Türk-İş’te Kumlu istifa etti: Haini işçi deviremedi, hükümet yenisiyle değiştirdi

Yaklaşan kriz, AKP iktidarı ve sermaye için ortalarda görünecek aktif biçimde sınıf işbirliği yapacak yüzü daha az eskimiş yeni bir sendika liderini gerekli kılmaktadır. Bu rolü oynaması için de Demiryol-İş genel başkanı Ergün Atalay belirlenmiştir. Ergün Atalay, Türk-İş yönetiminde AKP’ye olan yakınlıkta Kumlu ile yarışabilecek bir isimdir. 

Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu, sendikasızlaştırma yasasının altına imzasını attığından beri koltuğu sallanıyordu. 2012 yılının son aylarından bu yana Türk-İş’te olağanüstü genel kurul tartışmaları sürüyordu. Nihayet Kumlu istifa ettiğini açıkladı.

Mustafa Kumlu’nun Tekel’den 1 Mayıs’lara, sendikasızlaştırma yasasından Hava-İş grevine kadar hep işçiyi satan tescilli bir hain olduğunu, AKP’nin sendikaları kontrol altına alma politikasının maşası olduğunu hep vurguladık. Bununla birlikte Kumlu’nun koltuğunun sallanmaya başladığı ilk dönemde Gerçek Gazetesi’nde Kumlu’nun yerine Türk Metal başkanı Pevrul Kavlak gibi sadece adı Kumlu’dan farklı sarı sendikacıların gelmesine karşı uyarılarda bulunmuştuk. Türk-İş içindeki muhalefet platformu olan Sendikal Güç Birliği’ni kulislerde vakit kaybetmek yerine alanlara, işyerlerine çağırmıştık.

Kumlu’nun istifasının doların 2 TL’yi aştığı, krizin kapıya dayandığı, sonbaharın sıcaklığının hissedilmeye başladığı bir dönemde gelmesi manidardır. Krizin derinleşmesiyle birlikte büyük bir kemer sıkma ve işten çıkartma dalgası kaçınılmazdır. THY grevinin yanı sıra metal toplu sözleşmelerindeki anlaşmazlıkla girilen yaz ayları Darphane’deki (Basın-İş) ve tekstildeki (Teksif)grevlerle sona erdi. Özellikle tekstilde işlerin greve kadar gelmesi patronların yaklaşan krizi görerek işçiye taviz vermeme politikasının bir sonucuydu. Yoksa Teksif bir anda sınıf sendikası olmadı. Türk Metal Gezi Parkı’nda direniş başlar başlamaz MESS’le sözleşmeyi imzalamasa ve peşinden Birleşik Metal’i sürüklemese halk  isyanı ile grevler kontrolden çıkıp hükümeti bile devirebilirdi. Tüm bu süreçlerde Kumlu hiç ama hiç ortalarda görünmedi.

Yaklaşan kriz, AKP iktidarı ve sermaye için ortalarda görünecek aktif biçimde sınıf işbirliği yapacak yüzü daha az eskimiş yeni bir sendika liderini gerekli kılmaktadır. Bu rolü oynaması için de Demiryol-İş genel başkanı Ergün Atalay belirlenmiştir. Ergün Atalay, Türk-İş yönetiminde AKP’ye olan yakınlıkta Kumlu ile yarışabilecek bir isimdir. 12 Eylül anayasa referandumunda Kumlu sendikal dengeleri de gözeterek ortayolcu açıklamalar yapmış ama Atalay açıktan “evet” savuncusu olmuştur. Hatta basında referandumda evet kazandıktan sonra şükür namazı kıldığına dair haberler yayınlanmıştır. Türk Metal Başkanı Pevrul Kavlak’ın da AKP’ye yakınlığı ortadadır. Kavlak, 8 Mart’ta Tayyip Erdoğan’ı sendikasının kadın konferansında ağırlayarak pozisyonunu net biçimde belirlemiştir. Ancak 100 binden fazla üyesi olan Türk Metal’in başkanı Kavlak’ın şimdilik genel sekreterlikle yetinmesine neden olan ve 15 bin üyeli Demiryol-İş başkanı Atalay’ın genel başkanlık koltuğuna oturmasını sağlayan şeyin konfederasyon içi bir anlaşma değil, hükümetin ağırlığını koyması olduğu anlaşılmaktadır. Hükümet, yaklaşan krizde adeta bir savaş alanına dönüşmesi muhtemel olan metal sektöründen bir başkanın Türk-İş’in başına geçmesini riskli görmektedir. Kavlak’ın AKP hükümetine bağlılık yemini etmesinin bile önemi yoktur. Tekel direnişinde Mustafa Kumlu’nun tüm ihanetlerine rağmen işçinin direnişini kıramadığı için Erdoğan’ın tepkisini çektiğini hatırlamak gerekir.

Türk-İş yönetimi nasıl şekillenirse şekillensin, Türkiye’nin en büyük işçi konfederasyonu olması özelliğiyle yaklaşan krizde sermaye ve hükümet için kontrol edilmesi gereken bir potansiyeldir. İşçiler içinse tartışmasız en önemli direniş mevzilerinin başında gelmektedir. Türk-İş içindeki muhalefet Sendikal Güç Birliği çatısı altında birleştiğinden bu yana önce umut sonra hayal kırıklığı yarattı. Bugün Türk-İş içinde sınıfın çıkarlarını savunan kim varsa AKP hükümetinin Türk-İş’i kıskıvrak yakalama operasyonuna karşı direnmelidir. Kumlu, Atalay ya da Kavlak hepsi özünde aynıdır. Basitçe söylemek gerekirse, Türk-İş üyesi tabandaki işçiler için THY grevine gelmeyenin Türk-İş’in yönetiminde yeri olmamalıdır.

Sendikal güç dengeleri, delege sayıları gibi bahanelerle mücadeleden kaçan, kendine muhalif dese bile sınıf işbirlikçiliğine ortak oluyor demektir.  Kriz geldiğinde sendikaların delege sayılarının bir önemi kalmayacak, mücadele işyerlerinde bilek gücüyle verilecektir.