Şen Şakrak AKBANK’ı Tanıyalım… (Ahmet Tonak - 17-02-2010)

Tayyip Erdoğan da geçenlerde TEKEL işçilerini kastederek "biz bunlara her ay 40 milyon maaş ödüyoruz" demişti.  Demek ki, AKBANK'ın 3 aylık net kârı ile TEKEL işçilerinin 1.5 yıllık, 2009 yılı toplam kârı ile de 5.5 yıllık maaşları ödenebilirmiş!

AKBANK Genel Müdürü Ziya Akkurt'tan öğreniyoruz, bu yıla da neşe, sevinç ve umutla girmişler!  "2010 yılında 155 milyon dolarlık bölümü bilgi teknolojileri olmak üzere toplam 350 milyon TL yatırım planladıklarını" belirtmiş müdür bey.  O miktarı T.C. A.Ş.'ye aktarmış olsalardı TEKEL işçilerinin 9 aylık maaşı daha çıkardı.

Şimdi biraz daha ciddileşerek AKBANK'ın önümüzdeki yıl esas parsayı nereden vurmayı hedeflediğini görelim.  Bu kez, Genel Müdür Yardımcısı Cem Mengi beyin ağzından öğreniyoruz: " [AKBANK] bu yıl Türkiye'deki altyapı ve özelleştirme projelerine 5-6 milyar dolarlık finansman sağlamayı hedefliyor... özellikle altyapı, Milli Piyango ve enerji özelleştirmeleri... yaklaşık 51 milyar dolar proje büyüklüğü olacağını[na göre]... [b]u miktarın yüzde 70'i borçlanarak karşılanırsa 35 milyar dolarlık borçlanmaya denk gelen finansman ihtiyacı çıkar... AKBANK olarak biz bu finansman ihtiyacının yüzde 15-20'ye denk gelen 5-6 milyar dolarını finanse etmeyi hedefliyoruz." (Radikal, 12 Şubat)

Türkçeye tercüme edecek olursak, denen şudur: Biz bu özelleştirmeci hükümeti çok seviyoruz, onlar da bizi çok seviyor.  Karşılıklı sevişmenin doğal sonucu olarak, sevgili A-Ke-Pe güzel memleketimizin kalan son malını mülkünü de "babalar gibi satarım" diyerek özelleştirmelere devam edecektir.  O zaman, sokaklarda kol kola yürüyerek trafiği tıkayan halkın malına haklı olarak göz diken kapitalistlerin para ihtiyacı olacak.  Biz de finans kapitalistleri olarak, oradan buradan topladığımız paraları bu kapitalistlere borç olarak vereceğiz.  Onlar da bize (eğer işler iyi giderse) borçlarını faiziyle geri ödeyecekler.  İşte bu faizler bizim 2010 yılında 2009'dan da daha fazla kâr elde etmemizi sağlayacaktır.  Ve işte bu yüzden, bugün 23 Nisan, neşe doluyor insan.

Müdür Akkurt sazı alarak:  "...banka olarak 2009'da özellikle maliyetlere yönelik gerekli düzeltmeleri yaptıklarını, çok tutarlı ve öngörülü strateji izlemeye çalıştıklarını" da eklemiş.  Bu da tercümeye muhtaç; özellikle bir patron ya da onun temsilcisi  "maliyetlere yönelik gerekli düzeltmeler" falan dedi mi, tercüme elzemdir.  "Maliyet düzeltmeleri" mutlaka  işten adam atma, ücretleri azaltma, ücretleri dondurma veya bunların hepsinin birden "son derece" rasyonel kombinasyonlarla icraati demektir.  Kapitalist şirket mantığı budur.  AKBANK'ın bir istisna olmasını beklemek enayiliktir.  Nitekim, 2008'de 15127 kişi çalıştıran AKBANK, krizi bahane ederek en az 413 kişiyi kapının önüne koymuştur!

Bu tip "maliyet düzeltmeler"i ile "bilgi teknolojilerine" yapılan yatırımlar ve aynı kriz yılı içinde sağlanan  muazzam kâr birleşince ne olur bilir misiniz?  O geride kalan, yani henüz işinden olmadığı için sevinen banka çalışanları daha çok sömürülmüş olur.  Bu da kapitalist şirket ve piyasa mantığının bir başka tezahürüdür.

İnanmayanlara sayıları verelim.  AKBANK'ın 2008'deki net kârı 1,704,553 TL, ücret harcamaları ise 833,754 TL'dir.  Marx'ın sömürü oranı dediği şey, üç aşağı, beş yukarı toplam kârın, ücretlere bölünmesi ile elde edilir.  O zaman,  2008 yılı için  AKBANK'da çalışanların sömürü oranının yüzde 204 olduğu ortaya çıkar.  Yani çalışanların yarattığı her 3 TL'nin 2 TL'sine  AKBANK'ın sahipleri el koymuştur.  Bu yetmemiştir; 2009 yılında toplam kâr yüzde 60 arttığı, ücret harcamaları ise 16 milyon TL azaltıldığı için sömürü oranı da yüzde 333'e yükselmiştir! 

Son tercüme: AKBANK daha az insanı, daha çok çalıştırarak, onlara finansal "ürün" başına daha az ücret ödeyerek, daha çok kâr elde etmiştir, biline.