Emperyalizm kendi halkına da saldırıyor (Ahmet Öncü - 23-03-2010)

 Tam zamanlı iş aramasına rağmen bir türlü böyle bir iş bulamayan ya da tam zamanlı çalışırken çalışma saatleri azaltılan milyonlarca emekçi yarı-zamanlı çalışmak zorunda. İstememesine rağmen yarı-zamanlı çalışan 8 milyondan fazla insan var. Yani aslında işsizlerle birlikte düşünüldüğünde 25 milyona yakın insan tam anlamıyla yoksulluğa terk edilmiş durumda. Bunların çoğu her geçen gün "iyi iş" bulma umudunu yitiriyor.  Bu durumda 2.5 milyondan fazla emekçi olduğu tespit edilmiş.  Bu sayı bir yıl önce 2 milyonun altındaymış.  

New Jersey Üniversitesi'nde yapılan kapsamlı bir araştırma geçtiğimiz yıl işsiz kalanların sadece % 43'ünün işsizlik sigortasından yararlanabildiğini bulgulamış. Bu veri temel alınırsa 6.5 milyon işsizin sabit bir gelirinin olmadığı ortaya çıkıyor. Dahası Business Week'de yayınlanan bir haberde işten çıkartılanların % 84'üne herhangi bir tazminat ödenmediği bildiriliyor. Yani insanlar tam anlamıyla sefalete terk ediliyorlar. Evet, burası dünya ekonomisinde yaratılan toplam gelirin dörde birinden fazlasına sahip olan ABD. Demek ki emperyalizm sadece istila ettiği toprakların insanlarına değil kendi halkına da acımasızca saldırıyor.

MUHALEFET YÜKSELİŞE GEÇİYOR

Dünyanın en gelişmiş okullarına sahip olan ABD'de eğitim sadece zenginlerin ulaşabileceği bir lükse çoktan dönüşmüş durumda. Kamusal eğitim büyük bir saldırı altında. Son iki yıl içinde 12 yıllık temel eğitime ayrılan bütçede 18 milyar dolarlık bir kesinti yapılmış. Sermayenin bu saldırısından en fazla etkilenen Kaliforniya'da devlet okulları kapatılmış, binlerce öğretmen işten çıkarılmış. Eyaletin bütçe açığı 20 milyar dolara ulaşınca "artist" Vali  Arnold Schwarzenegger  eğitim bütçesinden 2.5 milyar dolar keseceğini duyurmuş. Yalnız Sayın Vali Kaliforniyalılara kamusal eğitimin kalitesini yükselteceği sözünü vermeyi de ihmal etmemiş. Yani daha az okul, daha az öğretmen, daha az araç gereç ile daha iyi eğitim. Şaşıracak ne var, kapitalist mantık bu değil mi? Daha az maliyetle daha çok üretim.

Bu gelişmeler karşısında Kaliforniya Öğretim Üyeleri Sendikası'nda örgütlenmiş bulunan 23000 öğretim üyesi öğrencileri ve diğer üniversite çalışanları ile birlikte 340000 üyesi bulunan Kaliforniya Öğretmenler Sendikası'nı da hareket geçirerek "4 Mart" toplumsal muhalefetini oluşturmuş bulunuyor.  Eyaletteki birçok işçi sendikası ve diğer irili ufaklı öğretmen sendikaları da bu hareketi destekliyor. 4 Mart hareketi tam bir sınıf hareketi. İşçi ve emekçilerin sermayenin saldırılarına karşı oluşturdukları bir sınıf cephesi. Bu harekete 4 Mart denmesinin nedeni uzun ve meşakkatli bir örgütlenme sürecinden sonra bu cepheyi oluşturanların 4 Mart 2010 tarihinde Kaliforniya'nın önemli bütün yerleşim birimlerinde gösteriler düzenleyerek (bazı yerlerde ise otoyolları trafiğe kapatarak) eyleme geçmiş olması.

4 Mart hareketinin sloganlarından birisi "hapishanelere değil eğitime bütçe". Bununla artist Valiye dönüp bütçenin % 7.5'i eğitime ayrılırken nasıl oluyor da % 11'i hapishanelere tahsis ediliyor diye soruyorlar. Bu saçmalığın olumsuz sonuçlarını en fazla hissedenlerin başında üniversite öğrencileri geliyor. Kaliforniya Öğretim Üyeleri Sendikası'nın yayınladığı verilere göre, 2009 öğretim yılında 2007 yılına kıyasla 5300 daha az ders açılmış durumda. Kaliforniya devlet üniversiteleri bu yıl kaynak yetersizliğinden dolayı kontenjanlarında 40000 öğrencilik bir indirime gidiyor. Öte yandan veriler her geçen yıl daha fazla öğrencinin üniversitelere kayıt olmak için başvuruda bulunduğuna işaret ediyor. Kaliforniya'nın başına meşhur artistin neden getirildiği şimdi belli oluyor. Ne de olsa Sayın Vali bir "Terminator" yani "sonlandırıcı" - ya da "yok edici" mi desek?

4 Martçılar 20 Mart Cumartesi günü Los Angeles sokaklarında savaşa lanet yağdırdılar. Irak savaşının başlamasının altıncı yılında Irak, Afganistan, Filistin ve ABD bayraklarının sarılı olduğu tabutlar taşıyan göstericiler "savaşa değil eğitime ve sağlığa bütçe" diye haykırdılar. "Bankalara, bombalara ve hapishanelere değil işsizlere ve okullara destek" talep ettiler. "Born on the Fourth of July"ını yazarı Vietnam gazisi Ron Kovic'in dokunaklı bir konuşma yaptığı bu gösteriye dünyanın dört bir yanından destek mesajları gönderildi. 4 Martçılar bundan sonra eylemlerini ülke çapında yaygınlaştırarak sürdürmeyi hedefliyorlar. Şimdi gözler AFL-CIO'ya yani sendika federasyonuna çevrilmiş durumda. AFL-CIO'nun yeni örgütlenme sorumlusu Elizabeth Bunn işçi ve emekçilerin hoşnutsuzluğunun fazlasıyla farkına varmış olmalı ki "kanun örgütlenmeden önce gelmez; örgütlenme kanundan önce gelir" demiş. Bu özlü sözün Türkçe meali "zafer sokakta kazanılır" olmalı.    Kısacası Türkiye'de Tekel'in başardığını ABD'de 4 Martçılar gerçekleştirip sınıf mücadelesini canlandırmaya çabalıyorlar. Biz de buradan, Türkiye'den, onlara yolunuz açık olsun diyoruz.