DİP'li kadınlar: Özgecan’ın katili erkek egemenliği! Gün yas değil, mücadele günü!

13 Şubat Özgecan’ın öldürüldüğü gün. Önce tecavüze direnen sonra vahşice katledilen, yakılarak öldürülen Özgecan! Gencecik bedeni, böylesine bir ölümle erkeklerin taşıyamayacağı kadar ağırlaşan Özgecan!

Türkiye o günden beri neredeyse başka bir şey konuşmuyor, konuşamıyor. Çünkü herkes sarsıldı, bir o kadar da öfke ile doldu. Oysa Özgecan ilk değil. Özgecan aynı zamanda ağabeyi tarafından öldürülen Güldünya. Boşanmak istediği kocası tarafından 11 yerinden bıçaklanarak katledilen Ayşe Paşalı. 13 yaşında 26 kişinin tecavüzüne uğrayan N.Ç.. Geçtiğimiz yıl ayrılmak istediği sevgilisi tarafından İstanbul’da belediye otobüsünde vurularak öldürülen, kendisi gibi üniversite öğrencisi yarı adaşı olan Özge. Her gün tecavüze uğrayan, öldürülen ve sayıları sürekli artan kadınlardan birisi.

Öfkemiz büyük! Peki hangi ceza öfkemizi dindirecek? Şimdi her kafadan bir ses çıkıyor, herkes hıncını almanın, bir oh çekebilmenin peşinde idamın geri getirilmesinden, hadım etmekten bahsetmeye başladı. Mevcut durum ortada. Katil erkekler için takım elbise kravat mahkeme salonuna gelmek “iyi hal”, ne yaparsa yapsın tek bir “pişmanım” kelimesi bile pişmanlık indirimi gerekçesi oluyor. Kadının kendisine tecavüz eden erkekle daha önce tanışmış, görüşmüş olması mahkeme salonlarında bir anda “rızası olduğu” sonucuna varılmasına yetiyor. Öldürülen kadının etek giymesi, çalışmak istemesi haksız tahrik indirimi için gerekçe oluveriyor! Yani bugün bırakalım caydırıcılığı, devlet hukuk sistemi ile tecavüzcüleri, katilleri koruyup kolluyor. Bu yüzden davaların takipçisi olmak, mücadelenin basıncını yaratmak ve nihayetinde kadınlara yönelik şiddet, tecavüz, cinayet gibi suçların ayrı bir kategori olarak ele alınması, ağırlaştırılmış caydırıcı cezaların uygulanması için mücadele etmek gerek. Ama iş burada bitecek mi? En ağır ceza bile Özgecan’ın son olmasına yetecek mi? Hayır!

Çünkü bugün idam da dahil en ağır cezaları diline dolayanlar aynı zamanda kadınlara karşı suçları kışkırtanların da başında geliyor. Örnek mi lazım?  Tayyip Erdoğan: “Bir tane kız mıdır, kadın mıdır bilemem” (Metin Lokumcu’nun ölümünün ardından gerçekleşen eylemlerde polisin saldırısı sonucu kalçası kırılan Dilşat Aktaş’la ilgili) , “Kadına şiddet abartılıyor” , “Ben zaten kadın erkek eşitliğine inanmıyorum”, “Genç nüfusun azalmaması için en az üç çocuk yapın”, “Her kürtaj bir Uluderedir” . Sağlık bakanı sıfatıyla Recep Akdağ: “Tecavüze uğrayan doğursun, gerekirse devlet bakar.” Melih Gökçek: “Anası tecavüze uğruyorsa neden çocuk ölsün? Anası ölsün.” Celalettin Cerrah: “Kızlarına sahip çıksalarmış” (Münevver Karabulut cinayetiyle ilgili). Mehmet Şimşek: “Kadınlar iş aradığı için işsizlik yüksek”. Vecdi Gönül: “Türk kadını evinin süsüdür.” Fatma Şahin: “Medya olayları abartıyor, kadına yönelik şiddet algıda seçicilik!”.  Bu kadar yeter mi, yeter! Tüm bu sözlerle AKP kadınlara karşı her türlü ayrımcılığı, şiddeti meşrulaştırmakta, kadınları hedef haline getirmektedir. Kadınlar her eylemde “erkek vuruyor, devlet koruyor” diye haykırır. Aslında bu slogan da yetersiz kalıyor. Gezi ile başlayan halk isyanı sırasında Erdoğan, “polise vur emrini ben verdim” demişti. Kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetlerinde de azmettiriciler aynı.

Kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddet AKP döneminde artmış olsa da, ne onunla başladı ne de bu topraklarla sınırlı. Yaşanan olayların hiçbirisi münferit değil. Hiç biri birkaç adamın caniliği sapıklığından ibaret de değil. Tüm dünyada kadınların yaşamlarını elinden alan, kadınların bedenleri ve yaşamları üzerindeki söz ve kontrol hakkını gasp eden, gasp edilebilir meşru bir alan haline getiren asıl sorumlunun adı erkek egemenliği. Asıl sorumlu, erkek egemenliği ile iç içe geçen, ondan beslenip büyüyen ve onu besleyip büyüten kapitalist sistem. Yani esas düşmanımız erkek egemen kapitalist sistem! AKP, bugün onun,  muhafazakâr yaşam biçimini bütün topluma dayatarak kadınlara yönelik suçları körükleyen, temsilcisi olarak karşımızda duruyor. O halde sadece AKP’ye karşı sözde gerici-ilerici ekseninde mücadele ile nihai bir başarıya ulaşamayız. Sadece AKP hükümeti değil, erkek egemen kapitalist sistem de son bulmadıkça cinayetlerin, tecavüzlerin, şiddetin önüne geçemeyiz.

Özgecan’ın öldürülmesi ile birlikte birçok yerde eylemler düzenlenmeye başladı. Kadınlar, Özgecan’ın acısını taşıdıklarını göstermek için tüm Türkiye’de Pazartesi günü siyah giysilerle sokağa çıktılar. Dikkat çekmek için etkili bir yöntem belki ama yas tutmanın değil hesap sormanın, mücadeleye atılmanın zamanı!

Özgecan’ın katillerinin en ağır cezaları alması için dava takibini bir mücadele başlığına, mahkeme salonlarını mücadele alanlarına çevirelim!

Özgecan’ın öldürülmesi ve diğer cinayetler üzerinden yaratılan korku ile kadınların evlere gönderilmesine karşı sokakları da meydanları da taleplerimizi en güçlü şekilde haykırdığımız, örgütlü gücümüzü gösterdiğimiz alanlara dönüştürelim!

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam istifa!

Kadına yönelik suçlar farklı bir kategori olarak değerlendirilsin bu suçlara caydırıcı cezalar verilsin!

Haksız tahrik indirimine son!

Kadın öğrenciler için sağlıklı, güvenli barınma ve ulaşım koşulları!

Kamu ulaşımı, her yere belediye otobüsleri!

 

Devrimci İşçi Partili Kadınlar

16 Şubat 2015