Ekim devriminin kadınlar için kazanımı: gerçek oy ve ötesi!

“Suffragete - Diren!" filminin sinemalarda gösterime girmesinin ardından kadınların oy hakkı mücadelesi hakkında birçok şey yazıldı, çizildi. (Filme ilişkin sitemizde yayınlanan yazıyı okumak için tıklayın.)Suudi Arabistan’da henüz geçtiğimiz sene yerel seçimlerde ilk kez seçme ve seçilme haklarını kullanmış olan kadınların son yaşadıkları olay dikkat çekici. Cidde kentindeki yerel yönetime seçilen iki kadının toplantının yapılacağı odaya girmeye kalktıklarında, erkek vekillerin kadınlarla aynı masada oturmak istememesi üzerine kadınlar toplantı salonuna alınmadı. Bakanlığın bulduğu çözüm ise kadınların başka bir odaya oturması ve toplantıya kapalı devre yayınla bağlanmaları oldu. Bu yaşanan olay, kadınların oy haklarını kazanmış olmalarına rağmen yaşadıkları toplumda hala birçok sorunla karşı karşıya olduklarını gösteriyor. Aşağıdaki yazı oy hakkı mücadelesinin de ötesinde kadınların yaşadıkları tüm sorunların çözümü yolunda atılan devasa bir adımı anlatıyor.

 

Kadınların oy hakkı mücadelesi, bireysel olarak bazı kadınların bu yönde taleplerini ifade etmeleri ile çok daha önce başlamışsa da, örgütlü biçimde bu mücadelenin ortaya çıkması 1800'lerin sonlarında gerçekleşti. En ön planda da Britanya ve ABD'de kitleselleşen, Süfrajet Hareketi yer aldı. Kadınlar, bu ülkelerde ve Kıta Avrupası'nın çeşitli ülkelerinde, vitrinlere saldırmaktan haberleşmeyi engellemek için posta kutularını patlatmaya, boş binaları yakmaya bir dizi radikal eylem gerçekleştirdiler. Ancak erkeklerle eşit koşullarda seçme ve seçilme hakkının kadınlara verildiği ilk ülke ne ABD ne Britanya ne de başka bir Avrupa ülkesi. Ekim Devrimi'nin ürünü Sovyetler Birliği oldu!

Finlandiya, Norveç, Danimarka gibi ülkelerde bu hakkın kazanıldığı tarih birçok kaynakta 1903, 1906 ya da 1913 gibi olsa da, o dönemlerde söz konusu olan, çoğu ülkede sadece seçme hakkıydı, seçilme hakkı değil. Üstelik onu bile erkeklerle eşit koşullarda kullanamıyorlardı. Örneğin erkeklerde 21 yaş şartı aranırken, kadınlarda 30 yaşına basma zorunluluğu getirilmişti. Ya da kadınların tümüne değil, yalnızca mülk sahibi kadınlara bu hak tanınmıştı. Dünyada ilk kez Ekim Devrimi ile birlikte kadınlar, erkeklerle eşit koşullarda sadece seçme değil, seçilme hakkını da derhal elde ettiler. Düşünün, demokrasinin beşiği gibi gösterilen ülkelerden İsviçre'de kadınlar bu hakkı 1971'de kazandılar.

Üstelik genç işçi devleti sadece bu hakkı tanımakla kalmadı, kadınların herhangi bir seçimde aday olmasını teşvik için bilinçli bir çaba harcadı. Kadınların siyasete katılımının sadece seçimden seçime oy kullanmaktan ibaret olmasının önündeki engelleri kaldıracak toplumsal düzenlemelere de derhal girişti.

Bolşevikler bir yandan bu dev adımı atarken bir yandan da siyasi eşitliğin kadınların kurtuluşu bakımından bütünüyle yetersiz olduğunu biliyorlardı. Ekim Devrimi’nin iki büyük önderinden biri olan Trotskiy, SBKP programının bu yaklaşımını “Eski Aileden Yeni Aileye” başlıklı yazısında şöyle açıklıyor: “Sovyet devletinde erkek ve kadınların siyasal eşitliği, problemlerden biriydi ve en basitiydi. Onu daha güçlü bir problem izledi: kadın ve erkek işçilerin fabrika, atölye ve sendikalarda eşitliğini sağlamak ve bunu erkeklerin kadınlara zarar veremeyeceği bir şekilde yapmak. Ne var ki kadın ve erkeğin aile içinde fiili eşitliğini sağlamak çok daha fazla çaba gerektiriyordu. Bunu gerçekleştirmeden önce evcil alışkanlıklarımızda devrim yapmak gereği vardır ve besbelli ki aile içinde erkekle kadın arasında hem normal alanda hem de hayat şartları açısından fiili bir eşitlik olmadıkça, böyle bir eşitlikten sosyal çalışmalarda ve politikalarda olsun ciddiyetle söz etmek yersizdir. Bir kadın ev işlerinde kösteklenip, ailenin bakımına, yemek ve dikiş işlerine kösteklenip saplanıp kaldıkça onun tüm sosyal ve politik hayata katılma şansı baştan dumura uğramıştır.”

Bugün bile hiçbir burjuva devleti, Ekim devriminin, işçi iktidarının sahip olduğu bu perspektife ne yaklaşabilmiştir ne de yaklaşması mümkündür!

 

Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Şubat 2016 tarihli 76. sayısında yayınlanmıştır.