Biz geldik, burası bizim evimiz

Avrupa’da kapitalizmin yarattığı derin kriz etkilerini her geçen gün daha fazla gösteriyor. Avrupa Birliği tekelleri ise kendi yarattıkları krizin faturasını emekçilere kesmeye çalışıyor.  Ancak işçiler, birlik oldukları ve mücadele ettikleri her an kazanımlar elde ediyorlar. Birlikten gelen bu gücü, Bursa’daki metal fabrikalarından Fransa’daki havaalanlarına kadar işçilerin mücadeleyi yükselttiği her yerde görmek mümkün.

Fransa’da “Air France” isimli havayolu şirketi, geçtiğimiz hafta “artan rekabet koşulları” sebebiyle 2900 işçinin işine son vereceğini açıkladı ve krizin faturasını bir kez daha işçilerin sırtına yüklemeye çalıştı. Ancak patronların unuttuğu bir gerçek, en yalın haliyle kendisini gösterdi: Tarihin akışına yön veren, patronların kararları değil işçilerin mücadelesidir! Air France patronlarının yaptığı bu açıklamayla beraber, şirkette çalışan işçiler önce işten çıkartmalara karşı protesto eylemleri yaptılar daha sonra ise patronların işten çıkartmaları konuştukları Merkez İş Konseyi toplantısını “Biz geldik, burası bizim evimiz!” sloganlarıyla bastılar. İşten çıkarma politikasına öfkelenen işçiler patronları ve üst düzey müdürleri, iş yerinden kovarak hem birliklerinden gelen gücü hem de havaalanının asıl sahibinin patronlar değil, işçiler olduğunu gösterdiler. Yönetim Kurulu üyeleri ve İnsan Kaynakları Müdürü toplantıda kaçtılar. Ama ne kaçış! Kaçmak için üstleri başları yırtık pırtık tellerden atlamak zorunda kaldılar. İşçinin ökesini kimse küçümsemeye kalkmasın!

Olayın hemen ardında açıklama yapan Fransa hükümeti ise Air France patronlarına tam destek vereceğini açıklayarak bu sınıf savaşında kimin safında olduğunu gösterdi. Fransa hükümeti yaptığı açıklamada işçileri “sakin olmaya” çağırdı.

Air France işçisinin sabrı tükenmiştir. Aynı Bursa’daki metal işçileri gibi. Aynı Peru’da günlerdir mücadele eden maden işçileri gibi. Aynı Brezilya’da greve çıkan Ford işçileri gibi…