Grevi kağıt üstünde bir haktan, gerçek bir hakka dönüştürecek olan Anayasa Mahkemesi değil sınıf mücadelesidir

Anayasa Mahkemesi, Kristal-İş Sendikası’nın 2014 yılı Haziran ayında gerçekleştirdiği grevin, Bakanlar Kurulu tarafından ertelenmesini hak ihlali olarak niteleyen bir karar aldı. Grevin ertelenmesinin ardından Kristal-İş sendikası Danıştay’a başvuruda bulunmuş, Danıştay ise önce yürütmeyi durdurma talebini reddederek sonra da nihai kararı geciktirerek fiilen grevin yasaklanmasına katkı sunmuştu. Birleşik Metal’in ertelenen grevinden de bildiğimiz gibi 60 gün ertelenen grev, 60 günün sona ermesinden sonra Yüksek Hakem Heyeti'ne taşınıyor. Dolayısıyla da erteleme aslında düpedüz bir yasaklama anlamı taşıyor.

Kristal-İş özellikle Danıştay’ın kararı sürüncemede bırakması karşısında 60 gün geçmeden bir de Anayasa Mahkemesi’ne başvurmuştu. Anayasa Mahkemesi ise kararını yeni verdi. Bakanlar Kurulu kararının temel hak ve özgürlüğün kullanılamamasına neden olacak şekilde ölçüsüz bir uygulama olduğunu ve hükümetin gerekçe olarak grevin cam sektörünün yüzde 90’ını kapsadığını belirtmesinin de haklı olmadığına karar verdi.

Anayasa Mahkemesi’nin bu kararı son derece önemli. Peki bundan sonra Bakanlar Kurulu kararıyla grevlerin yasaklanması söz konusu olmayacak mı? Bu sorunun cevabını sınıf mücadelesi verecek. Anayasa Mahkemesi kararı, grev hakkını kullanmak üzere irade gösterecek işçiler ve sendikaları için sadece ek bir yasal dayanak sunuyor. Ancak bu irade ortaya konmadıktan sonra Anayasa Mahkemesi’nin kararının da Anayasa’nın da gerçek hayatta bir hükmü kalmıyor. Söz gelimi, bu karar olmasaydı da Birleşik Metal erteleme adı altında yasaklanan grevini fabrika işgalleriyle sürdürebilirdi. Ya da yarın bu karara rağmen herhangi bir sendika, Anayasa Mahkemesi kararı olduğu halde grevleri fiilen sürdürme yoluna gitmeyebilir.

Teslim olmak ya da sınıf mücadelesini yükselterek haklarımızı almak! Bu iki seçenek arasında hangisinin galip geleceğini belirleyecek olan işçi sınıfının tabandan yükselteceği irade olacak. Bunun için Birleşik Metal’in grevinden Bursa’ya, oradan yeni mücadelelere deneyimleri taşıyacak olan ve gerektiğinde bu iradeyi göstermek için tabanda örgütlenecek olanlar, bizzat bu mücadelelerde pişen ve öne çıkan öncü işçilerdir. Bu karar öncü işçilerin diğer işçileri örgütlemekte ve mücadeleye sevk etmekte önünü daha fazla açan bir karardır. Sendikalara gelince, bürokratik refleksleri bir kenara atıp öncü işçilerin önünü açmazlarsa bu kazanımlar kağıt üstünde kalmaya mahkum olacaktır.