Metal Fabrikalarından Haberler - Haziran 2019

“Metal Fabrikalarından Haberler” köşesinde, metal sektöründe çalışan işçi arkadaşlarımızın fabrikadaki deneyim ve mücadelelerini aktarmaya devam ediyoruz.

Baskılara karşı yekvücut oluyoruz

HT

Patronun, işçilere karşı baskıları toplu iş sözleşmesinin yaklaşmasıyla arttı. Bu baskılar daha çok günlük üretim sayısını arttırmaya yönelik baskılar ama üretim esnasında en ufak sebeplerden tutanaklarla cezalandırma ve tehditler, rapor alanlara yönelik savunma isteme ya da disiplin kuruluna sevketme, işçilerin üzerindeki iş yükünü fazlalaştırmaya yönelik çalışmalar yapmak gibi çeşitli baskılar söz konusu.

İşçiler bu baskılara karşı sendika temsilcileri ile hareket ediyor. Baskılara ve patronlara karşı yekvücut olabilmek adına sendika temsilcilerimizin öncülüğünde bir takım faaliyetler içerisindeyiz. Bunlar fabrika içerisinde toplu eylemler olduğu kadar toplu piknik ve geçtiğimiz Ramazan ayı vesilesiyle toplu iftarlar gibi etkinliklerdi. Fabrikada din dil ırk ayrımı yapmadan, siyasi iktidarı ellerinde bulunduran patron partilerinin aksine sorunlarımızı birleşerek çözmekteyiz.

Toplu sözleşmemiz yaklaşmakta ve ilk sözleşmemizdeki eksiklikleri giderecek şekilde ve biz işçilerin talepleriyle yeni bir toplu sözleşmeye imza atmak için mücadele edeceğiz. Patronun biz işçilere karşı tuttuğu her tutanak aslında sözleşmeye kendi açısından bir hazırlıktır. Patron hazırlanabilir lakin biz de hazırlanıyoruz, işçilerin birliği ile gelen sendika ve haklarımız yine işçilerin birliği ile muhafaza olacaktır. Bu sendikalı ve sendikasız olan tüm işçiler için kazanımların birinci dayanağıdır.

Tuzla HT Solar’dan bir işçi

 

Sermayenin saldırılarına karşı şarteli indirmeliyiz

çerkezköy arçelik

Kırmızı  bir çizgi var. Çizginin bir tarafında emekçiler öte tarafta sermaye yer alıyor. Başka bir deyişle bu çizginin bir tarafı emek, alın teri, ekmek diğer tarafı sömürü düzeni. Çizgi bu kadar net olunca bu çizgiyi aşmak isteyen bir güruh da oluyor şüphesiz. Bu güruh gözünü ekmeğimize dikmiş, vardiyalarımızı azaltıp, bizi uzun saatler çalıştırıp bizimle aynı sofraya oturup utanmadan ekmeğimizden büyük parçalar almak istiyor. Bu durum karşında sendikaların da işçiyle birlikte hareket etmesi gerekiyor.  Kesinlikle taviz vermeden, patronla birlikte hareket etmeye yeltenmeden işçinin yanında olmak zorundalar. Hiçbir şekilde patronlarla kıdem tazminatı için masaya oturmamaları gerekiyor mesela. Kitlesel işsizliğe çözüm için, iş güvencesi için yapmalılar bunu. Biz olmasak sendikanın da olmayacağını bilerek yapmalılar kıdem savunmasını. 
Biz saatlerce çalışırken  hakkımız bir avuç güruh tarafından gasp ediliyor. 1000 TL den fazla kesilen vergilerle paramız kuş gibi kalıyor. Tüm bu saldırılara karşı  kolayca paçalarını kurtarabileceğini sanıyor sermaye. Yangını patronlar çıkardı ve yangının diğer tarafında bizim yanmamızı izlemek istiyorlar. Bu yangında, fakirleşen işçinin ta kendisi. Ama patronlar unutmamalı biz yanarsak o koca fabrika da yanar. Yakarız, yakmalıyız. Sermayenin saldırılarına karşı şarteli indirmeliyiz.

