10 Ekim davasında karar açıklandı ancak dava bitmedi

Ankara’da 10 Ekim 2015 günü, barış mitingi sırasında IŞİD’li militanların gerçekleştirdiği intihar saldırısı sonucunda 101 kişi hayatını kaybetmişti. Katliamın ardından sorumluların cezalandırılması için yapılan yargılamanın 10. grup duruşmasının sonunda, 3 Ağustos 2018 günü karar açıklandı. Avukatların dosyada eksiklikler olduğuna, bu nedenle karar verilemeyeceğine ilişkin itirazlarını reddeden mahkeme heyeti, yargılanan 9 sanığa anayasal düzeni değiştirmekten bir kez, öldürmeye teşebbüsten 100 kez olmak üzere toplamda 101 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdi. Geri kalan sanıkların bir kısmına örgüt üyeliğinden çeşitli cezalar, bir sanığa ise örgüt yöneticiliğinden ceza verildi.

Dava sakat bir soruşturmanın ardından başladı

Dava, katliamdan bir yıl sonra görülmeye başladı. Dosyaya getirilen gizlilik kararı nedeniyle bu bir yıl boyunca soruşturma gizli yürütüldü. Dava aşamasına geçilene kadar dosyaya alınan, alınmayan hiçbir delil avukatlara gösterilmedi. Soruşturmayı ise katliamın hemen ardından alana gaz sıkan Ankara polislerinin yürüttüğü düşünülürse, dava sakat bir soruşturmanın ardından başladı.

Hazırlanan iddianameden sonra dava aşamasına geçildi ve yargılama iki yıl boyunca sürdü. Bu süreçte katliama şahit olanlar, katliamda hayatını kaybedenlerin aileleri, meslek örgütleri ve avukatlar davanın takipçisi oldu. Mahkeme heyeti, bir katliam davasına bakmanın yarattığı baskının yanı sıra oluşturulan kamuoyu baskısını da yargılama süresince üzerinde hissetti. Bu nedenle, ara duruşmalar sonunda tahliye değil tutuklama kararları vermek zorunda kaldı. Ancak bu baskı da kararın eksik verilmesinin önüne geçemedi. Türkiye cumhuriyet tarihinin en kanlı katliamına ilişkin davada verilen karar yine gerçek adaletin mahkemelerden çıkamayacağını gösterdi.

Asıl failler yargılanmadı

Karar verilmemesini gerektiren, dosyadaki en önemli eksiklik katliamın meydana gelmesinde sorumlulukları olan kamu görevlilerinin dosyaya dahil edilmemesidir. Oysa ki yargılama süresince, kamu görevlilerinin ihmallerinin ve sorumluluklarının olduğu birçok belge ile kanıtlanmıştır. İntihar bombacısının telefonlarını dinleyip suç unsuruna rastlanmadığını bildiren ve miting öncesinden önlem almayan emniyetten, alana 1 kilometre ötede bekleyen ambulansların patlamadan yarım saat sonra gelmesine neden olan ve bu arada yaralılara gaz sıkanlara kadar tüm kamu görevlileri yargılanmalıdır.

Bir diğer eksiklik ise katliamı planlayan 16 sanığın halen yakalanamamış olmasıdır. Bu sanıkların Türkiye’de izlerine rastlandığı, örgütsel faaliyetlerine devam ettikleri mahkeme heyeti ve dolayısıyla devlet tarafından bilinmektedir. Ancak bunların yakalanması için hiçbir çaba gösterilmemektedir. Firari sanıkların dışında da olay gününe ve öncesine ait kamera görüntülerinde görünen, katliamın planlayıcısı birçok şahıs vardır. Ancak mahkeme heyeti avukatların, bu kişilerin yakalanması ve haklarında soruşturma başlatılması taleplerini de görmezden gelmiştir.

Sanıklar hakkında verilen kararlar dahi eksiktir. Böylesi bir katliamın olacağını bilen, olmasına önayak olan sanıkların örgüt üyeliğinden cezalandırılmaları sanıkları ödüllendirmekten başka bir şey değildir. Bununla birlikte mahkeme heyeti gözden çıkardığı 9 sanığa 100 kez öldürmeye teşebbüsten müebbet hapis cezası vermiştir. Katliamda ağır yaralanan ve ardından hayatını kaybeden Mustafa Budak’ı unutmuştur!

Tüm sorumlular cezalandırılana kadar bu dava bitmeyecek!

Mahkeme heyeti cezaların yanı sıra firari sanıklar için dosyanın tefrikine (ayrılmasına) karar verdi. Firari sanıklar dışında görüntüleri olan ama dosyada sanık olarak yer almayan şahıslar ile katliamda sorumluluğu bulunan kamu görevlilerinin tefrik edilen dosyaya dahil edilmesi gerekmektedir. Göz göre göre gelen, kasten önlenmeyen bu katliamın asıl sorumluları yargılanana, katliamın hesabı verilene kadar mücadele sürecek.