"Bin Umut" taraftarlarının tanıklığı (İşçi Mücadelesi Sayı:22 - 24-08-2007)

Mustafa Yalçıner “Bin Umut”u anlatıyor

EMEP’in önde gelen isimlerinden Mustafa Yalçıner seçim bittikten sonra Gündem gazetesindeki köşesinde “Bin Umut” konusunda önemli gözlemlerde bulunuyor. Okuyalım: “...ırkçı şoven milliyetçi sahte muhalefet, emekçi halkı doğrudan ilgilendiren iktisadi ve sosyal sorunları hiç gündeme getirmeyerek AKP başarısına hizmet etti. Bu sorunlar gerçek muhalefet tarafından da yeterince gündeme taşınamadı.” İşçi Mücadelesi’nin Bin Umut seçim işbirliğine en temel itirazı, Türk işçi ve emekçilere hitap eden bir sosyal ve ekonomik programı olmaması, bu yüzden de işçi sınıfına erişme olanağını yitirmesi idi. Yalçıner’e bu gerçeği teslim ettiği için teşekkürler.

Yalçıner devam ediyor: “Yine üstelik, seçimlere görece sağlam bir ittifak bir yana az-çok tam bir seçim işbirliği bile sağlanamadan girilmişti. Emek ve demokrasi güçlerinin birliği ilerlemek yerine gerilemişti.” İşçi Mücadelesi, Bin Umut’un Üçüncü Cephe’nin ilk adımını oluşturacak bir seçim bloku olmadığını, dahası 1995 ve 2002 seçimlerindeki seçim bloklarından bile geri düştüğünü yazmıştı. Yalçıner İşçi Mücadelesi ile hemfikirdir.

Yalçıner burada da durmuyor: “Bir kısım demokrasi gücü bakımından ‘biz’ yerine ‘ben’ geçebilmiş, Türkiye ve Bin Umut bir yana ‘benimkiler’ bir yana olabilmiştir. Öyle ki, tüm bir seçimden çıkarılan sonuç, Baskın Oran Hocamızın seçilememiş olmasından üzüntü duyulup duyulmadığının sorgulanması olmuştur. Evet, üzüntü vericidir. Tıpkı Levent Tüzel’in seçilemeyişi gibi üzüntü vericidir. Ve daha ileriden, seçilmeleri karşılarına liste çıkarılarak engellenen O. Miroğlu ve N. Gür’ün seçilememeleri gibi üzüntü vericidir. Ama tek bir üzüntü ile yetinilirken, üstelik Miroğlu ve Gür’ün vekilliklerini engellemiş olmak, siyaseten eleştirilmelidir, eleştirilecektir; ancak her şeyden önce ayıptır! Ve ‘yeniden yapılandırılması’ndan falan söz edilmektedir; ama o üzerine konuşulan ‘sol’, öncelikle bu tür ayıplı tutum ve onlara yol veren bencil yaklaşımlarla kaynağında yatan liberal eğilimlerden kurtulmalıdır!”

İşin iyice içinde olmayan okuyucu belki anlamaz, açıklayalım. EMEP’li Yalçıner, “sadece Baskın Oran Kürt aday Doğan Erbaş dolayısıyla seçilemedi değil” diyor: ÖDP İzmir’de EMEP genel başkanı Levent Tüzel’in, Mersin’de ve Adana’da ise DTP’li Orhan Miroğlu’nun ve Nazmi Gür’ün karşısına parti listesiyle çıkarak onların seçilmesini engelledi, buna da üzülmek gerekir. Hatta kendini tutamıyor, “ayıptır!” diyor. İşçi Mücadelesi, Bin Umut’un adaylarının “birbirinden bağımsız adaylar” olduğunu yazmıştı. Yalçıner bunu da doğrulamış oluyor. Yoksa gerçek bir seçim işbirliği olsa, işbirliğinin tarafı olan partilerin birbirlerinin adaylarının seçilmesini engelleyecek davranışlara girmesi söz konusu olabilir mi?

Bin Uyum adayları!

Bir başka örnek de İstanbul 1. Bölge’de Ufuk Uras’ın adaylığı etrafında yapılan kampanyadan. Uras bu kampanyadan hep büyük övgü ile bahsetti. Temmuz sonunda Birgün’e verdiği bir görüşmede şöyle diyor: “Herkese de çok teşekkür ediyorum. Bütün renkler yan yana geldi. Kitle ortaklığı yakaladık. Tam bir güven içinde çalışma yaptık. Bence bu Meclis'e de yansıyacak.” Daha önce henüz seçim çalışmaları sürerken Evrensel’e verdiği bir demeçte ise bölgede büyük bir uyum içinde çalıştıkları için EMEP’lilere teşekkür ediyordu. Bu, işin diplomatik yanı… Biz bir de EMEP’lilere kulak verelim. Emek Partisi Kadıköy İlçe üyelerinden Ayla Belek, Evrensel gazetesinde yayınlanan mektubunda (28 Temmuz 2007), bakın ne diyor: “Ufuk Uras’ın seçim bildirgesi yoktu. Hazırlanan bildiriler bizlere sorulmadan hazırlanmıştı. Uras’ın Bin Umut adaylığı az vurgulanıyor, bazılarına katılamayacağımız görüşler -ki DTP’li arkadaşlar da aynı endişe içindeydiler- bildirilerde yer alıyordu. EMEP olarak böyle bir oldubittiye sessiz kalamayacağımızı ilk günden belirttik. Parti olarak çalışmalarda EMEP seçim bildirgelerini kullandık.” Görüldüğü gibi, sadece adaylar birbirinden bağımsız değil. Kampanyalar da birbirinden bağımsız unsurlarca düzenlenmiş!.

Fırsat kaçırılmıştır

Sonuç açıktır: seçim öncesinde Kürt hareketi de, sosyalist hareketin bir dizi unsuru da “Üçüncü Cephe” şiarını benimsemiş olsa da, böyle bir cephe yolunda bir ilk adım olarak bir seçim ittifakı yaratılması fırsatı kaçırılmıştır. İşçi Mücadelesi bu durumu erkenden teşhis etmiştir. Bu teşhise katılmayanlar, şimdi hiç olmazsa Bin Umut faaliyetine katılanların fikirlerine kulak vermelidir.