Dr.Barkın Asal: “Türk/Türkiye kelimelerinin kaldırılması mevcut kamunun dağıtılarak küçük "kamucuklar" oluşturma isteğinin ilk ayağıdır!”

Sosyalist hukukçu Dr. Barkın Asal, Erdoğan’ın gündeme getirdiği TTB, TMMOB ve TBB’nin isimlerinden Türk/Türkiye isimlerinin çıkartılması girişimini gazetemize değerlendirdi. İstabul Üniversitesi Araştırma Görevlileri Temsilciler kurulu sözcülüğü, Eğitim-Sen 6 No.lu Üniversiteler Şubesi’nde iki dönem Hukuk Sekreterliği gibi görevlerde yer alan ve üniversitedeki emek mücadelesinde öne çıkan Barkın Asal, 675 sayılı KHK ile İ.Ü.Hukuk Fakültesi’nden ihraç edilmişti.

Gerçek: Devlet Bahçeli’nin Türk Tabipleri Birliği’ni (TTB) Türk düşmanı ilan etmesinin ardından Erdoğan da bakanlar kurulu kararıyla TTB’nin yanı sıra Türkiye Barolar Birliği’nin (TBB) isimlerinden Türk ve Türkiye kelimelerinin çıkarılmasını istedi. Bu gelişmeyi siyasi ve hukuki açıdan nasıl yorumluyorsunuz?

Bahçeli'nin yaptığı hamaset edebiyatlarını bir yana bırakalım. Ancak Cumhurbaşkanının böyle bir konuyla alakalı olarak hukuk danışmanlarından bilgi almadan konuştuğunu düşünemeyiz. Bu da ne yazık, birçok sefer gördüğümüz gibi Cumhurbaşkanının yanlış bilgilendirildiğini gösteriyor. Şöyle ki: Türkiye Barolar Birliği, Türk Tabipleri Birliği Anayasanın 135. maddesine göre kanunla kurulan kamu kurumu niteliğindeki meslek üst kuruluşları. Nitekim Türkiye Barolar Birliği 1136 sayılı Avukatlık Kanunun 109. madde ve devamıyla, Türk Tabipler Birliği ise 6023 sayılı Türk Tabipleri Birliği Kanunu ile yasal temellerini buluyor. Doğal olarak isimlerindeki Türkiye/Türk kelimelerini kaldırmak ancak kanunla mümkün. Bakanlar Kurulunun da böyle bir yetkisi yok. Tabii Cumhurbaşkanlığı riyasetinde toplanmış Bakanlar Kurulunun yetkisi dahilinde olan OHAL KHK'sından bahsedilmiyorsa… Çünkü OHAL KHK'ları da artık Türkiye'de bir kanun yapma yöntemi olarak kullanılıyor. Ancak normal yani Anayasaya uygun hukuki yollar düşünülüyorsa bu mümkün değil.

Gerçek: Peki Bakanlar Kurulu neden gündeme getiriliyor o zaman?

Dernekler Kanunu’nun 28. Maddesinde "Dernek adlarında; Türk, Türkiye, Milli, Cumhuriyet, Atatürk, Mustafa Kemal kelimeleri ile bunların baş ve sonlarına getirilen eklerle oluşturulan kelimeler İçişleri Bakanlığının izni ile kullanılabilir" deniyor.  Ancak bu da bir yanıt teşkil etmiyor; çünkü Bakanlar Kurulu değil, İçişleri Bakanlığına işaret ediyor. Diğer yandan ilgili Kanunda iki yerde Bakanlar Kurulunun yetkili olarak nitelendirildiği göze çarpıyor: Birincisi kamu yararına çalışan derneklerin tespiti, ikincisi Türkiye Kızılay Derneği ve Türk Hava Kurumunun tüzüklerinin onaylanması. Bir de dilim varmıyor ama Türkiye’yi anonim şirket gibi yöneteceklerini söyledikleri için aklıma Türk Ticaret Kanunun 46. maddesi geliyor: ilgili maddenin 3. fıkrasına göre “Türk”, “Türkiye”, “Cumhuriyet” ve “Milli” kelimeleri bir ticaret unvanına ancak Bakanlar Kurulu kararıyla konabilir. Ancak şimdilik bunu geçmek istiyorum. Burada önemli olan husus, bence sözkonusu bu bilgi hatasının kaynağını Dernekler Kanununda arıyor olmamız. Kısaca sorun, Türk/Türkiye kelimesinden kaldırılmasından daha çok -ki bunun da önemi yadsınamaz-, bununla neyin hedeflendiğinde düğümleniyor. Yasakoyucunun bu kelimeleri kullanmasındaki temel amaç Türkiye sathında ilgili meslekle iştigal eden tek bir meslek örgütünü ihdas etmek istemesidir. Bu, mevzubahis alanda tek bir kamu oluşturmak anlamına gelmektedir. Yürütme içindeki değişik kanatlar, ne derlerse desinler, kamu tüzel kişiliğine sahip meslek üst kuruluşları bugün o mesleği temsil etmektedir ve kanunla belirlenmiş sınırlar çerçevesinde görevlerini ifa etmektedirler.