Çerkezköy Arçelik televizyon fabrikasından bir işçi

 

Tek çıkış yolumuz mücadele etmektir !

renault

Yeni proje clio 5 için bir çok yerde robot sistemi kurdular. Yeni proje çıktıktan sonra diğer yaptığımız araçların üretiminde azalma oldu. Robot kurulumundan sonra bir çok UET’de boşta kalan işçi sayısı fazla olmaya başladı. Bir kısmı çalışan sayısı eksik olan UET’lere gönderildi. Diğer boşta kalan arkadaşların ne olacağı belirsiz! Bu durumdan sonra Oyak Renault işçi alımlarını durdurdu. Fabrikalarda teknolojinin kullanılması, robotların kurulması elbette iyi bişey! Patronların teknolojiyi ne amaçla kullandığını hepimiz biliyoruz. İşçinin işini hafiflemesi daha rahat çalışması, daha az emek harcaması için değil! Daha fazla kar elde etmek için kullanıyorlar. Çünkü teknolojiyle işler çok daha az emek gücü ve zaman harcayarak yapılabilir. Hatta çoğu iş için insan gücüne gerek bile kalmaz. Ama bugüne baktığımızda bunun böyle olmadığını görürüz. Çünkü patronlar bizleri düşünmezler. Sadece kendi kârlarını ve rahatlarını düşünürler. Mevcut teknolojiyi çalıştığımız kötü koşulları hafifletmek için değil sermayelerini arttırmak için kullanırlar. Teknoloji ve bilim sermayenin  elinde olduğu müddetçe, bu teknolojiyi bizleri daha çok sömürmek, sermayelerini büyütmek ve korumak için kullanmaya devam edeceklerdir. İşçiler olarak zor günlerden geçiyoruz. Krizin yarattığı sıkıntılar her geçen gün katlanılamaz hale getiriyor. Ekonomik dar boğazın içindeyiz. Borçlarımızı ödeyemez hale geldik. Evimizde bile eski huzurumuz kalmadı. Stres, sıkıntı, geçim derdi hepimizi mahvetti. Bir çok arkadaşımız ek iş aramaya başladı. Bir yandan hükümet ve patronlar haklarımıza saldırmaya devam ediyorlar. Sendikaların yaşanan bu sıkıntılara karşı pek fazla ses çıkarmaması kabul edilemez. Türk-İş patronlarla uzlaşma  tavrından tamamen  vaz geçmelidir. Yaşanan bu sıkıntılara karşı tüm fabrikalarda işçilerin üretimden gelen gücünü kullanarak patronlara meydan okumalıdır. Bu konuda işçiler olarak sendikalarımızı mücadele etmeye zorlamaya çalışmalıyız. Tek çıkış yolumuz budur!

Bursa Oyak Renault’dan bir işçi

 

Daha iyi koşullarda çalışmak için birlik olmalı ve sendikalaşmalı

els

Merhaba arkadaşlar, ben Bursa ELS amortisör fabrikasında çalışan bir işçiyim. Çalıştığım fabrikada sendika bulunmuyor. En temel haklarımız gasp edimiş durumda. Ücretler asgari ücret düzeyinde, bizler geçinebilmek için fazla mesailere kalmak zorundayız. Aylık 100 saati bulan fazla mesailer yaptırılıyor. Yaptırılan fazla mesaiden kaynaklı arkadaşlar evlerinin yolunu unuttular. İş güvenliği ise hak getire. Ben bu fabrikada işe başlayalı 1 ay olmasına rağmen güvenlik ekipmanlarım, iş elbisem halen temin edilmedi. İş ekipmanlarımızdaki eksikler nedeni ile her an ciddi bir yaralanma hatta ölümle karşı karşıyayız. Bunca çalışma ve emeğimize karşın verilen yemekler doyurmuyor, çay saatlerimiz gasp edilmiş durumda. Hatta servis yetersizliğinden kaynaklı onca saattin sonunda evlerimize ayakta gitmek zorunda kalıyoruz.

Bu çalışma koşulları haliyle insanların hem bedensel hem ruhsal sağlık sorunları yaşamasına neden oluyor. Anlayacağınız fabrikamızda sorunlar çığ gibi, say say bitmez vaziyette. Ama aslında çözüm basit; işçiler olarak örgütlenmek  ve sendikalaşmak. Tüm bu saydığım nedenlerle daha iyi koşullarda çalışabilmek adına, gasp edilmiş haklarımızı geri kazanmak adına bir an evvel örgütlenmenin ve sendikaşlamanın adımlarını atmalıyız.

