Fabrikalardan Haberler - Şubat 2024

Fabrikalardan Haberler - Şubat 2024

Sermayeler büyüdükçe büyüyor, bizim şartlarımız gün geçtikçe kötüleşiyor

Merhaba dostlar, yoldaşlar. Ben İzmir Aliağa’da kaynak atölyesinde çalışan bir bakım işçisiyim. Türkiye’nin her yerinde olduğu gibi biz de oldukça kötü çalışma koşulları altında çalışıyoruz. İşyerimiz bir konteyner deposu. Deponun kapasitesinin üzerinde konteyner alınması, işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin alınmaması, gece karanlıkta kötü saha şartlarında çalışmamız iş kazalarına ve cinayetlere zemin hazırlıyor. Patronların cebinden üç beş kuruş çıkmasın diye bizim canımız riske atılıyor.

Diğer yandan şu an bizim gündemimiz de ücret zamları. Asgari ücret zammı sonrası patronun bizim ücretlerimize yapacağı zam hala belli olmadı. Çalıştığımız şirket Türkiye’nin sayılı sermayelerinden biri. Her yıl kâr rekorları kırıyor, sermayeleri büyüyor. Hatta yakın bir zamanda Hindistan’da bir konteyner lojistik firmasını ve bir konteyner gemisi satın aldı. Sermayelerini bu denli büyütürken konu bizim ücretlerimize zam yapmaya gelince son ana kadar işi sürüncemede bırakıyor. Gerçek gazetesi okurlarının da bildiği gibi biz ne kazanacaksak kendi mücadelemizle kazanabiliriz. En küçük bir ücret zammı, çalışma şartlarımızdaki en ufak bir iyileştirme ancak biz birleşip sesimizi çıkarırsak mücadeleye atılırsak gerçekleşecektir. Bütün işçileri kendi işyerlerinde ve her nerede olursa olsun birlikte mücadeleye ve örgütlenmeye davet ediyorum.

İzmir Aliağa’dan bir işçi

Ya birlik olacağız, ya yok olacağız!

Herkese merhabalar emekçi kardeşlerim, ben de sizler gibi fabrikada çalışan bir kadın işçiyim. Asgari ücret zammının yetersizliğini geçtik belirsizliğiyle bile hâlâ uğraşıyoruz. Kesin bir dille maaşınız bu kadar diyen bir yönetim henüz karşımızda bulamadık, muamma içinde resmen. Ne verirsek odur diretmesiyle çalışıyoruz artık. Bir kadın işçi olarak gördüğümü söylüyorum. Eskiden kadınlar evine destek için çalışırken artık mecbur durumda başka şansı yok. Çocuğuma üniversite okutacağım diye uğraşan insanlar, artık kreşten itibaren çocuk yetiştirmenin zorlukları altında. Bu sadece buz dağının görünen kısmı. İş arkadaşımla şu sohbet geçti aramızda, çocuklarım küçük ama ben kirayı, eşim evin ihtiyaçlarını karşılıyor, zorlanıyorum ama mecburum. Bir kiraya çalışır hale gelmemiz ne acı! Ama diretmeler altında yine de çalışıyoruz. Geçtiğimiz hafta metal sektörünün iki sendikası ve işveren sendikası arasında toplu sözleşme imzalandı. Baktığımız zaman bizimle bir alakası yok gibi görünüyor ama yapılan sözleşme aslında farklı sektörlerde olsak da ve sendikalı olmasak bile bizi ilgilendiriyor. Sözleşme sonucunda işçiler yüzde yüz beş zam aldılar. Bu enflasyon ile alınacak ücret kime hangi aileye yetecek, bir kaç ay sonra eriyip gidecek, patron kesimi yine bize bir kaşık bal çalıp, kendileri kocaman okyanusları aştı orası ayrı. Ama asgari ücrete ve sendikasız diğer yerlere yani bize gelen zamlara bakmak sendikalı olmanın ne kadar önemli olduğunu gösteriyor hepimize. Grev sözcüğünün sadece adının bile nelere yettiğini, birlik olursak neler elde edebileceğimizi gösteriyor hepimize bu sözleşme. Grev, direniş zor zamanlar mutlaka, ama hakkımızın verildiğini mi düşünüyorsunuz? Hepimizin çocuğu var, ya da evleneceğiz, çocuğumuz olacak, çocuk yetiştirmek, okutmak, üniversite okutmak sıkıntı olurken artık kreşler 10-15 bin lira. Bizim maaşlarımız ile sadece bir kreş karşılanıyor. İşçiler olarak hep mağduruz. Hep göz ardı edilen kesimiz. Ama zihniyetimiz de hep aynı; A partisi gıda verecek, B partisi yardım edecek, ya da bizimkiler seçilecek her şey düzelecek diyoruz. Ne zamana kadar? Seçim olana kadar, ya sonrası? Zulümdeyiz uyanmamız ve seçimlerin değil sözleşmelerin, birlik olmanın, sendikalı, örgütlü olmanın bizim kurtuluşumuz olduğunu görmemiz lazım. Hak verilmez alınır! Memnun olan varsa buyursun ben memnunum desin, ben değilim. Güç bir olmaktan gelir, hepimiz başka şartlarda bu bayrak altındayız, hepimiz hayatta kalma mücadelesi içindeyiz. Evet, hayatta kalmak artık bir mücadele. Ve biz bu mücadele içinde ayrı gayrı demeden, bir olmalıyız. Yoksa yok olacağız. Saygılar.

Velimeşe'den petro-kimya işçisi bir kadın

Bu yazı Gerçek gazetesinin Şubat 2024 tarihli 173. sayısında yayınlanmıştır.