Gerçek: O zaman istibdad sadece odaları ve baroları değil bir bütün olarak meslekleri tehdit ediyor…

Her meslekteki mevcut bu birliğin, bu tekil kamunun varlığının yürütme gücünü rahatsız ettiği sonucu, yaşananlardan doğal olarak çıkmaktadır. TMMOB, TTB, TBB vs. her birine yönelik çok büyük eleştirilerimiz olabilir. Ancak bu kurumların kamusal niteliğinin korunması lazım. Bu bağlamda Türk/Türkiye kelimelerinin kaldırılmasını mevcut kamunun dağıtılarak, küçük "kamucuklar" oluşturma isteğinin ilk ayağı olarak değerlendirmek gerekiyor. Nitekim bu konuya ilişkin çok önceden hazırlanan tasarıların olduğu sır değil.Özellikle dernek modeli kullanarak bu alanda bir dönüşümün gerçekleştirilmesi bekleniyor. Küçülmüş ve tahminen görev alanı daraltılan, basit bir sivil toplum kuruluşu hüviyetine indirgenecek yapıların, yürütme gücüne bariyer olamayacağı hesaplanıyor. Zaten bilindiği üzere uzunca bir süredir mesele bütün kuvvetler aleyhine sadece yürütmenin güçlendirilmesi. Ayrıca illa bir yerden Türkiye/Türk ifadesi kaldırılmak isteniyorsa, en başta 5411 sayılı Bankacılık Kanunun 79. maddesine göre kurulmuş olan Türkiye Bankalar Birliği'nden bu kelimenin kalkması daha uygun olur. Yerlilik ve millilik iddiasında bulunanlar hadi sermayenin vatanı olur mu sorusunu önemsemesinler, ama en azından yabancı sermayeyle veya yabancı sermaye ortaklığıyla kurulmuş kaç bankanın olduğuna şöyle bir göz ucuyla baksınlar.

Bu arada bir hatırlatma daha: "yerlilik" kelimesi TDK'nın sözlüğünde yer almıyor: işe bir de bunu sözlüklere ilave etmekle başlansa iyi olur.

Gerçek:O halde içerik olarak tam anlamıyla gayri milli bir girişimle karşı karşıyayız. Mesleklerin ulusal ölçekte ve kamusal bir nitelikteki örgütlenmesinin dağıtılmasının millete yansıması ne olur? Emekçi halk bu süreçten nasıl etkilenir?

Bu meslek kuruluşları, özellikle de son on yılda ne ile mücadele ettiyse, bu konularda geriye gidişler yaşanır. Örneğin TTB, sağlıkta dönüşüme karşı mücadelesini sürdürdü: halk sağlığını korumaya çalıştı, herkesin sağlık hizmetlerinden ücretsiz ve eşit bir biçimde faydalanması için mücadele etti. TMMOB ise en çok kentsel dönüşüm sürecinde, kentleri ve onların sakinlerini koruma adına kavga etti. Rant için yapılan talanı kabul etmedi. TBB’nin son yıllarda, daha önceki yıllarını aratsa da laiklik konusundaki kazanımları korumaya yönelik faaliyetleri hala hatırlardadır. Bütün bu konularda ve halkın hak ve menfaatlerini ilgilendiren birçok konuda, bu meslek kuruluşlarının mücadelesi olmasa daha da kötü noktalarda olabilirdik.