Saddamın idamı:Emperyalizmin kurban bayramı (29-12-2006)

Hiç kimse yanlış anlamasın. Saddam Hüseyin’in acımasız bir diktatör olduğu, başta Kürt halkı olmak üzere Iraklılara çok ağır baskılar, katliamlar uyguladığı ortadadır. Sorun Saddam’ı bu suçları dolayısıyla ABD’nin soğukkanlı biçimde katledip edemeyeceğidir. Saddam’ın idam kararı Bağdat’ta değil Washington’da verilmiştir. Irak hâlâ işgal altında bir ülkedir. İşgal altında bir ülkede bağımsız ulusal mahkeme olmaz. Üstelik, bu dava sırasında savunma avukatlarından ikisi öldürülmüştür, mahkemenin ilk baştaki yargıcı sanıklara fazla taviz verdiği için idari yöntemlerle görevden alınmıştır, son derce karmaşık bir davada temyiz mahkemesi bir ay içinde karar vermiştir, infaz ise yangından mal kaçırırcasına yapılmıştır. Bu yargı sürecinin iler tutar tarafı yoktur. Daha da önemlisi, Saddam Hüseyin ABD silahlı kuvvetlerinin elinde bir savaş esiriydi. Dolayısıyla, savaş hukukunu düzenleyen Cenevre Sözleşmeleri gereğince belirli haklara sahipti. Hiçbir uluslararası hukuk kuralı savaş esirlerinin kasıtlı biçimde öldürülmesine cevaz vermez. Dolayısıyla, Saddam’ın idamı hukukun gereği olmak bir yana uluslararası hukukun en kaba biçimde çiğnenmesidir!

İki diktatör: Pinochet ve Saddam

Emperyalizme ve savaşa karşı, insan haklarından yana birçok insan yine de tereddüt edebilir: Saddam Hüseyin zalim bir diktatör olduğuna, başta kaldığı çeyrek yüzyıl boyunca birçok cinayet işlediğine, hatta sivillere karşı Halepçe’de olduğu gibi kitlsel kıyımların sorumluluğunu taşıdığına göre, ABD’nin amaçları ne olursa olsun, idam edilmiş olması yine de iyi olmamış mıdır? Saddam’ın öldürdüğü nice insanın yakınları açısından hak yerini bulmamış mıdır? Hayır, Saddam’ın idamı dünyanın hiçbir yerinde, Irak’ta bile ezilen kitleler için, hatta Halepçe katliamına uğrayan Kürtler için bile olumlu bir gelişme olmamıştır. Çünkü Saddam’ın idam edilmesinin nedeni cinayetleri değildir. Emperyalizme kafa tutmaya cüret etmiş olmasıdır!

Emperyalizm tarihte hiçbir diktatörü halka zulüm uyguladığı için cezalandırmamıştır. Bu zulüm kendi çıkarlarına uygun olduğunda, hatta kendi çıkarları adına işlendiğinde yargılamak ve cezalandırmak bir yana, cezasız kalması için özel çaba göstermiştir. Saddam dünyanın tek diktatörü mü idi? Bu son on yıl içinde emperyalizme bağımlı ülkelerde nice diktatör hayata gözlerini yatağında huzur içinde kapatmıştır. Bunlar arasında örneğin Endonezya’da 1965’te darbe yaptıktan sonra bir milyona yakın komünisti öldüren ve ülkeyi otuz yıldan fazla demir yumruğu altında inleten Suharto vardır. Mesela, Kongo’da, Afrika’nın en cesur anti-emperyalistlerinden biri olan Lumumba’yı emperyalistlerin devirmesinden sonra başa gelen işbirlikçi diktatör Mobutu vardır. Emperyalizm bunları ve benzerlerini kendisi başa getirmiş, halka yönelik ağır baskı uygulamalarını desteklemiş, bu suçlarının cezasız kalması içinde elinden geleni ardına koymamıştır. Anlamlı bir rastlantıyla, son bir ay içinde emperyalizme bağımlı iki ülkede iki eski diktatör öldü. Bunlardan biri emperyalizmin 1973’te halkın oyuyla seçilmiş sosyalist bir başkanı devirmek için desteklediği Şili diktatörü Pinochet idi. Emperyalizm Pinochet’nin Saddam’dan hiç aşağı kalmayan suçları dolayısıyla yargılanmaması için büyük çaba gösterdi. 2002’de Britanya devleti Pinochet’yi bir İspanyol yargıç tarafından yargılanmaktan kurtardı. Ölümünden sonra da Britanya emperyalizminin baş temsilcilerinden Margaret Thatcher “sevgili dostu” Pinochet’nin ölümünden duyduğu üzüntüyü dünyaya ilan etti.

Saddam’ın kaderi Pinochet’ninkiyle nasıl karşıtlık oluşturuyor! Biri rahat yatağında öldü, öteki dar ağacında can verdi! Çünkü biri emperyalizme hizmet etmişti, öteki ise bir süre emperyalizme hizmet ettikten sonra ona kafa tutmuştu!

Emperyalizm var oldukça bu adaletsizlik devam edecektir. Bu bu adaletsiz sistemde Kürt halkının kurtuluşunu sağlamak da mümkün olmayacaktır. Bunun için Saddam’ın ölümünün emperyalizm dışında kimseye yararı yoktur.

Halepçe’nin ve hardal gazının hesabını verin!

