Yeni bir Saraçhane Mitingi için ileri!

1 Ocak’ta yeni sendikasızlaştırma yasası yürürlüğe giriyor. Bu yasaya karşı işçi sınıfı da yeni bir mücadele dönemine girmelidir. 31 Aralık günü Büyük Saraçhane Mitingi’nin yıldönümüdür. Grev hakkını grev yaparak alan, toplu sözleşmeyi kalemiyle değil bileğinin gücüyle imzalattıran, Saraçhane mitingini 1 Mayıs’ları yaratan Türkiye işçi sınıfının mücadeleci geleneğine dönülmelidir. Türkiye işçi sınıfının bir kez daha Saraçhane Mitingi’ne ihtiyacı var.

“Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu” adıyla meclisten geçirilen yasa TÜSİAD, MÜSİAD, TİSK ve TOBB gibi sermaye örgütlerinin büyük bir istek ve desteğiyle gündeme gelmişti. Çünkü bu yasa adı ne olursa olsun içeriği ile tam anlamıyla bir sendikasızlaştırma yasasıdır.

En başta 30 kişinin altında mevcutlu işyerlerinde çalıştırılan 6 milyondan fazla işçi sendikal güvenceden yoksun bırakılmıştır. Bu işyerlerinde sendikal sebeplerle işten çıkartmalara karşı sendikal tazminat talebi artık mümkün değil. Geriye kalanlar için ise işkolu barajlarının hesabı ve işkollarının yeniden tanzimi tamamen mücadeleci sendikaların elini kolunu bağlamak ve yetkisiz bırakmak için düzenlenmiş durumda. 12 Eylül’ün getirdiği tüm sendika karşıtı düzenlemeler korunuyor. Grev yasaklama hakkı “erteleme” adı altında acil durumda patronlar için kullanılmak üzere hükümete veriliyor yine. Patronlar böyle bir yasayı nasıl istemez ki?

Mücadele ve direniş tek yol

Ama istemek yetmezdi bu sendikasızlaştırma yasasını geçirmek için, sınıfın direncini kırmak gerekirdi. Bu direnç ne yazık ki içeriden kırıldı. AKP hükümetinin işçi kolu Hak-İş her zamanki rolünü oynadı ama esas büyük ihanet Türk-İş Başkanı Mustafa Kumlu ve Türk-İş yönetiminden geldi. Türk-İş Başkanlar Kurulu’nda Kumlu utanmazca Cumhurbaşkanı’na yazdığı mektuplardan, gazete ilanlarından bahsediyor ve yapabileceği her şeyi yaptığını söylüyor. Evet yaptı, işçi sınıfının direnişini kırmak ve AKP ile patronlara işçi haklarını altın tepside sunmak için yapabileceği her şeyi yaptı.

Ancak yasa meclise geldiğinde Ankara sokaklarında barikatların üzerine yürüyen başka bir Türk-İş de vardı. Bu Türk-İş, Sendikal Güç Birliği Platformu adıyla bir araya gelmişti, DİSK’le birlikteydi. Saflarında başta THY olmak üzere direnişçi işçiler vardı ve yasaya kayıtsız şartsız hayır diyordu. Cevaplarını gaz ve copla aldılar. Ancak geriye mücadelenin ve direnişin tek yol olduğu gerçeğini bıraktılar. 

50 yıl sonra aynı taleplerle

İşte yeni yasa ile birlikte sermaye, işçilerin sendikal haklarını 50 yıl geriye götürmek isterken büyük işçi sınıfı gerçeği tarihten kopup yeniden kendini gösteriyor. 1961’de 100 bin işçiyi Saraçhane’de toplayan talepler yeniden işçi sınıfının talepleri haline geldi: “Lütuf değil hak istiyoruz”, “Şartsız grev istiyoruz”, “Grevsiz sendika silahsız askere benzer”, “Grevi suç sayan zihniyet suçludur!”

1961’de düzenlenen mitingi de Türk-İş içindeki en mücadeleci kesimleri temsil eden İstanbul Sendikalar Birliği düzenlemişti. Bu güçler daha sonra başta Kavel grevi olmak üzere büyük işçi eylemlerinin de örgütleyicisi olmuş ve gelecekte kurulacak DİSK’in de mücadele sahasında temellerini atmıştı.

Muhalefet durdukça, DİSK oyalandıkça, Türk-İş susmaya devam ediyor

Bugün ne Türk-İş yönetiminin suskunluğu ne Sendikal Güç Birliği Platformu’nun iç sorun ve sıkıntıları ne farklı konfederasyonlar arasındaki uyum sorunu işçi sınıfının acil talepleri için harekete geçmemenin gerekçesi olamaz. Yıllarca “suskun Türk-İş istemiyoruz!” sloganları atıldı. Ancak hep gözden kaçan “durgun” muhalefetin, açıklamalarla oyalanan DİSK’in, “suskun” Türk-İş’in esas sebebi olmasıydı.

1 Ocak’ta yeni sendikasızlaştırma yasası yürürlüğe giriyor. Bu yasaya karşı işçi sınıfı da yeni bir mücadele dönemine girmelidir. 31 Aralık günü Büyük Saraçhane Mitingi’nin yıldönümüdür. Grev hakkını grev yaparak alan, toplu sözleşmeyi kalemiyle değil bileğinin gücüyle imzalattıran, Saraçhane mitingini 1 Mayıs’ları yaratan Türkiye işçi sınıfının mücadeleci geleneğine dönülmelidir. Türkiye işçi sınıfının bir kez daha Saraçhane Mitingi’ne ihtiyacı var. Bunu yapacak olan yine Türk-İş’in ve DİSK’in mücadeleci unsurlarıdır.

 

Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Aralık 2012 tarihli 38. sayısında yayınlanmıştır.