Birinci defasında trajedi, ikincisinde komedi!

Bugün yıldönümü ama herkese ışık yılları kadar uzak geliyor olmalı. 12 Eylül 1980 değil, çünkü onun Türkiye’nin sosyo-ekonomik ve politik hayatı üzerindeki biçimlendirici etkisi hâlâ çok gerçek, çok elle tutulur. 12 Eylül 2010. Hani anayasa referandumu sayesinde “ileri demokrasi”nin kurulduğu tarih!

Yukarıdaki resme bir bakın. AKP hükümetinin borazanı Star gazetesi, 13 Eylül 2010 tarihinde bu manşeti atmış. (O zamanlar yağcılıkta ondan aşağı kalmayan olan Taraf gazetesi de!) “Halk yönetime el koydu”! Star, bunun neye kinaye olduğunu, manşetin yanına yerleştirdiği fotoğrafla açıklıyor okuyucusuna. Hürriyet gazetesi, 13 Eylül 1980’de “Ordu yönetime el koydu” başlığını atmış. Şimdi Star (ve Taraf) bu manşeti atarak, “12 Eylül bitti” demeye getiriyorlar.

İnsan böyle şeyleri neresinden tutacağını bilemez. Kendisi 12 Eylül askeri darbesinin solun yeniden yükselişini engellemek amacıyla dayattığı Türk-İslam Sentezi ve 12 Eylül’ün başımıza getirdiği Turgut Özal yönetimi sayesinde yükselmiş bir hareketin lideri Tayyip Erdoğan, 12 Eylül’ün getirdiği yüzde 10 barajının sayesinde bütün küçük partilerin oylarını çalarak sağlamlaştırdığı iktidarında, 12 Eylül yasalarının işçi sendikalarını kıskıvrak bağladığı bir ortamda burjuvazinin desteğini alarak hükmediyor. Bu beyefendi 12 Eylül’ü bitirecekmiş!

Analizi falan bırakalım. Referandumun kazanması için halka “şeker” niteliğinde sunulan çeşitli “demokratik atılım”lardan birine bakalım. Hani Anayasa’nın Geçici 15. Maddesi değişti ve 12 Eylülcülerin yargılanmasının yolu açıldı ya. Üç yıl sonra durum nedir?

Evet, savcılar 12 Eylül konusunda bir dava açtılar. Tayyip Erdoğan’ın sağda solda hık deyicileri de “bakın gördünüz mü, 12 Eylül nasıl da yargılanıyormuş” dediler. Ama hâlâ hayatta olan iki cuntacı, Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya mahkemeye bile getirilemedi! Kenan Evren’in avukatı “sizin rejiminizi benim müvekkilim kurdu, mahkemeniz bile onun sayesinde var, ne hakla yargılamaya kalkıyorsunuz müvekkilimi?” mealinde bir savunma yaptı! Hukuk bilmeyiz, ama geldikleri yere 12 Eylül sayesinde gelen patronlar ve onların politikacıları için el hak doğru değil mi?

Şimdi ne mi oluyor? Devlet 96 yaşındaki Kenan Evren’in ve 88 yaşındaki Tahsin Şahinkaya’nın bir an önce ölmesi için duacı. Ki 12 Eylül davası açtılar, ama sanıkları mahkemeye bile getiremediler denmesin! Doğanın emri, bir süre sonra bu gerçekleşecek. O zaman “vah vah yargılayamadık” diyecekler!

İki 12 Eylül. Marx, Napolyon Bonapart ile Louis Bonapart’ı karşılaştırırken Hegel’in tarihte her olayın iki kez olduğu yolundaki sözünü hatırlatır. Ama Hegel’i biraz yaramaz bir tonla eleştirir de: “İlkinde trajedi, ikincisinde komedi olarak diye eklemeliydi” der. Burada iki defa olan tek olay yok. Türkiye’nin gelişmesine damgasını vurmaya çalışan iki tarih var 12 Eylül 1980 ve 12 Eylül 2010. İlki trajedi, ikincisi gerçekten komedi!

12 Eylül darbecilerinin yargılanıp yargılanmayacağını sahte “ileri demokrasi” değil, halk isyanının Kenan Evren doğanın yasalarına teslim olmadan kazanıp kazanmayacağı belirleyecek.