Bursa ELS’den bir işçi

 

Patronların planlarını bozalım, kırmızı çizgilerini dağıtalım

TİS masasına yumruğu biz vuralım- Gebze Arçelik-LG klima fabrikasından bir işçi

Memleketin tüm emekçilerinin sorunları benzer, hepimiz fabrikalarımızda, işyerlerimizde benzer sorunlar ile karşı karşıya kalıyoruz. Bunların başında ise çalışma koşulları, düşük ücretler, işten atma tehditleri, iş güvenliği, mobbing gibi en temel sorunlar var. 

Fabrikalarımızda eylül ayı itibari ile sözleşme görüşmeleri başlayacak. Fabrika içinde her ne kadar biz işçilerin en büyük gündemi bu sözleşme görüşmeleri olsa da sendikamız Türk-Metal fabrika içinde sessiz. Ergün Atalay geçenlerde yaptığı bir konuşmada “süreçleri uzatmayacağız, belirlediğimiz tarihlerde grevlerimizi gerçekleştireceğiz” dedi. Ortada hem sendikanın hem de bizlerin kırmızı çizgileri varsa, mevzu bunları patronlara yedirmemekte. İş saatlik ücretlere, enflasyon oranlarına gelince, bugünkü gıda enflasyonu yüzde otuz bire dayanmış durumda ortada bu rakamlar varken bu dönemi on ile on beş ile kapatmayalım.

Patronlar tüm haklarımıza saldırıyor. Kıdem, zorunlu bes derken, bir çok işçiyi etkileyecek yeni yasaları, yönetmelikleri geçirmenin planlarını yapıyorlar. Bunların bazıları, işçi alacak davaları. Normalde 5 yıl olan zaman aşımı süresini şimdi bu davalarda 1 yıla indirmenin planlarını yapıyorlar. Esnek çalışmayı arttıralım, belirli süreli işçi sayısı artsın, deneme süreleri  2 aydan 6 aya çıksın diyorlar. Bunlara kıdem, bes, düşük ücretler, uzun ve ağır çalışma koşulları, sarı sendika, geçim derdi eklenince sorunlar ve dertler biz işçilerin karşısında aşılması gereken bir çin seddine dönüşü veriyor.

Elbet bunları aşmanın bir yolu, yöntemi var. Madem Ergün Atalay işi uzatmayacağız diyor. Madem sendikamız kırmızı çizgilerimize dokundurtmayacağız diyor. Biz Arçelik- Lg işçileri olarak bu kararlılığı büyütelim diyoruz. Eylül de başlayacak tüm Mess görüşmeleri kapalı kapılar ardında değil şeffaf ilerletelim. Patronların ettiği tüm karları bütün işçiler ile paylaşalım, Arçelik-Lg iklimlendirme alanında dünyanın en iyisiyiz diye övünürken, kırdığı ihracat rekorlarını övüne övüne sunarken, bizler açlık sınırlarına, yoksulluk sınırlarına tabii olmayalım.

Yan çizme, iş birliği yok. Mess görüşmelerinin en büyük takipçisi biz olalım. Bu masanın bir tarafı bizleriz, diğer tarafı patronlar. Madem onların planları, çizgileri ortada, bizlerin kararlılığı ortada. Var olan haklarımız onlara yedirmemek için bir mücadele veriyorsak, patronların planlarını bozmak, çizgilerini dağıtmak için bir mücadele daha verelim. Bunu sadece fabrikadaki arkadaşlarımız, sendikamız ile değil tüm işçi kardeşlerimiz ile verelim.

Gebze Arçelik-LG klima fabrikasından bir işçi

 

Toplu İş Sözleşmesi bizimdir, hazırlayan da biz olmalıyız

bursa

Tofaş’da 3 yıl aradan sonra ikili vardiyaya başladık. Çalışma saatleri üzerine bir çok söylenti çıktı ve çalışanlar en çok çalışma saatleri üzerine sendikaya baskı yaptı. Kadın çalışanların gece eve gitmeleri sorun oluyordu. Bu yüzden eski ikili vardiya çalışma saatleri kabul edildi ve ikili vardiyanın gündüz vardiyası çalışma saatleri hafta içi 06.45-16.30, diğer vardiya ise 16.30/ 02.15 olarak çalışacak, haftasonu da tatil olacak. Lakin, cumartesi günleri mesai oluyor. Ramazan ayının bereketi sanırım bu. Temmuza kadar işler yoğun olacak ancak ondan sonrası karanlık görünüyor. Bunu belki ekonomik kriz belki eylüldeki toplu sözleşme zammı etkilemiş olacaktır. Eylülde toplu sözleşme zammı olacak lakin buna dair hiç bir bilgi yok, bu konudan hiç kimse bahsetmiyor, taslak ortada yok.

