DİP’ten Dolmabahçe’de anti-emperyalist eylem: “Emperyalistler, işbirlikçiler 6. Filo’yu unutmayın!”

ABD donanmasına ait 6. Filo askerlerinin 68 gençliği tarafından Dolmabahçe’de denize dökülmesinin 50. yıl dönümünde Devrimci İşçi Partisi aynı yerde buluştu. 50 yıl sonra öne çıkan talepler Türkiye’nin NATO’dan çıkması, İncirlik başta olmak üzere tüm emperyalist üslerin kapatılmasıydı. Devrimci İşçi Partililer, “emperyalistler, işbirlikçiler 6. Filo’yu unutmayın” sloganlarıyla eyleme başladı.

İlk olarak Devrimci İşçi Partili Öğrenciler adına konuşma yapıldı. Bu yılın başında 6 Ocak’ta ODTÜ’lü öğrencilerin Amerikan elçisi Komer’in arabasını yaktığı yerde, Amerikan ve İsrail bayraklarını yakarak eylem yapan DİP’li Öğrenciler Türkiye’nin anti-emperyalist mücadele geleneğine sahip çıkmakta kararlı olduklarını söylediler: “Bizler, emperyalizme karşı mücadele bayrağını 6. Filo’yu denize dökenlerden, Komer’in arabasını ateşe verenlerden devraldık. Ülkemizdeki son emperyalist üssü kapatmadan, son emperyalist askeri kovmadan, NATO’yu, ABD’yi, AB’yi, Siyonist İsrail’i defetmeden de bu bayrağı bırakmayacağız! Bugün emperyalizmin ve Siyonizmin kana buladığı Ortadoğu’da kurtuluşun tek yolu bu yoldur, 6. Filo’yu denize dökenlerin yoludur. Gururla söylüyoruz, Devrimci İşçi Partili Öğrenciler bu yolun yolcusudur!”

DİP’li öğrencilerin ardından Devrimci İşçi Partisi adına Levent Dölek basın açıklamasını gerçekleştirdi. Devrimci İşçi Partisi adına yapılan açıklamanın tam metni şöyle:

Basına, kamuoyuna ve emekçi halkımıza,

Bugün bundan tam 50 yıl önce 68’in anti-emperyalist ve devrimci gençliğinin Amerikan 6. Filo’sunun askerlerini denize döktüğü yerdeyiz. Amerikan askerlerini denize atmak, Vietnam kasabı lakaplı Komer’in arabasını ODTÜ’de ters çevirip yakmak, emperyalizme karşı işçilerle birlikte mitingler düzenlemek ve çok daha fazlası… Ve tüm bunları sarsılmaz bir kararlılıkla ve canını ortaya koyarak yapmak… İşte 68 gençliğinin mücadelesi böyleydi. Bugünün sahtecileri, dolandırıcıları, düzenbazları gibi sabah akşam üst akıldan, yabancı güçlerden bahsedip de hiçbir gün, bunların adını koyamayanlardan değildi onlar… Adlı adınca Amerikan emperyalizmine, Siyonizme ve NATO’ya karşı savaştılar.

Bu mücadelede canlarını verdiler. Bugün aynı zamanda devrimci öğrenci liderlerinden Vedat Demircioğlu’nun ölümünün de 50. yılıdır. 6.Filo protestoları sürerken 17 Temmuz’u 18 Temmuz’a bağlayan gece İTÜ Gümüşsuyu’ndaki öğrenci yurdunu basan polisler onu pencereden aşağı atarak katlettiler. Saygıyla anıyoruz… Denizler, Sinanlar, Mahirler, İbrahimler de bu mücadelede canlarını verdiler. Hepsi mücadelemizde yaşıyor ve anıları yolumuzu aydınlatmaya devam ediyor. Onlar Amerikan emperyalizmine ve İsrail Siyonizmine karşı bilfiil mücadele ettiler. Ama bir gerçek var ki Vedat Demircioğlu’nu Amerikan askerleri camdan atmadı, Denizleri Amerikan hakimleri darağacına göndermedi, Sinanları Nurhak’ta Mahirleri Kızıldere’de  Amerikan-İsrail askerleri vurmadı,  İbrahim’e onlar Amerikadan gelip de işkence yapmadı…

