamında Sağlık Bakanlığının icracı olmaktan çıkarılması, Hıfzısıhha Kurumu’nun kaldırılması gibi tasfiyelerle özel sektörün kamu imkânlarını kullanarak kârlı yatırımlar yapmasının önü de açılmış olacak.

Aile hekimliğiyle birinci basamak sağlık hizmetlerini özelleştiren AKP hükümeti, daha sonra Sağlıkta Dönüşüm Programı temelinde TÜSİAD’ın  “Kamu sağlık sektöründen elini çekmelidir, özel sektöre daha fazla yer açılmalıdır” talebi ve Dünya Bankası’nın direktifleri yönünde, hastanelere “performansa dayalı döner sermaye” sistemini getirmişti. Sisteme göre,  hastaneye para kazandırmak bir performans ölçüsü sayılmaya başlandı. Şimdi bu kararnameyle ikinci basamak hizmetlerinin özelleştirilmesi programı da tamamlanmış oluyor ve hastalar tümüyle sermayenin insafına bırakılıyor.

Sağlık Bakanlığı ise, Türkiye'nin sağlık alanında bölgesel bir ‘cazibe merkezi’ haline getirilmesi, yabancı sermaye ve yüksek tıbbî teknoloji girişinin hızlandırılması amacıyla, Serbest Bölgeler Kanunu hükümleri çerçevesinde, Sağlık Serbest Bölgeleri oluşturacağını açıklayarak hastaları ve sağlık emekçilerini kurda kuşa yem etme niyetini zaten ortaya koymuş bulunuyor.

KHK ile illerdeki tüm kamu hastanelerinin birleştirilmesi planlanıyor. Sağlık emekçileri birlik bünyesinde kalırlarsa 5 yıl sözleşmeli olarak çalışacaklar ancak kamu hastanelerinde çalışmayı kabul etmezlerse taşra hastanelerinde  görevlendirilecekler. Bu da, sağlık emekçilerinin taşeronlarla aynı koşullarda çalışması anlamına geliyor.

Sermaye ve işbirlikçisi hükümetin saldırılarına karşı, bu gibi düzenlemelerin nasıl olsa hukuka aykırı olduğu ve Anayasa Mahkemesi’nde iptal edileceği fikrinin rehavetine kapılmadan, tüm emek örgütlerinin bir arada iş ve can güvencesi için mücadeleyi yükseltmesi gerekiyor.