Avrupa Birliği’nde çatlak

Emperyalist odakların en önemlileri arasında yer alan ve yıllar yılı Türkiye liberallerinin rüyalarını süslemiş olan Avrupa Birliği (AB), darbe üstüne darbe alıyor. Avro sistemi, uzun zamandır yaşadığı ekonomik krize dönem dönem siyasi bir kriz de eşlik eden Yunanistan’ın etkisiyle defalarca dağılmanın eşiğine geldi. Üstelik bu dağılma eğilimi sadece AB’nin bütünü için değil, tekil AB ülkeleri için de geçerli! Önce İskoçya, Birleşik Krallık’tan bağımsızlığın ucuna geldi; şimdi ise Katalonya’da İspanya’dan bağımsızlığı savunan partiler, bölge seçimlerinden parlamento çoğunluğunu elde ederek çıktılar. Avrupa bir yandan bu krizleri yaşarken diğer yandan da çoğunluğu Suriye iç savaşından kaçarak gelen mültecilerle başlayan kriz, Avrupa ülkeleri arasında uygulanan ve kontrolsüz geçiş demek olan Schengen sisteminin sonunu da ciddi bir olasılık haline getirdi. Bu kriz ile ilgili toplanan AB üyesi ülkelerin içişleri bakanlarının elde edebildiği ise yalnızca büyük bir hüsran. AB, her yerinden çatır çatır çatırdıyor.

Almanya’nın 800.000 mülteci kabul edeceğini açıklaması ve Avusturya’nın da mültecileri ağırlamaya hazır olduğunu duyurmasından sonra yakıcı hale gelen, tüm AB ülkelerinin mültecilerin dağıtımında adil biçimde rol almaları talebi, başta Doğu Avrupa ülkeleri olmak üzere çeşitli ülkelerin sert itirazları ile karşılaştı. Bu sert itirazları yapan ülkelerden Polonya, kendisine ayrılan yaklaşık 10.000 kişilik kota yerine 2.400, Macaristan ise kendine ayrılan yaklaşık 3.000 kişilik kota yerine 1.700 göçmeni ülkesine kabul edeceğini belirtti. Belki de en öfkelendirici itirazı yapan Slovakya ise kendine ayrılan 1.500 kişilik kotayı kabul etmediğini ve yalnızca 200 Hristiyan’ı ülkesine kabul edeceğini bildirdi. Bu krize 14 Eylül’de Almanya, Fransa ve Britanya’nın çağrısı ile olağanüstü olarak toplanan AB Konseyi de pek bir çözüm üretemedi. Çeşitli ülkelerin itirazları sebebiyle 120.000 mültecinin tüm AB ülkelerine devletlerin gönüllülüğü aranmaksızın dağıtılması şeklindeki tasarı, ancak 40.000 mültecinin, devletlerin gönüllülüğü esasına dayanarak dağıtılması halini alarak kabul edilebildi. Üstelik böylesine önemli bir karar ilk kez oybirliği ile değil, Polonya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti ve Slovakya’nın muhalefetine rağmen alındı.

Dahası, 800.000 mülteciyi ülkesine kabul edeceğini açıklamasından kısa bir süre sonra mülteci akışının fazla hale geldiğine kanaat getiren Almanya’nın sınırlarında binlerce polisi görevlendirip, kimlik kontrollerine başlayacağını açıklaması adeta bir domino etkisi yarattı. Avusturya ve çeşitli Doğu Avrupa ülkeleri de kimlik kontrollerine tekrar başlayacaklarını açıklarken, bu listeye Hollanda’nın da katılmasıyla Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri için Schengen sistemi son bulmanın eşiğine geldi. Kriz öylesi vahim bir hal aldı ki son olarak Birleşmiş Milletler dahi AB’yi dağılma tehlikesine karşı uyarmak zorunda kaldı!

 

Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Ekim 2015 tarihli 72. sayısında yayınlanmıştır.