Bunları yapanların hepsi buralıydı, kendi ülkemizin içinden çıkmışlardı, asker, polis, hakim olmuşlardı… Yani bu toprakların kahraman çocuklarını Amerikan emperyalizmi ve İsrail Siyonizmi adına katledenler işbirlikçilerdi! Arkalarında emperyalizm işbirlikçisi cuntalar ve iktidarlar vardı. Geçen dönem meclis başkanlığı yapmış olan İsmail Kahraman’ın başkanı olduğu MTTB gibi, Komünizmle Mücadele Dernekleri gibi Amerikan emperyalizmiyle mücadele için düzenlenmiş Taksim mitinglerini basıp iki kişiyi öldüren, tarihe “Kanlı Pazar” olarak geçmiş yüz kızartıcı olayı yaratanlar vardı. Dünyanın her yerinde ve Türkiye’de de anti-emperyalist mücadele her daim işbirlikçiliğe karşı mücadeleyle el ele yürümek zorunda olmuştur. Bugün de tamamen öyledir.

15 Temmuz darbe girişiminin üzerinden tam iki yıl geçti. Bu darbe girişimi NATO’cu ve Amerikancı bir darbe girişimiydi. Sadece darbeciler NATO’ya bağlıyız diye bildirilerine yazdığı için değil! Fazlası vardı. ABD ve NATO bilfiil darbenin içindeydi, Ankara’da meclisi bombalayan ve terör estiren uçaklar İncirlik Üssü’nden kaldırılan tanker uçaktan yakıt ikmali yapmışlardı. Sonraki günleri hatırlıyoruz. Türkiye’nin dört bir yanında kışlaların, hatta askeri lojmanların önü araçlarla kapatılmıştı günlerce. Tek bir yerin kapısı hep açıktı: İncirlik! O kapı o gün bugündür hep açık tutuldu. NATO’cu Amerikancı darbe yenildi ama sonrasında iktidarıyla, muhalefetiyle, Genelkurmayı ile düzenin tüm güçlerinin emperyalizme bağlılıklarını göstermek için sıraya girdiklerini gördük.

Şimdi de, geçtiğimiz günlerde yapılan NATO zirvesinde, Türkiye’ye yeni roller verilmesi büyük bir başarı hikâyesi olarak anlatılıyor. Bizim için ve halkımız için utançtır! Türkiye NATO’nun acil müdahale gücünün komutanlığını üstleniyor yani emperyalizmin “mızrak ucu” olmaya hazırlanıyor. İstanbul Maslak’taki NATO üssü emperyalizmin kara güçleri için hazırlanıyor.  Övünülecek şey değildir! Utançtır! Soros vaktiyle “Türkiye’nin en değerli ihraç malı askeridir” diyerek bu millete hakaret etmiştir. Ancak ne yazık ki bu emperyalist para babasının hakareti yıllar yılı işbirlikçi iktidarların siyasetinin ta kendisi olmuştur. Züldür! Kabul etmiyoruz!

NATO toplantısının sonuç bildirgesinde Türkiye’ye özel bir paragraf ayrılmıştır. Yine işbirlikçilerin etekleri zil çalıyor. Hâlbuki o belgede NATO, Türkiye üzerinden Suriye’ye ve Irak’a müdahalenin yolunu yapmaktadır. NATO’nun Türkiye’nin ve bu toprakların emekçi, ezilen halklarının güvenliği ile ilgisi de alakası da yoktur. Bilakis Türkiye’nin ve tüm bölgenin halklarının üzerindeki başlıca güvenlik tehdidinin adı NATO’dur! Türkiye’de tehdit sınırın güneyinde değildir. Sınırın içindedir. Adana’da İncirlik’tedir. Tekrar ediyoruz. Hatırlatmaya devam edeceğiz. Unutturmayacağız! Ankara’yı ve meclisi lazer güdümlü bombalarla vuran uçaklar Suriye’den kalkmadı. Türkiye hâlihazırda Suriye’nin kuzeyinde oluşturulan NATO koridoruna ortak edilmiştir ve belli ki emperyalistler daha büyük suç ortaklıkları istemektedir. Mesele asla ve asla Türkiye’nin güvenliği değildir. Türkiye komşularıyla ve başta Kürt halkı olmak üzere kardeş halklarla barışarak ve emperyalizme karşı birlikte mücadele ederek güvenliğini sağlayabilir. Bugün en somut haliyle, İncirlik kapatılmadan, diğer NATO üsleri kapatılmadan ve yabancı askerler kovulmadan, asla ama asla güvende olmamız mümkün değildir.

