“Beyaz Reform” yalanına örgütlenme ile karşılık verelim

Ertuğrul Oruç

Sağlık emekçileri yükselen enflasyon karşısında eriyen alım güçlerini koruyabilmek, maaşlarına zam alabilmek ve kötü çalışma koşullarının değiştirilmesini talep etmek için yaklaşık bir yıldır her ay eylemler düzenliyordu. Bu taleplere hükümetin ısrarla kulak tıkaması sonucunda kamu hastanelerinde randevu bulunamaz, bazı nitelikli ameliyatlar yapılamaz olmuştu. Bu sorunlara çözüm olması için hükümet, Ağustos ayı içinde sağlık emekçilerinin ücretlerinde iyileşme öngören, Sağlık Bakanı’nın “Beyaz Reform” olarak nitelediği “ek ödeme yönetmeliği” çıkardı. Fakat yapılan düzenlemenin reformla uzaktan yakından alakası yok. Çıkarılan yönetmelik, sağlıkta piyasalaşmaya dokunmadığı ve çalışma koşullarında iyileştirme getirmediği için yaşanan sorunları çözmekten uzak.

Yönetmelikte, sağlık emekçilerinin maaşlarının sabit kısmında kısmi bir iyileştirme yapılsa da, maaşlarının hatırı sayılır bir kısmını oluşturan, hastaneye gelir getiren işlem (baktığı hasta sayısı, yaptığı ameliyat sayısı, istediği tetkik sayısı gibi) sayısına göre aldığı “performans” ödemesinin, isim değişikliği haricinde (yeni ismi “teşvik” oldu) korunduğunu görüyoruz. Bakan “bitkisel hayatta olan Performans Sistemi’nin fişi”ni çektiklerini söylese de, geçmiş dönemde olduğu gibi sağlık emekçileri sağlık piyasasına kâr ettirdiği ölçüde maaşlarında artış sağlayabilecek.

Yönetmelik her ne kadar sağlık emekçilerinin tamamını kapsayacak şekilde çıkarılmış olsa da doktor olmayan sağlık emekçilerinin maaşlarındaki artış oranının çok düşük kaldığı yadsınamaz bir gerçek. Doktorlar arasında da sağlık piyasasına katkısına göre eşitsizlikler yaratılmış. Hastaneye gelir getirmeyen branşlarda çalışan doktorlara, diğer branşlarda çalışan meslektaşlarına göre daha az maaş artışı öngörülmüş. 

Bir de yönetmelikte kendine hiç yer bulamamış olanlar var. Yönetmelik üniversite hastanelerinde çalışan sağlık emekçilerini kapsam içine almamış. Üniversite hastanelerinin içinde bulunduğu borç batağı yüzünden burada çalışan sağlık emekçileri diğer hastanelerde çalışan meslektaşlarına göre zaten daha az maaş alıyordu. Yönetmelikle beraber, bu eşitsizlik ve adaletsizlik daha da katmerlenmiş olacak. İyileştirmeden yararlanamayan bir diğer grup Aile Sağlığı Merkezleri’nde çalışan doktor olmayan sağlık emekçileri.

Yönetmelik tamamen ücret odaklı olarak tasarlanmış. Sağlık hizmetlerinin nitelikli şekilde sunulmasını engelleyen kötü çalışma koşullarına (sağlıkta şiddet, kısa muayene süreleri, aile hekimliği ceza yönetmeliğinin kaldırılması gibi) ve ücret harici özlük haklarına dair (ek gösterge, maaşların emekliliğe yansıması gibi) bir düzenleme yapılmamış. 

Çıkarılan bu yönetmelikle, maaşlarında kısmi de olsa iyileştirme yaşanacak olan kamu hastanelerinde çalışan doktorlarda kısa vadeli bir iyimserlik havası esmesi mümkün. Ancak bu havanın orta-uzun vadeli olacağını beklemek için bir neden yok. Memleketin seçim atmosferine girdiği, enflasyonist ekonomi politikalarının devam edeceği düşünüldüğünde maaşlar hızlıca enflasyon karşısında eriyecektir. Ayrıca çalışma koşullarında hiçbir iyileştirmenin yapılmamış olmasını ve buna ek olarak yönetimlerin maaş artışını bahane gösterip baskıcı politikalarını ön plana çıkarmasının şaşırtıcı olmayacağını dikkate aldığımızda iyimser havanın kısa sürede dağılacağını öngörebiliriz.

Bugünden hoşnutsuzluğun yükseldiği kesimler de var. Bunlardan ilki, Aile Sağlığı Merkezleri’nde çalışanlardan kamu ve üniversite hastanelerinde çalışanlara kadar bir bütün olarak doktor olmayan sağlık emekçileri. Sağlık hizmetinin bir ekip işi olduğu gerçeği hatırlandığında yönetmeliğin çizdiği sınırları kabul etmemeleri ve iyileştirme talepleri haklı ve meşrudur. Sağlık Emekçileri Sendikası (SES), bulunduğu her ortamda sağlık emekçilerinin taleplerini yüksek sesle dillendirmelidir. Sağlık emekçileri düne göre daha fazla yüzünü SES’e dönme potansiyeli taşımaktadır. SES, taleplerin hükümetçe karşılanmasını sağlamak ve aynı zamanda büyümek için bu tarihi anı iyi değerlendirmelidir.

Diğer bir hoşnutsuz kesim asistan hekimler başta olmak üzere üniversitede çalışan sağlık emekçileri. Üniversitede çalışan asistan hekimler şimdiden hastanelerinde eylemler yapmaya başladılar ve ülke çapında eşzamanlı eylem kararı aldılar bile. TTB ve onun çizgisindeki tabip odaları kendi durdukları yeri, asistan hekimlerle alanda buluşarak anlatma fırsatını elde etmiştir. Uzun zamandır özellikle nöbet ertesi izin hakkı üzerinden kurulan sıcak bağlar bu vesileyle daha da pekiştirilmeli ve genişletilmelidir. 

Hükümet her zaman olduğu gibi sağlıkta piyasalaşmanın yarattığı sorunları, piyasa mekanizması üzerinden çözmeye çalışmaktadır. Hükümetin kırmızı çizgisi sağlıkta piyasalaşmaya dokunulmamasıdır. Elbette maaş zammını da vermemek için direnmiştir. SES’in ve TTB’nin yürüttüğü mücadele ile bu iyileştirme alınmıştır. Kimse lütfetmemiştir. Ancak mücadele henüz bitmemiştir. Bunu hükümet de öngörmektedir. Yönetmeliğe koyulan ve disiplin cezası alanların teşvik ödemesinden yararlanmasının önüne geçen maddeler bunun en iyi kanıtıdır. SES ve TTB alanda yürüteceği mücadelede sağlıkta piyasalaşmanın teşhirine ve geriletilmesine dünden daha fazla odaklanmalıdır. Bu alanda kazanılacak her mevzii SES’in ve TTB’nin en baş talebi olan kamucu, nitelikli, parasız bir sağlık sistemi yönünde kalıcı şekilde atılmış adımlar olacaktır.   

Bu yazı Gerçek gazetesinin Eylül 2022 tarihli 156. sayısında yayınlanmıştır. Bu yazıyı Gerçek'in podcast hesaplarından sesli olarak dinlemek için aşağıdaki resmin üzerine tıklayın. 

Ertuğrul köşe podcast eylül 2022