Darbe bahane, ÖYP’lilerin iş güvencesine saldırmak şahane

15.000 ÖYP’li (Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı) araştırma görevlisi, 672 sayılı KHK marifetiyle bir anda 50/d adı verilen güvencesiz kadroya geçirildi. Kadrolarının bulunduğu üniversiteden başka bir yerde eğitim görmekte olanlar, büyük ihtimalle kadrolarının bulunduğu yerlere geri dönmek zorunda bırakılacak. KHK’nın uygulanmasındaki belirsizlikler nedeniyle yaşamları alt üst olacak. 50/d’nin doğrudan bir sonucu olarak, tüm ÖYP’liler doktora eğitimlerini tamamlar tamamlamaz işten atılacaklar. Üniversitelerine öğretim üyesi veya 33. madde kapsamında yeniden araştırma görevlisi olarak atanmalarına, AKP ve “Reis”e ne ölçüde biat ettiklerine bağlı olarak karar verilecek.

Bu düzenlemenin darbe girişimiyle veya FETÖ ile bir ilgisi olmadığı açık. ÖYP’li araştırma görevlilerinin atanmasında sadece dil puanı, ALES sınavından aldıkları puan ve okul ortalaması dikkate alınıyor ve ne ALES sınavında ne de dil puanlarıyla ilgili, şimdiye kadar bir usulsüzlük tespit edilemedi. Dolayısıyla, çoğu kez iddia edildiği gibi, ÖYP sistemiyle Fettullahçı kadroların üniversitelere “sızdığı” koca bir yalan. Ayrıca, yapılan düzenleme, darbeden önce AKP tarafından pişirilen bir sınıf saldırısının uygulamaya konmasından ibaret. Darbe girişimi, bu saldırıya kılıf yapıldı.

ÖYP, AKP’nin devlet içerisindeki mevzileri ele geçirmeye başladığı ilk dönemlerde icat ettiği bir programdır. Bu sayede AKP kadroları, üniversitelerdeki mülakat sürecini by-pass ederek, kendi elemanlarının da buralara girebilmelerini planladılar. Özellikle yeni açılan üniversitelerde yoğun bir kadro ihtiyacı doğmasına paralel olarak, ÖYP kadroları zamanla sayıca 15.000’e ulaştı. Ancak, bu sayının içerisinde tam anlamıyla hükümetin destekçisi denilebilecek durumda olanların oranı hiçbir zaman çoğunluğu oluşturmadı. Zamanla, AKP’nin, üniversiteleri özellikle “paraşüt kadro” adı verilen tepeden atamalarla ele geçirmesi büyük ölçüde tamamlandı ve artık asistanların, AKP’ye biat etmiş bu yönetimlere danışılarak atanması daha fazla istedikleri bir sistem hâline geldi. ÖYP'yi ise, normalde istemeyecekleri kişilerin kendi sistemlerine sızmasının yolu olarak görmeye başladılar. Dolayısıyla, artık ÖYP’den kurtulmaları gerekiyordu. Önce ÖYP usul ve esaslarını değiştirmeye yeltendiler. Ancak Eğitim-Sen’in verdiği hukuki mücadele sonucunda Danıştay 8. Dairesi, bu düzenlemenin yürütmesini durdurdu. Ama darbe girişimini fırsata çeviren AKP, 672 numaralı KHK ile tüm ÖYP’lileri 50/d kadrosuna geçirdi.

Tekrar kadro vaadi tepemizde sallanan "uslu durun" sopası, koca bir yalan!

Madalyonun bir yüzü bu. Arka yüzünde ise, ülkenin dört bir yanında görev yapmaya hazır, bunun için çok yüksek meblağlara ulaşan zorunlu hizmet senetlerine imza atmış, gerek kendi üniversitelerinde gerekse görevlendirildikleri üniversitelerde yükseköğretim hizmetinin sürmesi için canla başla çalışan yükseköğretim emekçisi asistanların emekleri var. Bu insanlar hayatlarını devlete güvenerek planladılar, ev kiraladılar, evlenmeyi ve çocuk sahibi olmayı bile bu plana göre yaptılar. Şimdi, AKP’nin kendileriyle ilişkisi farklı bir boyut kazandı diye, kendilerine yapılan büyük haksızlığa karşı “sabırlı” olmaları isteniyor. Kulaklarına, bu zor dönemde devletin bekası için kendi hayatlarından bir fedakârlık yapmaları gerektiği fısıldanıyor. Neymiş? Teröre destek verenler ayıklanınca, kalanlar 33. maddeye geri döndürülecekmiş. Bu elbette koca bir yalan!

AKP’nin bu saldırısı püskürtülmezse, tüm asistanlar kelimenin tam anlamıyla köle olacaklar. 33. maddeye geçirilme ihtimali, kendileri için “uslu durmalarının”, yani AKP’ye hiçbir biçimde karşı çıkmamalarının ve bölümlerindeki hocalarının sunacağı her koşula sorgusuz teslim olmalarının aracı olacak. Doktoraları bittiğinde ise, büyük bölümü doktoralı işsiz olacak. Kimse, ülkenin dört bir yanında açılan okullara öğretim üyesi gerektiği gerçeğine güvenmemeli. AKP bu okullardaki yandaşlarına, bir süre daha dişlerini sıkmaları gerektiğini söyler, gerekirse işlerini yaptıracakları 50/d’li ilave asistanlar istihdam etmelerini sağlar. Bunlar derslere de sokulur. Ortaya çıkan şey, yükseköğretimin silik bir kopyası olsa ne yazar? Mesele “Reis”in ve AKP’nin bekası olduktan sonra, gerisi gerçekten teferruat olacaktır.

Artık, asistanlar açısından denklem çok daha basit bir hâle geldi. Bu saldırı karşısında sessiz kalmak, giden gitsin ben hocamla aramı iyi tutar işimi hallederim demek, kendi kafamıza kurşun sıkmak olacaktır. Artık ok yaydan çıkmıştır. Asistanlar ya köle olacak, ya da onurlu birer bilim insanı olma yolunda ilerleyeceklerdir. Biz, tüm ÖYP’li asistan arkadaşlarımızı ikinci yolu tercih etmeye çağırıyoruz.

Bu yazı Kamu Emekçisinin Sesi Bülteni'nin 8. sayısında yayınlanmıştır. 

Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Ekim 2016 tarihli 84. sayısında yayınlanmıştır.