Hamas’a “Türk yağı”, Kürtlere İsrail silahı! (Şiar Rişvanoğlu - 19-06-2010)

Mavi Marmara baskınının sonrasında başbakan Erdoğan bir açılışta gazetecilerin sorusu üzerine yorum yapıyor: "Ben Hamas'ı terör örgütü olarak kabul etmiyorum. PKK terör örgütünün üzerinden Türkiye Cumhuriyeti pasaportu çıkar. Dışardan bir saldırı değildir. Hamas kendi topraklarını koruma mücadelesini veren direnişçilerdir."

Neresinden başlamalı bilmem ki? Erdoğan ve arkadaşlarının yalnız Hamas'a değil, bütün Filistinlilere hayatlarını zindan eden İsrail ile henüz iki hafta önce 167 milyon dolarlık (daha önceki milyar dolarlıkların yanında az kalıyor ama!)  yeni silah anlaşması yaptığından mı? Bugün Filistin'in emperyalistlerin bile tanıdığı partisi El Fetih ve tarihi önderi Yaser Arafat'ın 90'ların başına kadar terörist muamelesi gördüğünden mi? İngiltere'de ve İspanya'da uzun bir dönem "terörist" kabul edilen IRA ve ETA'nın bütün üyelerinin İngiltere ve İspanya pasaportu taşıdığından, hatta daha sonra Sinn Feinn ve Herri Batasuna adlı yasal partilerle İrlanda ve Bask meclislerinde temsil edildiğinden mi? Federe Kürdistan lideri Barzani'ye, Saddam rejimince "terörist" sayıldığı dönemde hem de kırmızı T.C.  pasaportu verilmiş olduğundan mı? Yoksa DTP ile Sinn Fein ve Herri Batasuna, hatta Hamas arasında hem hareketin bütünü içindeki yerleri, hem politik temsiliyet kabiliyeti, hem de sosyolojik alandaki karşılık bakımından fark olmadığından mı?

Erdoğan'ın son günlerde her fırsatta "terör" vurgusu yaparak tekrar "tek dil, tek millet, tek bayrak" ülküsüne çark etmesi, "Kürt açılımı" ile başlayıp "demokratik açılım"la devam eden ve nihayet Kürt hareketinin tasfiyesi amacının ilanı ile sonuçlanan komedinin son perdesini oynadığını gösteriyor. Erdoğan emperyalizmin ve burjuvazinin yeni atı Kılıçdaroğlu ve şürekası ile yarışabilmek için en önemli kozunun milliyetçilik olduğunu erken kavramış galiba. Onun için son günlerde geleneksel askeri harekâtların yanında hukuksal ve psikolojik harekât hamlelerini de yoğunlaştırdılar. Sadece son haftalardaki hamlelere temel başlıkları ile bakalım:

Azadiya Welat Gazetesi Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü Vedat Kurşun'a 166,5 yıl ceza verildi. Şırnak'ta on yaşındaki Diren Basan, polis panzeri ile ezilerek can verdi. (Sadece 1999-2009 arasında 65 çocuk benzer şekilde öldürüldü). Bu olayı protesto için Cizre'de BDP'li milletvekilleri Sevahir Bayındır ve Hasip Kaplan'ın da katıldığı eylemde, polisin vahşice saldırısında 30 kişi yaralandı, Sevahir Bayındır'ın kalçası kırıldı. Geçtiğimiz hafta Ankara'da 16, İzmir'de aralarında BDP Buca İlçe Başkanı'nın da olduğu 12 kişi, Diyarbakır'da 10, Hakkari'de BDP il ve ilçe yöneticilerinin de olduğu 14 kişi gözaltına alındı. Diyarbakır'da yargılanan tutuklu 31 çocuk, Adalet Bakanı'nın emriyle bir sabah ansızın (elbette yoksul ailelerinin ziyaretini engellemek amacıyla) Muş, Batman, Adıyaman gibi 8 ile dağıtıldı. 12'si belediye başkanı 103'ü tutuklu, toplam 151 sanık hakkında 24 Aralık 2009'da açılan soruşturma 6 ay sonra (nihayet!) tamamlandı. Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir için 36,5 yıl, diğerleri için 15-20 yıl ceza isteniyor. 19 Ekim 2009'da Kandil ve Maxmur'dan gelen Barış Grubu'nda yer alan 4'ü çocuk 30 kişi hakkında açılan davada "örgüt üyeliği" ve "örgüt adına propaganda"dan 15-20 yıl hapis cezası isteniyor. Ve son olarak "af" bekleyen TMK mağduru çocuklara, "indirim" öneren adalet bakanı asıl müjdeyi(!) verdi: Diyarbakır, Adana, Kayseri, Erzurum, İstanbul, İzmir ve Ankara'da yapılacak 7 yeni çocuk cezaevi! ( Bu arada büyüklere de müjdeyi(!) biz verelim: 2010-2015 arasında 40.026 kişi kapasiteli toplam 86 yeni cezaevi inşa edilecek)

Hamas'a övgü ve yağ, sadece PKK'ye, BDP'ye değil bütün Kürtlere silah ve ceza! Filistinli çocuklara sevgi ve gözyaşı, Kürt Çocuklarına cezaevi ve sürgün! 12 Haziran 2010'da Trabzon'da "Eğer biz bu çocukların (Filistinli çocuklar) ölümü karşısında gözümüzü yumarsak inanın Trabzonlu Yavuz Sultan Selim'in kemikleri sızlar" diyen Erdoğan'ın 29 Mart 2006'da ettiği "Kadın da olsa çocuk da gereği yapılır" sözüne AKP ve devlet bütün gücüyle sahip çıkıyor ve gereğini yapıyor! Sungur Savran yoldaşımız İşçi Mücadelesi sitesindeki güzel yazısına "On Birinci Emir: Kıvırtmayacaksın!" başlığını koymuştu. Biz de Erdoğan'a ve burjuvazi ile sözcülerinin bütününe on ikincisini söyleyelim: "İkiyüzlülük Yapmayacaksın!" Onların vereceği cevabı da şimdiden biz yazalım: "Mümkün değil. İkiyüzlülük, imha ve inkâr benim karakterimdir!"