Büyük düşmanı hatırlama zamanı

Ortadoğu’da mezhep savaşının taşları adım adım döşenirken başta ezilen halkların ve tüm dünya emekçilerinin baş düşmanlarından İsrail Siyonizmi yeni bir katliamla kendini gösterdi.

Bir süredir, Filistin direnişine karşı güya kendini savunduğunu iddia eden İsrail, Gazze’ye yönelik saldırılarını arttırmaya başlamıştı. En son olarak Siyonist korsan devlet İsrail’in “Bulut Sütunu” adını taktığı saldırılarda Hamas’ın askeri kanadı İzzettin El Kassam Tugayları komutanlarından Ahmed El Caberi ve orada bulunan 12 kişi (biri bebek olmak üzere) katledildi.

Saldırı, Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar’ın, ABD, İngiliz ve Fransız emperyalistlerinin desteğiyle Suriye muhalefetini işbirlikçi bir Sünni ekseninde yeniden kurgulamaya çalıştığı bir dönemde geldi. Aynı eksen bölgede bir mezhep çatışmasını kışkırtarak emperyalizmin eline oynuyor, destekledikleri El-Fetih lideri Mahmut Abbas, bir yandan Hamas’la yakınlaşırken diğer yandan da İsrail’i açıkça tanıyor, Kudüs’ten, geri dönüş hakkından vazgeçiyor, iki devletli çözüm adı altında teslim bayrağını göndere çekiyordu. Mezhep çatışması en sert şekilde Suriye’de sahneye koyuluyor ve İsrail’in en büyük düşmanları olan Hizbullah (Şii) ile Hamas’ın bağlı olduğu Müslüman Kardeşler (Sünni) sadece politik olarak değil askeri olarak da karşı karşıya geliyordu. Sünni İslamcı gruplar geçmişte belirli bir saygıyla baktıkları hatta siyasi ilişki içine girdikleri İran’a, Esad’ı desteklediği için ateş püskürmeye, yerden yere vurmaya başlamıştı.

ABD, Fransa, İngiltere’nin azmettirdiği Türkiye, Katar, Suudi Arabistan’ın finanse ve organize ettiği bu mezhep çatışması İsrail’in de işine geliyordu elbette. Mezhep çatışmasının büyümesini karşı saflarda büyük bir zafiyet olarak değerlendiren İsrail Sİyonizmi vurmaya başladı. Bu yeni bir saldırı dalgasının başlangıcıdır. İsrail savunma bakanı Ehud Barak bunu açıkça duyurdu. ABD, İsrail’in katliamını en açık terimlerle savundu ve destekledi.

Arap devrimleriyle bölgede gerileyen emperyalizm ve Siyonizm mezhep çatışmasını fırsat bilerek karşı saldırıya geçiyor.

Ahmed El Caberi’nin katledilmesi mezhepçiliğin bölmeye başladığı direniş cephesinde duygu köprüsünü yeniden kurmuştur. Hizbullah İsrail’i lanetlerken ve Filistin halkına baş sağlığı dilerken “kardeş” olarak isimlendirdiği Hamas’ın Siyonist kolonileri ve sanayi tesislerini vuran roketlerini selamlamıştır. Mısır İsrail elçisini geri çağırmıştır. İran, saldırıyı terörist olarak nitelemiş ve lanetlemiştir. Bu duygu ortaklığı mezhep çatışmasının karşısında tüm bölgenin ezilen halklarını birleştirmelidir. Bir kez daha Arap dünyasının ve tüm Ortadoğu halklarının önünde “direniş” tek yol olarak belirmiştir.

Arap devrimi onu mezhep çatışmasına sürükleyerek bitirmek isteyenlerden koparak, emperyalizmle ve Siyonizmle savaşarak ilerleyecekti r.