Destan 1: Şahbaz kafes arkasında, sıra Şah’ında!

Ethem’in, yani Gezi isyanının şehidi Ethem Sarısülük’ün katili Ahmet Şahbaz adlı polis memuru, cinayetten bir yıl sonra nihayet tutuklandı. Bütün Türkiye’nin ve dünyanın gözü önünde öldürmüştü neredeyse Ethem’i. Cinayetten birkaç gün sonra internette dolaşmaya başlayan video her şeyi çırılçıplak gösteriyordu. O yetmedi, arkasından bir de ses kaydı çıktı: “Çektim, sıktım üç tane” diyordu bu ses kaydında Şahbaz. Dünya tarihinde acaba kaç cinayette suçluluğun bu kadar çok kanıtı olmuştur?

Bütün bunlara rağmen ne raporlar çıkmıştı! Yok, havaya ateş edip göstericileri korkutmaya çalışıyormuş da, yok, üçüncü kurşunu atarken eli kaymış da, yok, ses kaydı onun değilmiş de.

Pazartesi günü yapılan duruşmada savcı Şahbaz hakkında 33 yıla kadar hapis cezası talep etti. Şahbaz’ın avukatları ise ses kaydının müvekkillerine ait olduğunu itiraf ettiler. Böylece, bir yıl boyunca sanki mesele ile ilgisi yokmuş gibi elini kolunu sallayarak dolaşan, başta duruşmalara sakal bıyık takıp gelen ama sonra rahatlayan Şahbaz’ın sonu mahkemenin tutuklama kararı ile birlikte parmaklıkların arkası oldu.

Bu, halk isyanının şehitlerine ve isyan sırasında daha genel olarak halka karşı işlenen suçların cezalandırılması yolunda sadece bir adımdır. Düzenin hukuku bile, bu bilinçli, intikam kokan devlet cinayetinin üstünü örtemedi. Devletin, Ahmet Şahbaz eliyle, Ethem’i yargısız infaza mahkûm etmiş olduğu ortaya çıktı!

Baş azmettirici ise Tayyip Erdoğan elbette. Ethem, Ali İsmail, Abdullah, Mehmet, bu dördü Gezi ile başlayan halk isyanının daha ilk günlerinde öldürülmüştü. Ama Tayyip Erdoğan bu olaylar yaşandıktan sonra “benim polisim destan yazdı” diyebildi! O polise büyük para ikramiyesi verilmesi talimatını verebildi! Demek ki, aynı polisin daha sonra işlediği bütün cinayetlerde Tayyip Erdoğan’ın kişisel sorumluluğu vardır. Erdoğan bu ülkede polis cinayetlerinin azmettiricisidir!

Siz sanıyor musunuz ki Ahmet Şahbaz bir sapma, bir istisna? Haklarını savunmak, inandığı fikirler uğruna taleplerini dile getirmek için Türkiye’de meydanlara çıkan herkes bilir: polis, kendini yasaların üzerinde gören zorbalar topluluğu gibi hareket etmektedir. Türkiye’nin en kabadayı gibi davranan, en çok yasaları çiğneyen insanları sözde yasaları korumakla görevli polislerdir. Şahbaz’ın yaptığı bunu sonuna kadar götürmektir. O kadar. Nasıl aynen bir mafya kabadayısı gibi konuşmuş: “çektim, sıktım üç tane!”

Şimdi bu kabadayı kuvvetli suç şüphesi ile tutuklandı. Onun hak ettiği cezaya çarptırılmasını ve cezasını hakkıyla çekmesini sağlamak hepimizin görevi. Onun gibi, Ali İsmail’in, Abdullah’ın, Ahmet’in, Medeni’nin, Berkin’in, Hasan Ferit’in ve sonrakilerin katillerinin de parmaklıklar arkasında yargılanmasını sağlamak hepimizin görevi.

Ama hepimize düşen daha büyük bir görev var. Şahbaz yakalandı, bir gün sıra Şah’ına da gelecek!