Bu ekonomik krizden ve döviz kurlarının artmasından dolayı, 2017’de Türk Metal Sendikası tarihinin en iyi sözleşmesi dediği ve sözleşme ile aldığı yüzde 27’lik zam eridi gitti. Tabi bu zamda 2015’deki metal fırtınanın büyük etkisi vardı. Peki şimdi ne olacak, nasıl bir sözleşme imzalanacak? Bize yine enflasyon rakamları ile enflasyon zammı mı verilecek, yoksa çalışanlar zaten işini kaybetme korkusu ile ilgilenirken ve kıdem tazminatı yasası da akılları karıştırmışken bu bir işçi satış sözleşmesi mi olacak korkusu var. Sözleşme oldu bittiye getirilmeden taslak üzerinde baskı yapmalıyız.

Tüm metal sektöründe çalışanların, sendikaya baskı yapması, taslağı işçilerin kendisinin belirlemesi gerekiyor. Aksi takdirde Türk Metal’in her zaman yaptığı gibi MESS’in oluruna bırakmasına izin vermemeli.

Bu sözleşme, çok önemli bir sözleşme olacak. Çünkü ilerleyen yıllarda hükümet tazminat yasası, zorunlu bireysel emeklilik sistemi ile zaten işçinin maaşından kesintiler yapacak, kriz nedeniyle vergiler artacak, tüketim malları zamlanacak. Tüm bunların yansımasının biz işçilerin aleyhine olmaması adına sözleşmeyi Türk Metal ve MESS kararlarına bırakılmamalı. Tüm işçiler olarak kendi sözleşmemizi kendimiz hazırlamalıyız.

Bursa Tofaş’tan bir işçi

 

Birleşelim, güçlenelim ve ilerleyelim!

bursa

Biz işçiler daha iyi koşullarda çalışmak, daha iyi koşullarda yaşamak istiyoruz. Ancak bu isteklerimizin patronlara bağımlı çalıştığımız, patronlara hizmet eden iktidarlar var olduğu müddetçe gerçekleşmesi zordur. Öncelikle fabrikalarımızda işçiler olarak çalışma koşullarımızı iyileştirme adına birlik olmalıyız. Bu birliği sendikalılaşarak daha da kuvvetli hale getiririz. Ancak gerçek anlamda emek sömürüsüne son vermek hakkımız olanı almak için yapılması gereken fabrikaların yönetimini ele almaktır. Patronlar işçilerin birlikteliğini bozmak adına işçiyi işçiye düşürmenin yollarını ararlar. Örneğin benim gibi bant sistemi ile çalışılan yerlerde sayı çıkarmak önemlidir. Ancak sayılar eşit şekilde çıkarılmış olsa da eşit ücret verilmediği olmaktadır. İşçiler patrona hesap sormak yerine birbirlerine yöneliyorlar, patron yancıları da bunlara ön ayak oluyorlar. Çünkü onlar için önemli olan yeterli sayının çıkması ve  işçilerin birlik olmamasıdır. Güya işçilere moral olsun diye düzenlenen alkollü etkinliklerde yapılan, yaşanan şeyler fabrikada yaşanan sıkıntılardan daha çok gündeme geliyor. Aslında bırakın bizim böyle etkinliklerle gözümüzü boyamayın, bize hakkımızı verin hatta o koltukları bırakın gidin dememiz gerekiyor. Ekonomik kriz, gelen zamlar, faturalar hep işçileri olumsuz etkiler, patronlar rahat yaşantılarını sürdürmeye devam ederler. Onların evi geçindirme derdi, fatura derdi, eğitim derdi yoktur. İşçilerin emeğini sömürerek kazandıkları onlara yeter de artar bile. Bu yüzden sınıfı bilmek önemlidir. Bizim sınıfımız bellidir; işçi sınıfı! Tüm mücadelemizi işçi sınıfını birleştirmek, güçlendirmek ve ilerletmek için vermeliyiz. Yaşasın sınıf mücadelesi!

Bursa Akwel'den bir işçi

 

Bu yazılar Gerçek gazetesinin Haziran 2019 tarihli 117. sayısında yayınlanmıştır.