Biz ısrarla “İncirlik kapatılsın”, “emperyalist üsler kapatılsın” dedik ve bu mücadeleyi sürdürüyoruz ama bugün görüyoruz ki İncirlik kapatılmak şöyle dursun İncirlik’teki emperyalist hava üssüne Maslak’ta bir NATO kara kuvvetleri üssü eklenmek isteniyor. Asla kabul etmiyoruz. Tüm emekçi halkımızı bu girişimlere karşı çıkmaya çağırıyoruz.

NATO’ya yeni üsler açmaya, NATO’da yeni görevler almaya hayır! Türkiye derhal NATO’dan çıkmalıdır!

Nihayet bugün OHALin sona erdiği gündür. O, OHAL ki işçi sınıfını ezmek için kullanılmıştır. Bizzat Erdoğan, grevleri yasaklamak için OHAL’i kullandıklarını ve patronların önünü açtıklarını söylemiştir.  Biz ekleyelim: OHAL, Türkiye’de emperyalistlerin ve işbirlikçilerinin de önünü açmıştır. Yasaklanan grevlere yakından bakın! Amerikan, Fransız, Alman, İngiliz tekellerinin kârlarının Türkiye’nin işçi ve emekçilerine karşı müdafaa edildiğini görürsünüz. Bursa’da Cargill şirketine bakın! 14 işçiyi sendikalı oldukları için işten attılar. Halkı zehirlemeye devam ediyorlar. Ve onların hamileri sadece Vaşington’da değil Ankara’dadır. Nişasta Bazlı Şeker kotasını düşürdük dediler, yasaya ek madde koyup Cargill’in aynı kotalarla ve daha fazla üretim yapmasını sağladılar.   Patates 6 lira olmuş, Türkiye patates ithal eder duruma düşmüş. Tüm bunlar yaşanırken Kanadalı patatesi üretici McCain Foods tekelinin danışmanı tarım bakanı olmuştur!

OHAL düzeni, anti-emperyalistleri KHK’larla ihraç ederken boynunda Amerikan liyakat madalyası olanları terfi ettirmiştir. Bir KHK ile kanunlar kaldırılmakta yerleri Cumhurbaşkanı kararnameleri ile doldurulmaktadır.  İncirlik’ten kalkan uçakların bombaladığı TBMM, OHAL koşullarında yapılan bir referandum ve bir seçimle yetkilerinden arındırılmış, zincire vurulmuş ve adeta yıkılmıştır.

Halkın sorunlarına çözüm bulmayı bırakın, meclisin kendine hayrı kalmamıştır.  Meclis açılır açılmaz ilk yaptığı işe bakın! Apar topar bedelli askerlik yasası çıkarıyorlar. Yine halka “ya paranı ya canını” diyorlar. Devrimci İşçi Partisi olarak dün de karşıydık bugün de karşıyız! Bedelli askerlik, paralı ve profesyonel ordunun giriş kapısıdır. Bu kapıdan bir kez girdikten sonra çıkacağınız yerde NATO’nun mızrak ucu olmak vardır!  

İşte bu yüzden 6. Filo’ya karşı direnen ve emperyalizme karşı savaşan 68 gençliğini anmak ve Türkiye’nin anti-emperyalist mücadele birikimine sahip çıkmak son derece önemlidir. Çünkü emperyalizme karşı mücadele sorumluluğu bu ülkenin emekçi halkının omuzlarındadır. Lafta başka şey söyleyip eylemde emperyalizme hizmet edenlerden bekleyeceğimiz bir şey yoktur.

Sonuç olarak bir kez daha bu halkın içinden çıkan, ayakları bu topraklara basan ama insanlığın evrensel eşitlik ve özgürlük mücadelesinin takipçisi devrimciler bu mücadelenin öncülüğünü yapacaktır. Bizler bu göreve talibiz, anti-emperyalist mücadeleyi işçi sınıfının gücüyle başarıya ulaştıracağımıza eminiz. Halkımız 6. Filo’yu denize döken gençleri hiçbir zaman unutmadı. Emperyalizme karşı mücadele çağrısı bu topraklarda her daim karşılık bulacak ve işçi sınıfımız bu çağrıya mutlaka kulak verecektir. Çünkü biz boynunda Amerikan liyakat madalyası taşıyanlardan değil yüreğinde ve mücadelesinde Denizleri yaşatanlardanız!

Devrimci İşçi Partisi