Amerika vurunca çocuklara yazık olmuyor mu?

 

 

2016 Aralık ayında Halep Suriye ordusunun eline geçerken sosyal medya ve what’s app gibi mecralar, Batı dünyasının ve Türkiye’nin “demokrat”larının çığlıklarıyla sarsılıyordu. Bir insanlık dramı idi yaşanan. Katliam yapılıyordu. Soykırım diyen bile oldu. Oysa Suriye ordusu, iyilik meleği olduğu için değil, muhtemelen bir halkla ilişkiler fecaatinden korkan hamisi Rusya’nın etkisi altında, Halep’teki selefi, mezhepçi, tekfirci örgütlerle karşılıklı anlaşmaya girmiş, sadece sivil nüfusu değil, muharipleri bile anlaşma içinde bölgeden İdlib’e tahliye ediyordu. Yaygara gerçekten “demokrat”ların budalalığının az bulunur örneklerinden biriydi. Net sonucu, mücadele henüz bitmemişken tekfircilere siyasi destekten, bittikten sonra ise onlar adına bir propaganda artçı savaşından başka bir şey değildi!

Sonra bu yılın bahar aylarında tuhaf bir koalisyon, ABD-İran işbirliği altında Amerikan hava kuvvetleri, Irak ordusu, Haşdi Şaabi adlı Iraklı Şii milisler, Barzani peşmergeleri vb. Musul’u DAİŞ’in (IŞİD’in) elinden zapt etmek için toplu bir saldırı düzenlediklerinde, özellikle Amerikan hava kuvvetlerinin yoğun ve ayrımsız bombardımanı çok yükse sayıda sivil can aldı, ama bizim “demokrat”ların ağzından kelime bile çıkmadı. Halepli sivillerin canı candı, ama anlaşılan Musullularınki “patlıcan”dı!

Şimdi aynı kepazelik Rakka’da yaşanıyor. Havadan Amerika hava kuvvetleri, karadan ise Suriye Demokratik Güçleri (SDG) birlikleri Rakka’yı ağır ateş altına almış durumda. Kendisi sütten çıkmış ak kaşık olmayan Birleşmiş Milletler (BM), şehirde 25 bin sivilin sıkışıp kaldığını açıkladı. Daha Haziran ayında sivil ölümleri konusunda ciddi kaygılar belirtilirken Temmuz ve özellikle Ağustos aylarında hava bombardımanı tırmandı. Resmi rakamlara göre, Temmuz’da 645 olan sorti sayısı, Ağustos’ta 1100’e yükselmiş durumda. Sadece son bir hafta içinde 245 hava saldırısı düzenledi ABD hava kuvvetleri.

Bu tablo karşısında BM’nin Suriye’deki İnsani Yardım Sorumlusu dünyada Rakka’nın beş mahallesinden daha kötü bir yer bulmanın mümkün olmadığını söyleyerek ateşe ara verilmesini ve sivillerin bir şekilde rehine konumundan kurtarılması gerektiğini açıkladı. BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Zeyd Raad el Hüseyin ise Rakka’da ABD hava kuvvetlerinin ve SDG’nin ateşinin siviller için yarattığı durumun “kabul edilemez” olduğunu açıkladı. (Zeyd Raad el Hüseyin, bizim ünlü ressamımız Fahrünnisa Zeyd’in torunudur.)

BM’ye göre son zamanlarda gerçekleşen bazı olayları görelim:

·         21 Ağustos’ta hava bombardımanı el Şkani mahallesinde aralarında muharip olmayan 11 kadın ve altı çocuğun da bulunduğu 32 sivilin ölümüne yol açmış.

·         20 Ağustos’ta el Badu mahallesinde hava bombardımanı sonucunda yedisi çocuk en az 27 kişi hayatını yitirmiş.

·         17 Ağustos’ta Muaviye Medresesi mahallesinde 22 kişi ölmüş, altısı muharip olmayan kadın, en az dokuzu çocukmuş.

·         8 Ağustos’ta el Tekne mahallesinde dokuzu muharip olmayan kadın, 11’i çocuk 22 kişi ölmüş.

·         1 Ağustos’ta Albo Saraya mahallesinde 12’si çocuk, sekizi kadın toplam 27 sivil hayatını yitirmiş.

Ölülerin sayısı adres gösterilerek veriliyor. Ölenlerin neredeyse hepsi muharip olmayan kadınlar ve çocuklar. Düpedüz katliam yapılıyor. Şimdiden yüzlerce insanın öldüğü bildiriliyor. Bunlar sadece somut örnekler.

Şimdi işin en acı yanı: Bu uçaklar nereden kalkıyor? Ta Suudi Arabistan’dan ya da Katar’dan gelecek hali yok ya uçakların. İncirlik Üssü’nden kalkıyor elbette. Rakka dediğiniz yer Türkiye-Suriye sınırının biraz ötesi. Yani Türk devletinin de sorumluluğu var bu ölümlerde. Öyleyse bizim daha da duyarlı olmamız gerekmek mi?

“Demokrat”lar! Nerede tvitleriniz, what’s app mesajlarınız? Suriye ordusunu yapmadığı katliam dolayısıyla o kadar kınadınız, mahkûm ettiniz, aşağıladınız. ABD yapınca sesiniz neden çıkmıyor? Sizin için demokrasi emperyalizm ile özdeş mi yoksa? Sizi besleyen eli ısırmak mı istemiyorsunuz? Yoksa sadece uzun bayram tatilinde Bodrum’da, Alaçatı’da, Ölüdeniz’de tatildeyken cep telefonlarınız çekmiyor mu?

Yoksa Amerika’nın vurduğu yerde gül biter mi diyorsunuz?