Çekilin işin içinden

Fethullah Gülen cemaatinin devletin içine sızmasıyla ilgili Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan eski Genelkurmay başkanı Necdet Özel'e kadar uzun bir günah çıkarma kuyruğu oluştu. Hıristiyan inancında kişinin işlediği günahlardan kurtulmak için bir din adamı huzuruna çıkıp itiraflarda bulunmasına günah çıkarma denir. Ancak günah çıkarmada arınmak için içtenlikle itirafta bulunmak gerektiği söylenir. Oysa günah çıkarma kuyruğuna girenlerde içtenlik yok, içten pazarlık var.

Son olarak Başbakan Binali Yıldırım, Doğan Haber Ajansı'na verdiği ropörtajda Fethullah Terör Örgütü'ne ilişkin soruşturmalarda 17-25 Aralık'ın milat olarak kabul edileceğini aksi takdirde işin içinden çıkamayacaklarını açıklamış. İşte büyük itiraf bu. Yani AKP iktidarı, Fethullah Gülen ve cemaatinin sadece AKP ve Erdoğan aleyhindeki faaliyetlerini suç olarak görmektedir. 17-25 Aralık öncesine gidemezler çünkü daha önce cemaatin işlediği tüm suçlarda onlarla ortaklık yapmışlardır.

Baykal'ın kaset skandalıyla CHP yönetiminden uzaklaştırılmasında "ne özeli genel genel" diye meydanlarda kükrerken Erdoğan belli ki cemaatçileri en etkin ve yararlı müttefikleri olarak görüyordu. Bir dizi hukuk ihlaline konu olduğu ortaya çıkan Balyoz ve Ergenekon soruşturmalarında da Erdoğan, cemaatin sürüklediği davaların savcılığına soyunmuştu. Cemaatçi YÖK üyeleri AKP muhalifi akademisyenleri tasfiye ederken Erdoğan pek memnundu. Kendine muhalif rektör adayları sandıktan birinci çıksa da kendi safında gördüğü cemaatçileri kaç oy aldığına bakmadan atamakta hiç çekince duymayan da yine Erdoğan'ın kendisiydi. Erdoğan, cemaatin güç kazanmasında etkili olan okul ve üniversiteler için araziden ruhsata ne istedilerse verdiğini miting kürsülerinden haykırdı. Cemaatin suçları TBMM'ye taşındığında bugünün Gülen karşıtlığının bayraktarı Bekir Bozdağ, kürsüden cemaati savunmakta, cemaatin devletin (yani kendilerinin) gözetiminde ve denetiminde faaliyet yürüttüğünü iddia etmekte tereddüt etmiyordu. Cemaat, orduda, poliste her yerde AKP iktidarı ve Erdoğan'ın destekleriyle yükseldi. 

Tüm bu gerçekler ortadayken 17-25 Aralık'ı milat olarak kabul etmenin anlamı açıktır. Birincisi, Erdoğan ve bugün görevde bulunan AKP kadrolarının cemaatin işlediği suçlardaki ortaklığının gizlenmesi; ikincisi 17-25 Aralık'ta cemaatle ters düştükleri için ortaya saçılan yolsuzluk, rüşvet ve hırsızlık dosyalarının ilelebet karartılması isteniyor. Peki, hani hâkimiyet milletindi? Milletin denetim hakkı olan kurumlara, denetimden azade ve kendi hiyerarşisi, amaçları olan, emperyalist güdümlü bir cemaati soktunuz, kendi iktidarınızın önünü açmak, muhaliflerinizi bastırmak için bu suç örgütünü fütursuzca kullandınız. Özetle millet hâkimiyetine kasten, bilerek ve isteyerek ayaklar altına aldınız. Hâkimiyet milletinse hesap vereceksiniz! Madem hâkimiyet milletindir, o halde rüşvet ve yolsuzluk dosyalarında ortaya dökülen ve AKP'lilerin defalarca ve farklı mecralarda "evet yolsuzluk var ama 17-25 Aralık darbe girişimiydi" diyerek ikrar ettiği, milletin gasp edilen haklarının, çalınan zenginliklerinin hesabını vermek zorundasınız. Cemaatin suçlu olması sizin suçlarınızı ortadan kaldırmaz.

Bakın siz AKP’liler anlamazsınız ama yargı bağımsızlığı diye bir şey varsa bu da ortaya milletin hâkimiyeti üzerinde hükümet tasallutu engellensin diye çıkmıştır. Şimdi ortada bir suç örgütü var dendiğine göre, bu suç örgütünü yargı soruşturacak, yargılayacak ve cezalandıracaktır. Siz kimsiniz? Başbakan. Başbakan olmanız size neyin soruşturulacağını, hangi tarihten itibaren soruşturulacağını, hangi suçun yargılanacağını kararlaştırma konusunda en ufak bir hak vermez! En ufak! Bir öğretmenin, bir hemşirenin, bir gazete muhabirinin bu suç örgütünün yargılanmasında ne kadar söz söylemeye hakkı varsa sizin de o kadar var. Sadece düşünce özgürlüğü düzeyinde yani. Ama siz kalkıyor mahkemelere talimat veriyorsunuz! Talimat vermek bir yana, mahkemeler adına konuşuyor, “17-25 Aralık öncesi kayıtları dikkate almayacağız” diyorsunuz. Kısacası, yine suç işlemeye devam ediyorsunuz!

Cemaatin suç ortakları olduğunuz için öğretmenle, hemşireyle, gazete muhabiriyle uğraşıp duruyor, fırsattan istifade yine solcuya, sosyaliste musallat oluyorsunuz! Sıkıştığınız yerde ırkçılığı, şovenizmi körükleyip HDP binalarını basıp şov yapıyorsunuz! Nasıl Erdoğan ve AKP'nin uzlaşmaz karşıtları olmamız, bu iktidara karşı yapılan darbe girişimine karşı durmamızı engellemediyse, cemaatin suçları da Erdoğan ve AKP'nin suçlarının örtülmesine sessiz kalmamıza neden olamaz.  Eğer bir milat belirlenecekse bu milat cemaatin kuruluş tarihi olan 60'lı yıllara kadar uzanmalıdır. Bu cemaatle işbirliği içinde halka karşı suç işleyenler, emperyalist ajanlardan devlet adamlarına, siyasetçilerden işadamlarına kadar kimse istisna tutulmamalıdır.

Binali Yıldırım, 17-25 Aralık'tan öncesine gidersek işin içinden çıkamayız diyor. Doğru çıkamazsınız! Öyleyse çekilin işin içinden!