Bestseller Paşa Nâzım’dan özür diliyormuş!

Eski Genelkurmay Başkanı, şimdi Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerince terörist bir örgütün başı olarak mahkûm edilmiş olan İlker Başbuğ’un yazdığı Suçlamalara Karşı Gerçekler kitabı 100 bin baskıya ulaşmış. Uzak selefi Kenan Evren emekliliğinde ressam olmuştu. Başbuğ ise hapishanede yazar oldu. Ama anlaşılan yazar olmak yetmemiş, paşa bir de manzume yazarak Nâzım’dan özür dilemiş. Kendisine sahip çıkan Aydınlık gazetesi de bunu birinci sayfasının tepesinde manşetine taşımış. Ardından Hürriyet gazetesi de bunu haber değerinde buldu.

Başbuğ, düzyazı ile yazılıp sonra satır satır bölününce şiir mısraı hali verilmiş olan cümlelerle Nâzım’a hitap ediyor. Meramı çok kolay anlaşılmıyor. Nâzım’ın hayatında yaşadığı bazı şeyleri anlaşılan geç öğrenmiş paşa. Bunları öğrenince de utanmış. Kendisi öyle diyor. Peki, nedir bu öğrendiğinde onu utandıran şeyler?

Bunların arasında mesela “Milli Mücadele’de Anadolu’ya kaçış” var. Bestseller Paşa, Milli Mücadele döneminde İstanbul’dan Anadolu’ya “kaçış” sözünün kullanılmasının doğru olmadığının ve zaten hiç kullanılmadığının, doğru kavramın “geçiş” olduğunun farkında değil anlaşılan. Olsun, geç yaşta şair olanların manzumelerinde bu kadar hata olabilir. Yalnız konu Nâzım’ın hayatı olduğuna göre, paşa anlaşılan Nâzım’ın Anadolu’da pek az kalıp ardından Ekim devriminin topraklarına geçtiğini bilmiyor. Bakın eğer paşa bunu söylese ve sonra da bunu öğrendiğimde utandım dese o zaman anlamlı bir şey söylemiş olurdu. Çünkü Nâzım’ı gerçekten olduğu gibi, komünist olarak kabul ettiğini görürdük. Yok, o Nâzım’ı kendine göre kesip biçecek ve öyle sahip çıkacak! Kendinden önce nicelerinin yaptığı gibi!

Başka neyi öğrenince utanmış paşa? Nâzım’ın “Nüzhet, Münevver, Piraye, Vera ile,/yaşadığı inanılmaz aşklarını” öğrendiği gün utanmış paşa? Ne ilişkisi var bunun Türk genelkurmayının bir eski başkanının baskıya maruz bırakılmış bir komünist şairden utanmasından? Anlayan beri gelsin!

Onun dışında kendine göre bazı başka makul şeyler saymış paşa. Nâzım’ın büyük haksızlıklara, zulümlere uğraması, Orhan Kemal’in gelişmesine katkısı, mezarı için Anadolu’da bir çınar altının ondan esirgenmiş olması gibi şeyler sayılıyor. Bütün bunlar sonucunda utanıyor paşa ve şiirini şöyle bitiriyor: “Sen,/vatanseverliğin,/gümbür gümbür sesi,/yüce Türk şairi,/affet bizi.”

Meselenin püf noktası burası. Başbuğ, son on yıllarda Nâzım’ı “normalleştirmeye” girişen sayısız insandan biri. Neymiş, Nâzım vatansevermiş. O yüzden de özür dileniyor kendisinden. Paşa paşa, o komünisttir! Hayatının sonuna kadar da vazgeçmemiştir komünizmden. Sen ondan haber ver. Onun komünizmine ne diyorsun? Türkiye faşizminin tarihi önderi Alpaslan Türkeş Nâzım’dan şiir okudu. Günümüz gericiliğinin önderi Tayyip Erdoğan Nâzım Hikmet’i bu toprakların büyük medeniyetinin sesleri arasında saydı. Şimdi Türk ordusunun eski komutanı Nâzım Hikmet’ten özür diliyor. Bırakın Nâzım’ın yakasını! Nâzım memleketini ve halkını sizden bin kez fazla severdi, bu açık. Ama nasıl bir sevgiyle?

Bütün ulusların güzel olduğunu söyleyen, Türk ulusuna diğerlerine göre bir üstünlük atfetmeyen bir sevgiyle. Ve daha önemlisi, Amerikan emperyalizminin Türkiye üzerindeki hâkimiyetine karşı büyük bir isyanla. Bestseller Paşa ise NATO’nun mensubu olan bir orduda on yıllarca hizmet verdikten sonra o orduya komuta etti, o görevden emekli oldu. NATO’nun bir generali olarak görev yaptı. Şimdi soruyoruz paşa: Sen Nâzım’dan özür diliyorsun, ama onun “vatanseverliği”nin temeli olan NATO’ya karşı isyanına katılıyor musun? Türkiye’nin NATO’dan çıkmasına taraftar mısın? Onun ifadesiyle “hırsızın evimizden kovulması”na taraftar mısın?

Şayet hâlâ NATO’nun “ulusal güvenliğimiz” için gerekli olduğuna dair bir şeyler geveleyeceksen, paşa, boş yere Nâzım’a “affet bizi” diye seslenme. Affetmez!

Bir de işin İşçi Partisi ulusalcılarıyla ilgili yanı var. Paşanın bestseller kitabını yayınlayan bu partinin yayınevi Kaynak Yayınları. Paşanın Nâzım’la ilgili manzumesini manşete çıkartan bu partinin gazetesi Aydınlık. Bu parti ABD karşıtlığı söz konusu olduğunda mangalda kül bırakmaz. Nasıl oluyor da bu NATO generali bu parti tarafından bu kadar öne çıkarılıyor, bir düşünsenize. Bu sorunun cevabında, “ulusalcı” denen akımın Türkiye siyasi hayatında oynadığı gülünç rolün gizi yatıyor.