Grev yasağı milli güvenliği değil sermayenin kârlarını koruyor

Asil Çelik'te Birleşik Metal İş sendikasının yürüttüğü toplu sözleşme sürecinde anlaşma sağlanamamıştı ve 18 Ocak'ta başlamak üzere grev kararı alınmıştı. Greve saatler kala Bakanlar Kurulu yayınladığı kararla Asil Çelik grevini yasakladı. Bakanlar Kurulu'nun gece yarısı toplandığına dair yine herhangi bir emare yok. Yine bir hayalet toplantıyla, telefonla alınan imzalarla işçilerin hak arama mücadelesi engellendi. Karar 60 gün süre ile erteleme biçiminde alınmışsa da bu süre sonunda sözleşme yüksek hakeme gideceği için grev fiilen yasaklanmış durumda.

Yasaklama gerekçesi olarak grevin milli güvenliği bozucu nitelikte olması gösteriliyor. Tabii ki Asil Çelik'te grev olmasının milli güvenliği nasıl ve ne şekilde bozacağı açıklanmıyor. Asil Çelik fabrikasının ürettiği demir çelik ürünleri iç ve dış piyasada esas olarak otomotiv sektöründe kullanılıyor. Asil Çelik'in tedarikçisi olduğu firmalar arasında iç piyasada Ford, Tofaş, Renault, Federal Mogul gibi firmalar dış piyasada ise yine otomotiv devleri Scania, Volvo, Volkswagen, Bosch Rexroth ve Caterpillar öne çıkıyor. Dolayısıyla Asil Çelik grevinin yasaklanması, milletin asli parçası ve her biri Türkiye vatandaşı işçilerin insanca yaşayacak bir ücret ve sosyal hak taleplerini bastırıp, Asil Çelik patronun başta olmak üzere bahsi geçen emperyalist ve emperyalistlerle ortaklık yapan sermaye gruplarının kârlarının güvenliğini sağlıyor.

Birleşik Metal İş sendikası grev yasağının ardından internet sitesinden "Metal işçileri toplu sözleşme hakkına sahip çıkacak, hak mücadelemiz devam edecektir" şeklinde bir açıklama yaptı. Sabah saatleri itibariyle ise işverenle sendika arasında yeniden görüşmeler başladı. İşçiler ise fabrika önünde toplanarak kararı protesto etti. Asil Çelik grevinin yasaklanması EMİS işveren sendikasına  bağlı dört firmada 20 Ocak'ta başlayacak ve Birleşik Metal üyesi 2200 işçiyi kapsayacak grev açısından da büyük önem taşıyor. Grevin gerçekleşeceği fabrikalar Amerikan devi General Electiric, İsviçreli ABB ve Fransız şirketi Schneider'e ait. İktidarın bu emperyalist şirketlerin kârlarını da milli güvenlik adı altında ya da OHAL'i gerekçe göstererek korumaya hevesli olacağını tahmin etmek güç değil. Dolayısıyla Birleşik Metal sendikası başta olmak üzere işçi sınıfı güçlerinin vereceği tepki son derece önemlidir.