Müttefiklerine bile yararı yoktur. Emperyalizmin bu küstahça davranışı emperyalizme bağımlı dünyanın bütün rejimlerine ve bu rejimlerin yöneticilerine gözdağı veriyor. Unutulmasın, Saddam 80’li yıllarda İran’ın İslami rejimine savaş açtığında emperyalizmin müttefki idi. Aradan yirmi yıl geçtikten sonra 30 Aralık sabahı ölü bedeni idam sehpasında sallanıyordu. Bugün ABD’nin müttefiki olanlar bile, yarın “yoldan çıktıkları”, yani ABD’ye kafa tutmaya başladıkları takdirde kendilerini de benzer bir kaderin bekliyor olabileceğini biliyorlar artık. İdamın caydırıcı bir etkisi varsa, bu infazın emperyalizme kölece bağlı ülkelerin yöneticilerine soğuk terler döktürmüş olduğundan kuşku duymak için bir neden yok!

Ama Saddam’ın idamının tek amacı bu değildir. Hele hele hızla idam edilmesinin amacı hiç bu değildir. Herkes biliyor ki, bu süratin nedeni, Irak direnişinin belini kırmak da olamaz. Muhtemelen bu idam sonrasında gerek direniş, gerekse mezhep savaşı daha da şiddetlenecektir. Bunu Saddam’ın ölümünden sonra Bush’un kendisi bile açıklamıştır.

Saddam Hüseyin, Irak’ın başında bulunduğu çeyrek yüzyıl boyunca birçok suç işlemişti. Bunlar arasında 1982’de Duceyl’de kendisine suikast hazırlayan Şiileri idam ettirmesi hiç de ön planda yer almıyordu. Eğer önem bakımından sıralanacak olsa, Saddam’ın suçlarının başında 80’li yılların sonunda Kürt halkına karşı yürüttüğü kitlesel kıyım (Enfal) ve bu bağlamda Halepçe’de binlerce sivilin hardal gazı ile katledilmesi gelir. Bunun yanı sıra, 1980-88 arasında emperyalizm adına İran ile tutuştuğu savaşta başta gençler olmak üzere bir milyon insanın ölmesi, bu bağlamda İran askerlerini da aynen Kürt sivilleri olduğu gibi gazla katletmesi gelir. Peki şimdi Enfal, Halepçe ve İran savaşı suçları ne olacak? Bu davaların düşeceğine dair haberler var. Ama bu davalar devam edecek olsa bile, çok fark etmez. Bu suçların işlenmesinde yer alan en üst düzeydeki siyasi sorumlular birer birer temizlenmiştir. Saddam’dan sonra rejimin önde gelen iki başka şahsiyeti idam bekliyor. Saddam’ın oğulları Uday ve Kusay “ölü ele geçirilmişti”. Dolayısıyla, bundan sonra bu davalar görülse bile, gazın atılması emrini veren general veya bu emri uygulayan komutan düzeyinde davalar olacaktır. Ayrıca, sanık sandalyesinden Saddam oturmadığı için dünyanın gözü kulağı bu davalarda olmayacaktır. Bu da Enfal’in, Halepçe’nin ve İran savaşında işlenen savaş suçlarının siyasi yönünün karanlıkta kalmasına yol açacaktır. Bakın, Saddam’ın zulmünden en çok çekmiş olan Kürt halkının vekillerinden biri, Kürt Sosyalist Partisi sorumlusu Mahmut Osman bile Saddam’ın erken idam edildiğini söylüyor. “Bütün dosyalar açılmalıydı” diyor.

Bütün dosyaların açılmasının önemi şurada yatıyor: eğer bu yapılabilseydi, bu katliamlarda Saddam’ın müttefiklerinin kimler olduğu, Kürtler ve İranlılara karşı kullandığı hardal gazını hangi ülkelerden temin ettiği, para, lojistik, istihbarat ve silah desteğini hangi ülkelerden aldığı ortaya çıkacaktı. Yani ABD’nin, Britanya’nın, Fransa’nın, o dönemdeki adıyla Federal Almanya’nın Saddam’a hardal gazı ve antraks (şarbon) sattığı anlaşılacaktı. CIA, MI-6 ve öteki Batı istihbarat örgütlerinin yardımı ortaya çıkacaktı. Bakın, daha geçenlerde, Enfal davasında savcı sunacağı delillerin Türkiye’nin sorumluluğunu ilgilendirdiği gerekçesiyle mikrofonları kapattırmadı mı? Demek ki, bugün emperyalizmin işgali altındaki kukla mahkeme emperyalistlerin ve emperyalizmin Türkiye gibi müttefiklerinin bu katliamlardaki sorumluluğunu gizlemek için özel bir çaba gösteriyor! Bu bile kendi başına düşündürücü olmalı. Saddam’ın yangından mal kaçırır gibi idam edilmesi, 1980’li yılların suçlarında emperyalizmin ve müttefiklerinin sorumluluğunun bütün dünyanın gözleri önünde teşhir edilmesini engellemek içindedir. Duceyl davası gibi ikincil bir dava bunun için ilk sıraya konulmuş, Saddam bunun için erkenden idam edilmiştir. Saddam, Halepçe ve İran savaşlarındaki insanlık suçlarının üzerini kapatmak amacıyla günah keçisi olarak boğazlanan kurbanlıktır!

Öyleyse, bütün dünyanın anti-emperyalistlerinin, savaş karşıtlarının, insan hakları savunucularının, görevi açıktır. Saddam’ın idamına “oh olsun!” diye yaklaşmak, insanlık düşmanı asıl güçlerin gizlenmesine hizmet eden bir siyasi kararı alkışlamaktır.

Halepçe’de ve İran savaşında kullanılan gazların bütün sorumluları araştırılsın!
Emperyalistlerin cinayetlerine son!
Emperyalizm Ortadoğu’dan dışarı!
Yaşasın Irak, Filistin ve Lübnan direnişleri!
Sürekli savaşa karşı sürekli devrim!